NEDEN BİR TÜRLÜ PSİKOLOJİK SIKINTILARDAN KURTULAMIYORUZ? NEDEN GEÇMİYOR? NASIL GEÇER?
O dediğiniz şeylerin hepsini ben yaptım. Bir işe yaramıyor ya da ne yaparsam yapayım bir türlü geçmiyor. Neden diyenlerden misiniz? Çoğumuz korku, kaygı, öfke, hüzün gibi duygularla savaşıyoruz ve bunlardan kurtulabilmek için videolarda, kitaplarda çözüm reçeteleri arıyoruz. Bazılarımız sunulan önerileri kendince bir şekilde hayata geçirmeye çalışıyor ve yine de sonuç elde edemiyor. Peki neden ve bununla ilgili neler yapılabilir bu videoda? Neden geçmiyor sorusunun yanıtı yaşadığınız sorunun türü. Bu sorunun altında yatan gerçek neden belki de farkında olmadığınız o gerçek neden. Bu sorunla ilgili neyi nasıl yaptığınız? Ne kadar düzenli biçimde bahsedilen teknikleri uygulayıp uygulamadığınız ya da uygun tekniği uygulayıp uygulamadığınız. Nasıl bir çevrede yaşadığınız, hangi koşullar altında olduğunuz, genleriz ya da profesyonel bir destek alıp almadığınız gibi pek çok faktöre göre bu sorunun yanıtı değişebilir. Benim bu videoda üzerinde duracağım olasılıklar ise iki tane. İlk bahsedeceğim olasılık şu: Bir an önce acele ile o duygulardan ne olursa olsun kurtulmak için hızlanmamız, acele etmemiz ve ilk aşama olan farkındalık ve kabul aşamasını atlayıp direkt olarak sonuca, çözüme odaklanmamız. Popüler kültürün bize hızı ve çabuk tüketimi dayatması hayata bakışımızı da etkiledi tabi ki. Beklemeye tahammülümüz yok. Bir an önce olsun bitsin istiyoruz. Maksimum 1-1,5 dakikalık videolarımın altına bile bazen çok uzattın gibi yorumlar gelebiliyor. Yahu zaten video 1 dakika ne kadar uzatmış olabilirim? Bu acelecilik ve tahammülsüzlüğün bizim alana yansımalarından biri de şu. Kendimi kötü hissediyorum. Böyle hissetmemeliyim. Bundan bir an önce kurtulmalıyım. Çabuk bana bir şey söyle, hemen söyle. Ben de hemen uygulayalım ve hemen kurtulayım. Daha önce başka videolarında da anlattığım gibi 2 dakikalık videolarla hayatın sırrı ve bütün sorunlarınızın çözümünü bulamazsınız.
Bu videolar en fazla bizde minik farkındalık kıvılcımları yaratabilir. Bu kıvılcımları yine bir aleve dönüştürecek olan ve hayatınızda bir değişime götürecek olan yine bundan sonrasındaki süreçte neler yaptığınız. Tabii ki sadece videoyu izlemekle yetmiyor. Sonrasında düzenli, istikrarlı bir şekilde anlatılanları uygulayabilmek, hayata geçirebilmek gerekiyor. Farkındalık bu işin ilk ve en zor aşaması. İşin kötü yanı, farkında olmadığımızın dahi farkında değiliz. Kendimizi farkında zannediyoruz. Aslında çoğu zaman fark ettiğimiz şey sorunun sadece görünen yüzü. Oysaki o görünen yüzün altında daha derinlerde çok daha farklı bir şeyler var. Mesela örnek veriyorum. Diyelim ki diyorsunuz ki ya ben mükemmeliyetçiyim, bu yüzden de strese giriyorum. Ben farkındayım aslında neden stresli olduğumun. Çünkü ben mükemmeliyetçiyim. Şimdi bu tam olarak farkındalık değil aslında. Çünkü o görünen mükemmeliyetçiliğin altında kişinin hali hazırda gerçek halinden, var olduğu halinden memnun olmama, bu halini bir türlü kabul edememe ve var olabilmek, kendini değerli yeterli hissedebilmek için bir savunma mekanizması olarak mükemmeliyetçi davranışlar geliştirmesi gibi bir durum söz konusu olabilir. Yani aslında sorun zannettiğimiz şey çoğu zaman asıl gerçek durumun, asıl gerçek durumla baş etmek için geliştirdiğimiz bir savunma mekanizmasıdır. Dolayısıyla da şimdi bu kişiye biz bunu tabi çat diye söylediğimizde yani fark ettirmeden direkt olarak ya mükemmeliyetçilik de asıl durum kişinin bir şekilde çocukluğundan itibaren ya en iyisindir ya bir hiç şeklinde büyütülmesi. Sadece annesi babası değil yani sosyal medyada izlediği yapımlar arkadaşlarından gördükleri, okudukları her şeyi bir şekilde sosyal olarak kişi bunu öğrendiğinde ve kendi halinden memnun olmadığında kendini olduğu gibi kabul edemediğin de doğal olarak bu gelişir.
