Kişiliğimizi Yöneten İçimizdeki Minik Yaratıklar
Kararlarınızı gerçekten siz mi veriyorsunuz yoksa farkında olmadan başka bir şeyler sizi yönetiyor olabilir mi?
Mesela dış güçler ya da belki iç güçler.
Yapılan bilimsel çalışmalar seçimlerimizi, ruh halimizi ve davranışlarımızı etkileyen minik yaratıklar olduğunu söylüyor.
Seçtiğiniz yemeğe ne kadar risk alacağınıza hatta eş seçiminize bile bu minik yaratıklar karar veriyor olabilir.
Peki nedir bu minik yaratıklar ve bizi nasıl etkiliyorlar ve eğer onlarla anlaşırsak acaba ruh halimizi değiştirip daha iyi hissedebilir miyiz?
Cevaplar videoda.
Mikrobiyom derimizin üzerinde, içimizde, vücudumuzun içindeki boşluklarda barış içinde yaşayan trilyonlarca bakteri, mikrop, mantar ve diğer mikroorganizmaların ortak adıdır.
Ağzımızın içinden bağırsaklarımıza kadar bakteri ve mikroplarla doluyuz ve bunların bir kısmı oldukça faydalı.
Sindirimimize yardımcı oluyorlar, bağışıklığımızı destekliyorlar ve mutluluk hormonu olarak bilinen serotonin başta olmak üzere ruh halimiz üzerinde oldukça etkili pek çok nörotransmiterin sentezlenmesinde önemli bir rol oynuyorlar.
Bu bakteriler özellikle bağırsaklarımızda oldukça yoğun bir miktarda bulunuyorlar.
Dolayısıyla bağırsak sağlığımız, mutluluğumuz ve ruh halimiz için oldukça önemli.
Çinliler bu gerçeği binlerce yıl önceden biliyor olmalılar ki mutluluğun ve mutsuzluğun merkezi karnınızdadır demişler.
Mikrobiyomumuzdaki faydalı bakteri sayısı ve çeşidi ne kadar fazlaysa o kadar sağlıklıyız demektir.
Bu minik yaratıklarla sürekli bir ilişki içerisindeyiz ancak bunun da bir bedeli var.
Bu minik yaratıklar görünen o ki kişiliğimiz üzerinde dahi oldukça etkililer.
Bazı çalışmalar bağırsak mikroplarının, obez bireylerin bazı sağlıksız ve yüksek kalorili yiyecekleri seçmesinde etkili olduğunu gösterdi.
Yani canınızın neyi çekeceğinizde, neyi yemek istediğinizde onların da söz hakkı var.
Zira biz ne yiyorsak onlar da onu yiyorlar.
Peki yediğiniz yemeği eritmek için hadi egzersiz yapalım dediniz.
Buna kim karar verecek?
Görünen o ki burada da onların söz hakkı var. 2022 yılında Nature’da yayınlanan bir araştırmada farelerin mikrobiyatasının egzersiz performansı ve başarısı üzerinde oldukça etkili olduğu görüldü.
Bu çalışmada mikrobiyatası bozuk olan fareler daha erken yoruldular ve daha düşük performans gösterdiler.
Sonrasında bu mikrobiyatası sağlıksız farelerin bağırsak bakterileri desteklendiğinde görüldü ki farelerin performansı da motivasyonu da arttı.
Görünen o ki sadece yemek seçimimiz ya da spor yapma isteğimizde değil, eş seçimimizde bile bağırsak bakterilerimizin bir rolü var. 2010 yılında sirke sinekleriyle yapılan bir çalışma, sirke sineklerinin bağırsaklarında yaşayan bakterilere uygun eşleri seçtiklerini gösterdi.
Yani gerçekten de sorun sizde değil, bakterilerinizde olabilir.
Bazen dürtüsel kararlar alıp sonunu düşünmeden hızlıca hareket ettiğiniz ve sonrasında da pişman olduğunuz olur mu?
Cevabınız evet ise belki bunda da minik dostlarımızın bir etkisi vardır.
Faydalı bakteriler olan probiyotiklerin tüketilmesi bağırsak mikrobiyatamızı düzeltmeye başlıyor ve yapılan bir bilimsel çalışma uzun süreli probiyotik tüketiminin dürtüsel seçimlerde azalmaya yol açtığını göstermiş.
Yani bu dürtüsel kararlarınızı da bağırsak mikrobiyatanızı düzelterek azaltabilirsiniz gibi görünüyor.
Bu arada bahsettiğim tüm bu çalışmaların bilgilerini açıklama kısmında bulabilirsiniz.
Tabii mikrobiyatanın etkisi sadece bunlar değil.
Karakterim dediğimiz ki benim kişiliğim böyle dediğimiz bazı karakteristik özelliklerimizde de bu minik yaratıkların etkisi olabilir.
Yine farelerle yapılan bir çalışmada vücudunda hiçbir bakteri bulunmayan steril ortamda yetiştirilmiş yani mikrobiyatası olmayan fareler normal mikrobiyataya sahip diğer farelerle karşılaştırılıyor.
Ve sonuçta mikrobiyatası bulunmayan farelerin daha az öğrendikleri, daha çabuk unuttukları, daha saldırgan oldukları ve diğerleri gibi keşfetmeye pek meraklı olmadıkları görülmüş.
Peki ama bunlar fare acaba bizde de durum böyle mi?
Şimdilik yapılan çalışmalar bu sorunun cevabının evet olabileceğini gösteriyor.
