İLİŞKİNİN ÇOCUKLUK TRAVMANDAN ETKİLENDİĞİNİ GÖSTEREN 5 İŞARET

Çocukluk ve bebeklik yıllarında yaşanan duygusal yaralar yani travmalarımız. Farkında olsak da olmasak da bu günümüzü de etkiliyor. 70 yaşında da olsanız bebekliğinizde yaşadığınız travmalarınız bugününüzü etkiliyor. Zaten biz bir şekilde o travmaları tekrar tekrar kendimize yaşatmak için yetişkinliğimizde de elimizden geleni ardınıza koymuyoruz. Peki ama nasıl ve neden? Detaylar az sonra. Filmin en başına gidelim. Çok konforlu, güvenli, sıcacık bir yerdesiniz, burası harika bir yer. Tüm ihtiyaçlarımız karşılanıyor. Burası annenizin karnı. Sonra birdenbire bu ortam bozuluyor ve bu dünyaya gözünüzü açıyorsunuz. Nerede olduğunuz kim olduğunuz ne yapacağınız ne olduğunuza dair hiçbir fikriniz yok. Hiçbir konuda hiçbir fikriniz yok. Sonra birini görüyorsunuz. Bu anneniz ya da size bakım veren kişi her kimse o. Onun size olan davranışlarına bakarak bazı ipuçları yakalamaya çalışıyorsunuz. Acaba ben kimim, ben var mıyım? Ben değerli miyim? Ben güçlü müyüm? Tüm bu soruların cevaplarını onun size olan davranışlarından çıkartmaya çalışıyorsunuz. Eğer size yeterince ilgi gösteriyorsa evet demek ki ben varım ve ben değerli biriyim. Çünkü bunu hak ediyorum. Hak ediyorum ki diğerleri bana yardım ediyorlar diye düşünmeye başlıyorsunuz. Bu aynı zamanda size diğerlerinin de güvenilir olduğunu, dış dünyanın da güvenilir olduğunu anlatıyor. Evet, diğerleri de güvenilir insanlar. Dış dünyada güvenilir. Çünkü ne zaman ihtiyaç duysam birileri koşup geliyor ve benim ihtiyaçlarımı karşılıyor diyorsunuz. Tabii ki bu inançlar siz büyüdükçe deneyimleriniz çeşitlendikçe farklılaşmaya ya da daha da güçlenmeye yerleşmeye devam ediyor. Fakat gelin görün ki her şey her zaman bu kadar yolunda gitmeyebiliyor. Bazen sıkıntı verici bazı olaylar yaşıyorsunuz ve bu olayların sonucunda da kendinize, dış dünyaya ya da diğerlerine dair bazı sağlam katı inançlar yerleştirmeye başlıyorsunuz.

Mesela ben değersizim, ben yetersizim ya da diğerleri güvenilmez. Dış dünya tehlikelerle dolu. Hiçbir zaman güvende değilim gibi birtakım temel inançlar oluşmaya başlıyor çocuklukta yaşadığınız bu olayların sonucunda bu inançlar aslında sınırlı çocuk bilincinizle geliştirdiğiniz ve çoğu zaman size çok da faydalı olmayan hatta yıkıcı olabilecek gerçekçi olmayan inançlar. Ama yine de siz bu inançları çok bağlısınız. Çünkü bu inançlar dış dünyanın bilinmezliğinde size neyin nasıl olması gerektiğine dair bir çerçeve sunuyor. Bu inançlara o kadar bağlısınız ki adeta o inanç olmasa ne yapacağınızı bilemezsiniz. Bu yüzden yetişkinliğimizde de yıkıcı bile olsa canımızı acıtsa bile bu inançlara sarılmaya, bu inançlara yapışmaya devam ederiz. Bu inançlardan ayrılmak bizim için çok zordur. Bu inanç yıkıcı da olsa tanıdık ve bilindiktir ve tuhaf bir biçimde sizi evinizde hissettirir. Eeee ne de olsa bizim için her zaman tanıdık olan, bilindik olan daha güvenlidir bilinmeyen ise tehlikelidir. İşte bu yüzden neredeyse herkes çocukluklarından gelen bu olumsuz kalıpları yaşamları boyunca yetişkinliklerinde de farkında olmadan tekrar tekrar kendilerine yaşatırlar. Çevremizdeki gerçeklik yani başımıza gelen olaylar, zihnimizdeki o yerleşmiş inançtan farklı bile olsa biz o gördüğümüz gerçekliği inancımızı uyacak şekilde çarpıtarak algılarız. Mesela çocukluğumuzdan itibaren ben yetersizim, ben değersizim duygularını, inancını geliştirdiğimizi varsayalım bu inanca sahibiz. Bir şekilde sevgilimiz bizi aramadığın ya da patronumuz bir işle ilgili olarak bizi tercih etmediğinde bu olayları aslında sebebi bambaşka olsa bile zihnimizdeki bu inancı destekleyecek şekilde yorumlarınız. Bak gördün mü beni seçmedi çünkü ben değersizim, bak gördüm beni aramadı çünkü ben yetersizim. Aslında belki de sebep bambaşka.