Dolayısıyla kişi bu durumda kendini iyi hissedebilmek için diğerlerinden onay almaya ihtiyaç duyuyor dediğimizde yoo ben diğerleri için yapmıyorum, kendim için yapıyorum diyorsanız yine hala bu fark etmediğinizin farkında olmadığınızın bir göstergesi. Kişi var olan halinden o kadar memnuniyetsiz ve bu durumunu o kadar rahatsız ediyor ki içten içe bu rahatsızlıkla baş edebilmek için bu durumun onda yarattığı rahatsızlığa karşı bir savunma olarak mükemmeliyetçiliği geliştiriyor. Ama tabi işte diyorum ya bu farkındalık çok zor ve çok uzun bir süreç olabiliyor. Bu süreç kişiden kişiye göre değişebiliyor. Şimdi savunma mekanizmamı değil, gerçek duygumu görünenin altında yatan gerçek duygumu ve gerçek ihtiyacımı fark edebilmek öyle kolay bir şey değil. Bazen bunun için bir profesyonelden destek almam gerekebilir. Bu da çok doğaldır ve neden bu çok önemli bunu fark edebilmek. Çünkü çözüm için altta yatan gerçek nedene göre bir teknik uygulayacağım da o yüzden. İşte bundan kaynaklı kişinin kendini yakından tanıyabilmesi, gözlemleyebilmesi, buna bir vakit ayırması ve önyargılarından arınmış bir şekilde kafasındaki kalıplardan arınmış bir şekilde kendine, kendi duygularına. Kendi davranışlarına bakabilmesi çok önemli. Fark etmenin zor olmasının bir diğer sebebi de çocukluğumuzdan itibaren kendimizde görmeye tahammül edemediğimiz bazı özelliklerimizi çoğu çok derinlere bastırdık ve o kadar bastırdık ki artık onların orada var olduğunu bile unuttuk. Bununla ilgili olarak Gölgenle Yüzleşmemenin ağır bedeli isimli videomu izleyebilirsiniz. Linkine en baştaki yorumuma sabitleyeceğim. Bakın bu farkındalık kısmı öyle birkaç video ile halledilebilecek kadar kolay bir kısım değil.
Bunu atlayıp hemen direkt çözüme gideyim, bir tane hap alayım, bir tane atıyorum karabiberi alayım, suya karıştıralım, üç gün bekletip içeyim falan gibi bir şey değil bu. İnsan katman katman ve çok karmaşık faktörlerden oluşan bir yapı. Dolayısıyla kişinin kendini anlayabilmesi, kendini bile bilmesi ciddi bir emek ve zaman gerektiriyor. Farkındalığı o kadar önemsemiyoruz ya da o kadar farkında olmadığımızın farkında değiliz ki farkındalıkla ilgili ya da olası sebeplerle ilgili videolarımızda alta şöyle yorumlar gelebiliyor. Geç onu geç! çözümü söyle geç geç! Ya geç onu değil. Asıl mevzu orada zaten. Farkındalık kadar bir diğer önemli aşama ise kabul. Ama kabul denince genellikle yanlış anlaşılıyor kabul etmek; sizi rahatsız eden o duyguya ya da o duruma boyun eğmek, Katlanmak, daha verimli, daha anlamlı bir yaşam için çabalamaktan vazgeçmek demek değildir. Kabul etmek. Evet kabul ediyorum. Üzüntülüyüm, pes ettim zaten başka ne yapabilirim ki? Zaten hep böyleydi, bundan sonra da böyle olacak demek değildir. Kabul etmek, bir şekilde içinde bulunduğunuz o durumu ya da o duyguyu fark ettikten sonra kendinize acımak ya da bir başkasını suçlamak değildir. Yani evet kabul ediyorum, üzüntülüyüm, lanet olsun, neden böyle hissediyorum? Ya da ya zavallı ben ne kadarda zavallıyım, böyle hissettiğim için çok zavallıyım demek de değildir. Kabul etmek, içinde bulunduğunuz o duyguyu ya da o durumu onaylamak demek de değildir. Yani fark ettiğiniz şeyi sevmek ya da ondan hoşlanmak zorunda değilsiniz. Aslında kabul etmek acıya da tatlıya da aynı mesafede olmak demektir. Aslında kabul etmek, fark ettiğiniz o duygunun orada olmasına izin verebilmek demektir.