İnsanlar üzerinde yapılan çalışmalardan birinde şizofreni hastalarının saldırganlık düzeyleriyle mikrobiyomlarındaki farklılığın örtüşlüğü bulundu.
Bu hastaların çoğunun bağırsakları sorunluydu, bir takım sıkıntılar yaşıyorlardı, bazı bağırsak hastalıklarına sahiplerdi ve mikrobiyomlarındaki bakteri çeşitliliği oldukça düşüktü.
Şu ana kadar elde edilen bulgular risk alma isteği, öz kontrol, kendi kendini kontrol edebilme, sabırsızlık ve hatta diğer insanlara yardım etme isteğinin dahi mikrobiyomla ilişkili olduğunu gösteriyor.
Çalışmalar bağırsak floramızın aynı zamanda duygu durum bozuklukları ve bazı nöropiskiyatrik bozukluklarla da ilişkili olduğunu bize söylüyor.
Anksiyete, depresyon, otizm, dikkat eksikliği, hiperaktivite bozukluğu, Parkinson ve ALS’de dahil olmak üzere pek çok hastalıkta bağırsak mikrobiotasının etkisi var gibi.
Peki mikrobiotamızı nasıl değiştirebiliriz?
Eğer onları mutlu edersek onlar da bizi mutlu eder mi?
Aslında bağırsak sağlığımızı iyileştiren her şey bizi de gerek ruhsal gerekse bedensel olarak iyi eder ve mutlu eder.
Taze meyve, sebze, tam tahıl, balık ve antioksidan açıdan zengin gıdalar tükettiğimizde bağırsak mikrobiyomumuz bizi mutlu eder.
Bunun aksine kırmızı veya işlenmiş et, rafine tahıllar, tatlılar, yapay tatlandırıcılar ve yüksek yağlı gıdaların tüketimi mikrobiotanın bozulmasına ve depresyon riskinin artmasına yardımcı oluyor.
Birçok klinik çalışma diyetimizi değiştirdiğimizde özellikle kadınlarda depresyon riskinin azaldığını göstermiş.
Bazı kronik hastalıklarda ise doktorlar daha hızlı bir çözüm için dışkı nakli ile hastanın mikrobiotasını iyileştiriyor.
Dolayısıyla hastalık da bir süre sonra iyileşmeye başlıyor.
Evet, yanlış duymadınız, dışkı nakli .
Çeşitli hastalıklarla baş edebilmek için sağlıklı mikrobiotaya sahip kişiden alınan gayta, belirli işlemlerden geçirildikten sonra hasta kişiye nakil ediliyor.
Ve bir süre sonra hasta kişinin mikrobiotası çeşitlenmeye, farklılaşmaya ve iyileşmeye başlıyor.
Ancak burada minik bir nokta var, yapılan çalışmalar tek etkinin bu olmayabileceğini gösteriyor.
Nakil yapılan kişiler donörün bazı kişilik özelliklerini hatta vücut şeklini bile alabiliyor.
Yine farelerle yapılan bir çalışmada bu sefer farklı davranışsal özelliklere sahip farelerle çalışıldı.
Bir grupta daha çekingen, daha korkak fareler varken diğer grupta daha cesur, daha girişken, daha maceracı fareler vardı.
Bu fareler arasında mikrobiyom transferi yani dışkı transferi yapıldı ve sonunda tahmin edin ne oldu?
Çekingen fareler bakterilerini almış oldukları cesur fareler gibi davranmaya başladılar bir süre sonra.
Cesur fareler ise tam tersi, bir süre sonra o bakterilerini aldıkları korkak fareler gibi çekingen davranmaya başladılar.
Yine köpekler üzerinde yapılan bir çalışmada saldırganlık özelliğine sahip köpeklerin mikrobiyomlarının birbiriyle örtüştüğü görüldü.
Hayvanlar üzerinde yapılan çalışmalar obez fareler ile zayıf fareler arasında yine mikrobiyom transferi yapıldığında birbirlerine benzediklerini görmüş.
Yani eğer siz zayıf bir fareden mikrobiyom aldıysanız o fare de zayıflamaya başlamış.
Ya da obez bir fareden mikrobiyom aldıysanız o fare de kilo almaya başlamış.
Mikrobiotamızı desteklemek elbette her derde deva olmasa da psikolojik dayanıklılığımızda önemli bir rol oynuyor.
Tabii buradan yola çıkarak hemen bir eczaneye koşturup probiyotik bir takviye alayım dememek lazım.
Çünkü bu sefer de bağırsaklarımızın belirli bölümlerinde bazı bakterilerin aşırı çoğalması ve bunun yarattığı sıkıntılarla karşılaşabiliriz.
Bu yüzden bir hekimle görüşmek ve onun tavsiyesiyle yol almak çok daha sağlıklı olacaktır.
Psikoloji ve kişisel girişim eğer ilgi alanınız içindeyse, kendinizi daha yakından tanıyabilmek ve zorlayıcı duygularla baş edebilmek için etkili teknikleri, bilgileri öğrenmek istiyorsanız doğru yerdesiniz.
Bu kanalda her hafta bu konularla ilgili yeni videolar paylaşıyoruz.
Eğer yeni videolardan haberdar olmak istiyorsanız lütfen kanala abone olmayı ve bildirim zillerini açmayı unutmayın.
Bu videoların devam etmesini istiyorsanız bizi motive edebilmek için lütfen eğer beğendiyseniz videoyu beğenmeyi ve alta yorum yapmayı da ihmal etmeyin.