Ancak biz var olan gerçekliği dediğim gibi ya çarpıtarak algılıyoruz ya da zihnimizdeki o kalıplara bir şekilde oturtmaya çalışıyoruz. Aynı şekilde yine bize kendimizi değersiz ve yetersiz hissettirecek. Yani işte o zihnimizdeki kalıp her neyse onu destekleyecek kişi ve olaylara da adeta çekiliriz. Yani bizi böyle hissettirecek olaylar ya da kişiler bize çok daha çekici gelir çok da onlarla birlikte olmak isteriz. Mesela bu inanca sahip bir insan, sürekli kendisini yargılayan bir eş ya da bir arkadaş ortamı seçmiş olabilir kendisine. Aslında farkında olmadan yaptığı şey, o çocukluk inancını ve o inancın getirdiği duyguyu tekrar tekrar kendisine yaşatmaktır. Evet, buraya kadarki bölümde neden çocukluk travmalarımızı kendimize yetişkinlikte de yaşatıyoruz ve yetişkinlikte de etkilerini görüyoruzu kısaca özetlemek de aslında biraz şemalar konusundan bahsetmiş oldum yine detaylarını merak edenler varsa şemalarla ilgili oynatma listeme gidebilirler ve orada belli başlı bazı şemalar ve bunlarla baş etme yollarını dinleyebilirler. Peki biz gelelim çocukluktaki travmalarımızın bu günümüzü de etkilediğini gösteren işaretlerden beş tanesine. Efendim yetişkinlikte de çocukluk travmalarınızın etkisini yaşadığınızı gösteren birinci işaret, “Olmayacak kişilere ilgi duyma” ilişkileriniz genellikle platonik ya da dengesiz mi? Genellikle böyle olmayacak insanlara karşı daha fazla mı çekiyorsunuz? Sizi uygun olan diğerlerini ise pek beğenmiyor musunuz? Olmayacak kişi derken kastım ne olmayacak? Kişiden kastım mesela; bu kişi evli olabilir ya da hali hazırda bir ilişki içerisinde olabilir. Bu kişi sizden uzakta bir kişi olabilir farklı bir şehirde olabilir, farklı bir ülkede olabilir. Yani bir şekilde görüşme olanağınızın az olduğu bir kişi olabilir. Bu kişi çok yoğun çalışan ya da yoğun çalışmaktan kaynaklı sağlıklı bir ilişki yaşamaya vakit ayıramayacak bir kişi olabilir.