O fark ettiğimiz duyguyu yargılamadan, didiklemeden o fark ettiğimiz duygu ile ilgili etiketler yapıştırmadan olanı olduğu gibi görebilme ve olanın orada olmasına izin verebilmektir. Peki biz ne yapıyoruz? Bizi rahatsız eden duygularla. Bir kere biz o duyguların orada olmasına izin vermiyoruz. Daha baştan onları fark eder, fark etmez onlarla savaşmaya, onları yok saymaya, bastırmaya çalışıyoruz. Onlardan kurtulmaya çalışıyoruz. Bu duygulardan kurtulmak istiyorum demek ben bu duyguyu kabul etmiyorum, onunla savaşıyorum demektir ki kendimizle yaptığımız savaşın bir kazananı olmaz. Peki neden savaşıyoruz? Çünkü o duyguları hissetmenin bize çok korkunç olduğu öğretildi. Zannediyoruz ki o duyguları hissetmek, o duygularla birlikte kalmak çok korkunç. Merak etmeyin, biraz üzülmekle biraz kaygılanmakla ölmeyiz. Öncelikle şunu kabul etmek lazım. Bizim amacımız hiç üzülmemek, hiç kaygılanmamak, hiç korkmamak. Hiç öfkelenmemek değil. Bizim amacımız bu duygularla birlikte kalabilme kapasitemizi arttırmak. Birlikte kalabileceğiz ki onlarla yüzleşip asıl görünenin altındaki ihtiyacı fark edebilelim. Birlikte kalabileceğiz ki o duygunun bize iletmeye çalıştığı mesajı görebilelim. Zira aslında her duygu bize bir mesaj iletmek için gelir. Her duygu aslında bize a bak bu çok güzel, sevdim demek için ya da bir dakika ya burada tehlikeli tehdit unsuru oluşturan bir şey var. Burada bir sıkıntı var. Sorun ya senin bakış açısında, algılama biçimlerinde ya da çevrende bir şeyi yap, değiştir, bu ihtiyacını karşıla demek için var. Duyguların benim karşımda değil aslında. Duyguların benim yanımda. Bana ihtiyaç duyduğum şeyleri söylüyor. Ama ben eğer onları yok sayarsam, inkar edersem bu durumda gerçek ihtiyacımı göremem. Oysaki o duygunun bana gelmesini istemiyorsan öncelikli olarak o duyguyu fark edeceğim.
O duyguyla birlikte kalabileceğim o duyguyu analiz edeceğim. Bana göndermeye çalıştığı mesajı, gerçek ihtiyacımı keşfedip o ihtiyacımı karşılamaya yönelik bir şeyler yaptığımda artık zaten bedenim, ruhum bana. O duyguyu göndermekten vazgeçecek ama gerektiğinde tekrar gönderecek. Ama o tekrar gönderdiğinde ben onunla birlikte kalabildiği için bu sefer daha dayanıklı olacağım. Evet, neden geçmiyor sorusunun olası yanıtlarından bir diğeri de çoğu durumda kendine yardım videoları ya da kitaplarının kaliteli bir psikoterapi sürecinin yerini tutamayacağı gerçeğidir. Psikolojik sorunlara yaklaşımda en başta da belirttiğim gibi kişinin farkındalık düzeyi, genetik yapısı, içinde yaşadığı koşullar, yaşadığı sıkıntının türü, şiddeti, süresi gibi pek çok faktör etkilidir ve bir kişide işe yarayan bir teknik diğerinde yaramayabilir. Çünkü bir önceki maddede de belirttiğimiz gibi o görünenin altında yatan esas duygu ve ihtiyaç kişiden kişiye göre değişebilir. İşte bu noktada o kişiye dışarıdan bakabilen, bu konuda donanımlı, deneyimli ve yetenekli bir uzman, bir psikiyatri hekimi, bir psikoterapist çok daha kaliteli bir şekilde bu süreci ilerletebilir. Hele ki ağır ve şiddetli depresyon, bipolar bozukluk ya da şizofreni gibi durumlarda kendine yardım videolarından ya da kitaplarından sadece yani bunlardan medet ummak tabii ki yeterli değildir. Bu gibi durumlarda psikiyatri hekimi ve klinik psikolog desteği şarttır. Bazen de bunu söylediğim için, yani bir klinik psikolog ya da bir psikiyatri hekimi önerdiğim için eleştirilebiliyorum. Ancak her işin uzmanı olduğu gibi bu işin de uzmanı bunlar. Dolayısıyla neden yardım almayalım? Bu arada bunu kendi çıkarım için yapmıyorum. Çünkü bilenler biliyorlar, benim bir kliniğim yok.