Bu kişi sizden gerçekten de çok çok farklı bir dünyası olan, farklı sosyo ekonomik, kültürel, maddi çevrede bir insan olabilir. En başından itibaren ilişki istemediğini, yani düzenli bir ilişki istemediğini belirten ya da size karşı soğuk, mesafeli, ilgisiz, eleştirel hatta tacizkâr davranan birisi olabilir. Genellikle bu tür kişiler mi size daha çekici geliyor? Eğer çocuklukta yaşadığınız bir travmanınız varsa, evet genellikle bu kişiler size daha çekici gelir. Size uygun olası bir kişiden hoşlansanız bile o kişi size yakınlaşmaya başladığında, sizi ilgi göstermeye başladığında birdenbire soğuyuverirsiniz. Birdenbire artık size çekici gelmemeye başlar. Dolayısıyla sizin için ilişki yaşamak zordur. Bir şekilde birileriyle bir ilişki yaşasanız bile genellikle partneriniz soğuk, mesafeli, ilgisiz ya da dengesiz bir kişidir. Yani bir gün çok iyi davranıyordur bir gün uzak davranıyordur gibi. Bunun sebebi genellikle bebekliğinizde annenizle ya da size bakım veren kişiyle güvenli bir bağlanma ilişkisi yaşamamanızdır. Örneğin anneniz yanınızdadır ama yok gibidir. Yani var ama yok gibidir. Anneniz ya da size bakım veren kişi fiziksel ihtiyaçlarınızı karşılıyordur ancak duygusal ihtiyaçlarınızı yeterince karşılayamıyordur. Örneğin hasta olabilir, depresyonda olabilir. Çok yoğun çalışmaktan kaynaklı size vakit ayıramıyor olabilir. Henüz hazır değilken çok erken bir dönemde kreşe verilmiş olabilirsiniz ya da bir bakıcıya verilmiş olabilirsiniz. Yani annenizin ayrılmış olabilirsiniz. Bu kreşte sürekli olarak öğretmen değişimi varsa ya da bakıcınız sürekli olarak değiştiğiyse sürekli size farklı farklı kişiler bakım verdiyse yine bu da sizde bir çocukluk yarası açmış olabilir. Anneniz vefat etmiş ya da sizi terk etmiş olabilir. Anneniz yaşadığı bir problemden kaynaklı size karşı dengesiz davranmış olabilir.

Mesela bir gün çok cana yakındır, bir gün soğuk ve ilgisizdir. Yakın zamanda bir kardeş gelmesi ya da belki bir boşanma vesaire gibi bir olay yüzünden annenizin ilgisini kaybetmiş olabilirsiniz. Ya da evde sürekli bir tartışma, bir huzursuzluk ortamı varsa bir şekilde annenizin, babanızın ayrılması, ailenin dağılması, annenizi kaybetme gibi bir korkuyu yaşamış olabilirsiniz. Aslında olmayacak kişilere ilgi duyarak ya da olmayacak insanlarla ilişki yaşayarak kendi kendinizi sabote ediyorsunuzdur. Bu şekilde çocukluğumuzdan kalan o duygusal yoksunluk duygusunu tekrar tekrar kendinize yaşatırsınız. Sizinle ilgilenen birilerinden soğumanızın sebebi de budur. Efendim bir diğer belirti bağlanma ve ciddi ilişkilerden kaçmak. Birisiyle bir ilişki yaşadığınızda o kişi size yakınlaşmaya başladığında bir şekilde çeşitli bahaneler türetir ve ilişkiyi bitirirsiniz. Bağlanmak ya da ciddi bir ilişki yaşamak sizin için adeta kapana kısılmak gibidir. Eğer böyle bir durum söz konusuysa sizin için de yine bunun sebeplerinden biri özellikle annenizle ya da sizi bakın veren kişiyle yaşamın ilk yıllarında o temel güvenli bağlanma döneminde yaşanmış bir problem söz konusu olabilir. Şimdi şöyle düşünebiliriz ya benim annem çok tatlı bir insandı. Hayır, bütün ihtiyaçlarını da karşıladı. Bakın ille de annenizin kötü ya da işte size bakım vermeyen, size kötü davranan bir insan olması şart değil. Bazen farkında olmadan da anneler babalar bu temel güvenli bağlanma durumunuza sürecimize zarar verebiliyorlar. Bir şekilde ilişkiden kaçarak aslında yine kendi kendimizi sabote ediyoruz ve çocukluktan gelen o yoksun bırakılma ve terk edilme duygularını tekrar tekrar kendimize yaşatıyoruz. Bazen de bunun sebebi, yani ciddi ilişkilerden kaçınma, bağlanmadan kaçınmanın sebebi bir baş etme mekanizması da olabilir, bir savunma mekanizması da olabilir.