Ben bir ya da bir klinikte çalışmıyorum. Psikoterapi yapmıyorum, bireysel danışmanlık vermiyorum, vermeyi de düşünmüyorum ve herhangi bir kişiye de yönlendiriyorum. Yani direkt olarak isim verip şuna gidin de demiyorum. Dolayısıyla bu durumdan herhangi bir çıkarım yok. Biliyorum, psikoterapi hizmeti gerçekten de çok pahalı. Çok haklısınız. Yani bence de öyle. Keşke bu hizmetler için, daha doğrusu bu hizmetler herkes için kolay ulaşılabilir ve uygun fiyatlı, hatta ücretsiz olsa. Keşke böyle olsa. Ama ne yazık ki hem dünyada hem ülkemizde yeterli sayıda yeterli donanıma sahip uzman yok. Bu da tabii ki bu hizmetin fiyatlarının yükselmesini beraberinde getiriyor. Öte yandan her yüksek fiyatlı insan çok kaliteli anlamına da gelmiyor, çok kaliteli hizmet veriyor anlamına da gelmiyor. Bu noktada biraz belki iyi bir psikoterapist rastlamak bir şans işi de ama ne yazık ki durum bu. Bu gibi videolar ve bu gibi kitaplar hiçbir işe yaramaz demek değildir bu tabii ki. Çoğu kişi yine yaşadığı sıkıntının şiddetine, türüne, kendi farkındalık düzeyine göre, durumuna göre bu videolardan ve birtakım kendine yardım kitaplarından çok çok fayda da görebilir ki nitekim kanalımızdaki birtakım videoları izleyip gerçekten çok güzel ilerlemeler kaydettiğini belirten mesajları ve yorumları her gün alıyoruz. Bu da bizi çok mutlu ediyor. Kişisel gelişim ve psikoloji eğer ilgi alanınız içindeyse kendinizi daha yakından tanıyabilmek, psikoloji ile ilgili bilgi hafızanızı geliştirmek ve bazı tekniklerle kendinize yardımcı olabilmek istiyorsanız doğru kanaldasınız. Bu kanala her hafta bu konularla ilgili videolar paylaşıyorum. Bu videolardan haberdar olabilmek istiyorsanız ve hala eğer kanala abone olmadıysanız lütfen abone olmayı ve bildirim zillerini açmayı unutmayın.
Özlem hanım merhaba. Yazınızı baştan sona dikkatli bir şekilde okudum, gerçekten belirgin bir şekilde rahatlama hissettim. Sizi tebrik ederim. Ben 55 yaşında bir erkeğim,eşimle 30 yıllık evliliğimi, şiddetli geçimsizlik yüzünden, anlaşmalı olarak, resmen sonlandırdım. Ayrılık beni çok etkilemedi, sonuç olarak zaten geçinemiyorduk, hatta bir yandan da ikimiz içinde daha hayırlı olduğu düşüncesindeydik. Ortak işimiz sebebiyle de görüşmemiz devam ediyor. Şimdi size sıkıntımı anlatmak istiyorum. Boşanmamızdan 1,5 ay sonra, ufak bir tartışma sonunda, bana 14 sene önce yaşanmış olan bir olayı itiraf etti. Bu olay şöyle; benim akrabam olan ve eşimden, 12 yaş küçük olan biri tarafından, cinsel tacize uğradığını söyledi. Bu söylemden sonra bende akrabam olan kişinin yanına gidip bu olayın, doğru olup olmadığını sordum, bir iki inkar ettiyse de sonunda oda gerçeği söyledi. Bu çocuk askerdeyken, eşimle, msn aracılığla mesajlaşmışlar. Önceleri normal hal hatır sorma şeklinde olan yazışmalar, zamanla cinsel içerikli konuşmalara dönmüş ve bu şekilde devam etmiş. Bu çocuk askerden döndüğünde evde benim olmadığım birgün, eşimi arayarak kahve içmeye geleceğini söylemiş, eşimde buyur gel demiş. Kahvesini içtikten sonra, eşime tacizde bulunmuş. Bun lafın üzerine ben, çocuğa birkaç tokat atıp, ordan ayrıldım. Ben bu olaydan sonra ciddi bir şekilde, sıkıntılar yaşamaya başladım. Bu olay her aklıma geldiğinde, kalbim sıkışıyor, içimi tarifsiz bi ölüm korkusu ve sıkıntı kaplıyor. Bu olayda, eşiminde suçlu olduğunu düşünüyorum. Çünkü böyle bir olayın gerçekleşmesine zemin hazırladığı için ve bu olayı en başında bana söylemediği için,aradan geçen14
sene içinde, ben bu çocukla, yüzlerce kez biraraya geldim ve maddi manevi destekte bulundum. Şu güne geldiğimizde kendimi tamamen kullanılmış bir aptal görüyorum. Son bir haftadır İşede gidemiyorum, çünkü bu olay her aklıma geldiğinde, içimi çok büyük bi sıkıntı kaplıyor. Bu durumun hiç geçmeyeceği kaygısı beni dahada kötü ediyor. Ben bu durumdan nasıl kurtulacağım , nasıl bir yol izlemem gerekiyor yardımcı olursanız sevinirim. Saygılar…