Eğer çocukluğunuzun çok erken yıllarından itibaren bağlanma ihtiyaçlarınızın karşılanması konusunda diğerlerine güvenemeyeceğinizi öğrendiyseniz bir şekilde madem ki bu böyle ben kendi kendime yeterim inancı geliştirebiliyorsunuz ve bağlanma ihtiyaçlarınızı bastırıyorsunuz, reddediyorsunuz, görmezden geliyorsunuz. Tabii aslında bu durumda kişi dışarıdan son derece özgüvenli ve son derece bağımsız gibi gözükebilir ama aslında içten içe duygusal yoksunluk yaşıyordur. Efendim bir diğer belirti “Seri İlişki Yaşama”, seri ilişki yaşama ne demek? Yani sürekli bir ilişki içerisinde olma. Adeta mutlu olmak için hep bir ilişki içerisinde olmak zorundasınızdır. Bir ilişkiniz biter, diğeri başlar, ilişkisiz duramazsınız. Belki de o yaşadığınız her bir ilişki, çocukluğumuzda yeterince alamadığınız sevgiye ve şefkate layık olduğunuzu kanıtlamanın yeni bir fırsatıdır. Kim bilir? Ve bir diğer belirti. “Terk edilme korkusu” ve terk edilme korkusuyla gösterilen bazı davranışlar. Yalnız kalmak ve terk edilmek. En büyük korkunuzdur. Ve bir şekilde de bunun eninde sonunda sizi bulacağına eminsinizdir. Bu yüzden de herhangi bir ilişki yaşadığınızda karşı tarafı çok bunaltabilirsiniz. Onu aşırı derecede kıskanabilirsiniz. Ondan aşırı derecede ilgi bekleyebilirsiniz mesela. Gösterdiği ilgi sizi asla yeterli gelmeyebilir. En ufak bir uzaklaşmayı mesela bir süre sizden bir süre beni yalnız bırak demiştir. Bunu bile bir terk edilme olarak algılayıp karalar bağlayabilirsiniz ve adeta terkedilmişsiniz gibi o en yoğun duyguları yaşayabilirsiniz. Terk edilme korkusuyla karşı tarafı öylesine bunaltırsınız ki sonuçta yine terk edilirsiniz. Aslında bu da yine bir kendi kendini sabote etme davranışıdır. Yani bir şekilde karşı tarafı zorla o noktaya getirirsiniz ve sonuçta yine kurban yani terk edilen siz olursunuz. Yine terk edilmişsinizdir yine bir köşedesinizdir, yine ağlamaklısınızdır, yine üzgünsünüzdür ama tuhaf bir biçimde bu duygu güvenli ve tanıdıktır. Efendim, çocukluktaki travmalarınızın bu gününüzü de etkilediğinin beşinci işareti özgüven problemleri, “Düşük özgüven ya da aşırı özgüven”. Şimdi neyi kastediyorum? Düşük özgüven derken gerçekten de kendinizi diğerlerine oranla daha farklı hissediyor olabilirsiniz. Özgüveniniz genellikle düşüktür ve sosyal ortamlara girmekten çekinirsiniz. Sosyal ortamlara girdiğiniz zaman genellikle kendinizi yalnız, dışlanmış ve diğerlerinden farklı olarak hissedersiniz. Ben onlardan farklıyım düşüncesi vardır hep sizde kendinizi sürekli diğerleriyle kıyaslarsanız ve bu kıyaslamada siz hep daha aşağıda, daha kusurlu, daha kötü olansınızdır. Diğer insanların sizinle ilgili düşüncelerine karşı çok hassasınızdır. Yani acaba şöyle yapsam ne düşünürler? Şöyle dersem benim hakkımda ne derler? Gibi durumlar sizin için takıntı derecesinde önemlidir. Bazen de kişi bu düşük özgüven duygusuyla ya da ben farklıyım, ben diğerlerinden daha kusurluyum duygusuyla baş edebilmek için tam tersi aşırı özgüvenliymiş gibi gözükebilir. Yani dışarıdan son derece kibirli, kendini beğenmiş, özgüvenli gözükür. Ancak içten içe az önce saydığım duygularla baş etmektedir. Peki bunun sebebi ne olabilir? Bunun sebebi yine çocukluğumuzda yaşadığımız bir yaralanma olabilir. Mesela. Çocukluğumuzda herhangi bir özelliğinizden kaynaklı yaşıtlarınızın alay konusu olmuş olabilirsiniz, gerçekten de yaşıtlarınız sizi dışlamış olabilir. Aşağılamış olabilir, örneğin kilonuz, boyunuz, fiziksel özellikleriniz aileniz ne bileyim yaşam tarzınız bu gibi sebeplerle gerçekten de dışlanmış ya da aşağılanmış olabilirsiniz. Bir diğer sebep ailenizin gerçekten de diğer ailelerden farklı olması olabilir. Yani çevrenizdeki şöyle genel ailelere baktığınız zaman sizin aileniz daha farklı olabilir. Neyi kastediyorum farklılıktan kastım farklı bir sosyoekonomik seviyede olabilir, farklı eğitim seviyesinde olabilir, farklı etnik kökenden gelmiş olabilir, farklı bir yaşam tarzı olabilir. Yani bir şekilde diğerlerine göre farklı bir ailenin içerisinde büyümüş olabilirsiniz. Ya da gerçekten de diğerlerine oranla farklı bir çocuk olabilirsiniz. Neyi kastediyorum? Farklı ilgi alanlarınız vardır. Farklı bakışınız vardır çevrenizdeki olaylara. Yani yaşıtlarınız gibi değilsinizdir. Ne zaman görürüz bunu? Mesela üstün yetenekli çocuklarda görebiliriz. Genellikle yaşıtlarından daha farklı düşünürler. Gelişim geriliği gösteren çocuklarda görebiliriz. Onlar da yaşıtlarından farklıdır ya da cinsel yönelimleri farklı olan çocuklarda yine diğerlerine göre farklı ilgi alanlarına sahiptir çocukluklarında ve bu çocuklar genellikle kendilerini bu duygular içerisinde bulurlar ne yazık ki. Çocukluk ve bebeklik deki o sınırlı bilincimizle oluşturduğumuz inançlarımızın adeta kaderimize dönüşmesi ve tekrar tekrar kendimizi bu durumları yaşatmamız ne kadar tuhaf değil mi? Peki bu bir kader mi, değiştirilemez mi? Elbette değiştirilebilir. Değiştirebilmek için ilk aşama fark etmektir. İşte bu videolarda da bizim amacımız daha çok bu farkındalığı yaşatmak. Fark ettikten sonra uzman bir klinik psikolog ile çalışabilir ve ondan yardım alabilirsiniz ve şemalar ile ilgili hazırlamış olduğum şuradaki videolarımdan faydalanabilirsiniz. Çocuklukta yaşadığımız travmaların, yetişkinlikteki göstergesi tabii ki sadece 5 tane değil. Ben bu videoda sadece beşinden bahsettim ama elbette çok, çok daha fazla sayıda unsur söz konusu. Eğer merak ediyorsanız bununla ilgili diğer videolarımı izleyebilirsiniz. Açıklama ve yorum kısmında bu videoların linklerini yerleştireceğim. Kişisel gelişim ve psikoloji eğer ilgi alanlarınız içerisindeyse ise doğru yerdesiniz, bu kanalda her hafta bu konularla ilgili iki tane yepyeni video yüklüyoruz. Bu videolardan haberdar olmak istiyorsanız hemen şimdi abone olun lütfen. Abone olduktan sonra da bildirim zillerini açın ki yeni videolar yüklendiğinde size haber verilsin.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir