KENDİNDEN KAÇTIĞINI GÖSTEREN 7 İŞARET – Bastırılmış Duygu ve Düşüncelerimiz

Fiziksel olarak bir yerimiz acıdığında hemen bununla ilgileniriz değil mi? Mesela diyelim ki elimi kestim. Hemen, derhal acımı azaltmak için bir şeyler yapmaya çalışırım. Daha ciddi fiziki yaralanmalarda ise derhal doktora koşarız. Peki ya ruhsal yaralanmalar? Onlar da aynı şeyi yapıyor muyuz? Genellikle hayır. Hatta ruhsal yaralarımızı o kadar yok saymaya alışmışız ki, çoğu insan ruhsal olarak acı çektiğinin farkında bile değil. Ama siz ne kadar onu yok saymaya çalışsanız da o yokmuş gibi davranırsanız da o aslında orada durmaya devam ediyor ve bazı davranışlarınızla kendini gösteriyor. Peki acaba nedir bu davranışlar? Ve siz de bazı davranışlarınızla kendi kendinizden kaçıyor olabilir misiniz? Gelin bu işaretlerden beş tanesine bakalım. Bir şeyler yapmadan sakince boş boş oturabiliyor musun? Kendi kendinle kalmak. Kendi kendinle baş başa olmak seni rahatlatıyor mu yoksa kendini rahatsız mı hissediyorsun? Sürekli zihnimizi ve bedenimizi bir şeylerle meşgul etmeye çalışmak. Sürekli kendimizi oyalamaya çalışmanın sebebi bazen kendimizle yüzleşmekten kaçınmamızdır. Yani kendimizden kaçmaktır. Zihnimizde yüzleşmeye korktuğumuz ve içten içe bizi rahatsız eden kötü diye nitelendirdiğimiz bazı duygular ve düşüncelerden kaçarız bu yolla. Bu kaçtığımız duygular genellikle öfke, korku, üzüntü, hayal kırıklığı gibi kötü olarak nitelendirdiğimiz duygulardır. Ve biz bir şey yapmadan sakince oturduğumuzda, kendi kendimizle baş başa kaldığımızda bu duygular su yüzüne çıkar. Bunlarla yüzleşmek durumunda kalırız ve bundan kaçınmak için elimizden geleni yaparız. Bunu bazen arka arkaya sezonlarca bölümlerce dizi izleyerek yaparız. Bazen sürekli dijital oyunlar oynayarak yaparız. Bazen o aktiviteden bu aktiviteyi o konser senin, bu maç benim, o arkadaşlarla görüşme benim diye sürekli aktiviteden aktiviteye koşturarak ya da kendimizi işi güce fazlasıyla kaptırarak yaparız. Hiç unutmuyorum sürekli o konser senin, bu tiyatro benim, o müze senin, o yemek benim diye aktiviteden aktiviteye koşan ve kendine ayıracak bir dakikası dahi olmayan bir arkadaşım vardı.

Hatta o dönem kendisine Aktivite Delisi ismini takmıştı. Buradan da selam olsun kendisine. O kendini biliyor. Bu arkadaşım bir gün bir aktiviteye gittiği için diğerine gidemediğinden dolayı bana dert yanarken kendisine şu soruyu sorduğumu hatırlıyorum. Sürekli koşuyorsun, kimden kaçıyorsun? Bazen kafa dağıtmak, kendimizi, zihnimizi, bedenimizi meşgul tutmak iyidir, gereklidir ve sağlıklıdır. Ancak bunun dozajını artırdığımız da bize bir şeyler anlatıyor olabilir. Kafayı dağıtmak, dikkat dağıtıcı etkinliklerde bulunmak, özellikle ruminasyonla baş etmede yani sürekli tekrarlayan düşüncelerle, olumsuz düşüncelerle baş etmede önerilen etkili tekniklerden biridir. Ancak uzun vadeye yaydığımızda düşüncelerimiz ile duygularımızla yüzleşmek ve onların aslında bize ne anlatmaya çalıştığını analiz etmek belki daha sancılı gibi gözüken ancak daha faydalı bir tekniktir. Diğer videolarımız da bahsettiğim gibi bizi sıkıntıya sokan duygularımız, düşüncelerimiz, o olumsuz ya da kötü diye nitelendirdiğimiz o duygular, düşünceler aslında ruhumuzun ağrılarıdır. Nasıl ki vücudumuzdaki ağrılar vücutta yolunda gitmeyen bir şeylere dair bize sinyal gönderiyorsa bir şeyleri bildirmek için varsa aslında bu sıkıntı yaratan duygular, düşüncelerde, hayatımızda yolunda gitmeyen içsel ya da dışsal birtakım faktörlerle ilgili bize bildirimlerde bulunurlar. Yani senin hayatında yolunda gitmeyen bir şeyler var bu şeyler ya senin bakış açısına düşünce biçiminle ilgili ya da dış dünyadaki birtakım koşullarla ilgili bunları fark et ve bunları düzeltmeye çalış demek istiyor aslında vücudumuz, bedenimiz, zihnimiz. Dolayısıyla bunları yok saymak, bastırmak sadece geçici bir rahatlama sağlayacaktır. Uzun vadede işimizi daha da zorlaştıracaktır. Hatta bir süre sonra onlarla yaşamaya, onları yok saymaya o kadar alışırız ki bilinçli zihnimiz artık bu acıyı tamamen unutmuştur. Birisi sana nasıl olduğunu ya da ne hissettiğini sorduğunda ne yapıyorsun? Genellikle geçiştiriyor musun yoksa oturup uzun uzun anlatıyor musun?

Eğer geçiştiriyorsan ya da birisi sana nasıl hissettiğini, kendi duygularını, düşüncelerini anlatmamı istediğinde rahatsız, huzursuz hissediyorsan bu da yine kendiliğinden kaçtığının bir göstergesi olabilir. Bilinçaltınız rüyalar da dahil olmak üzere çok sayıda yolla sizinle iletişim kurmaya çalışır. Eğer çok sık kötü rüyalar görüyorsanız, kabuslar görüyorsanız bu durumda zihniniz size acı çektiğini anlatmaya çalışıyor olabilir. Eğer sık sık kötü rüyalar görüyorsanız, uyanır uyanmaz hatırladığınız tüm detaylarıyla rüyanızı bir kağıda yazın ve ardından hayatınızda olup bitenlerle bu gördüklerimiz arasındaki bağlantıyı kurmaya çalışın. Acaba rüyalarınız size neyi anlatmaya çalışıyor analiz edin. Aşırı yemek yemek, aşırı diyet yapmak, aşırı spor yapmak ya da aşırı cinsellik birbirinden çok farklı imiş gibi görünse de aslında bu davranışlar çoğu zaman kişinin kendi duygusal acılarından kaçınmak. Kendi kendinden kaçmak ya da bu acılarla baş edebilmek için başvurduğu yöntemlerden biri ya da birkaçı olabilir. Yani fiziksel hazzı, ya da fiziksel acıyı, ruhsal acılarımızı unutmak için bir dikkat dağıtıcı unsur olarak kullanıyor olabiliriz. Hayatınızdaki her şey kontrolümüz altında olmalı. Yoksa kendinizi iyi hissetmezsiniz, kaygılanmaya başlarsınız. Bu yüzden de yapılan işler doğru mu yapılmış diye tekrar tekrar kontrol edersiniz. Siz olmazsanız işlerin yeterince iyi yapılamayacağını düşünürsünüz. Bu yüzden de öyle pek kimseye iş emanet etmezsiniz. Her şeyin kusursuz olması için ekstra çaba harcarsınız ve hataya tahammülünüz yoktur. Tüm bunlar tanıdık geldi mi size? Hayatımızdaki her şeyi kontrol altına almaya çalışmakla ve her şeyi hatasız, kusursuz yapmaya çalışmakla acaba içimizdeki kaygıyla baş etmeye çalışıyor olabilir miyiz? Peki ama bu kaygı neden kaynaklanıyor olabilir? Mesela sevilmeme ya da onaylanmama ihtimali ile yüzleşmekten mi yoksa belki de zayıf ya da yetersiz olduğumuz algısıyla yüzleşmekten mi? Belki de belirsizliğe olan tahammülsüzlüğümüzden kaynaklanıyordur.

Bilmiyorum bunu siz kendi düşüncelerinizi analiz ederek bulabilirsiniz. İçimizde sürekli bastırdığımız ya da yok saydığımız için artık onu unuttuğumuz yani bilinçli zihnimizde unuttuğumuz duygusal bir acı varsa, duygusal bir yara varsa, bir süre sonra bu ani öfke patlamalarına ya da inişli çıkışlı duygu hallerine yol açabilir. İncir çekirdeğini doldurmayacak mevzulara dahi çok şiddetli tepkiler verirken kendinizi bulabilirsiniz. Sonra da acaba ben neden böyle yapıyorum diye düşünürsünüz. Ya da ne bileyim mesela bir şeye gülerken katıla katıla birdenbire ağlamaya başlayabilirsiniz. Ya da gözünüzden yaşlar süzülüyor başlayabilir ve buna anlam veremeyebilirsiniz. Oysa bunlar belki de içinizde bastırdığınız, yok saydığınız birtakım duyguların ortaya çıkma çabalardır. Belki de o bastırmaya çalıştığımız ve yok saydığımız duygularımızla yüzleşmenin ve onları analiz etmenin vakti gelmiştir. İfade edilmemiş, bastırılmış ya da bir şekilde ilgilenilmemiş duygusal acılar, bir süre sonra vücudunuzda kronik yorgunluk ya da sebebi bilinmeyen ağrılar olarak kendini gösterebilir. Adeta yıllardır sırtınızda taşıdığınız o acılar, bir süre sonra ağrı ya da bütün vücuda yayılmış kronik yorgunluk olarak kendini gösterir. Çoğu zaman sebebi bulunamayan ağrıların ya da kronik yorgunlukların altında yatan temel sebep, ilgilenilmemiş duygusal acılardır. Peki fark ettiniz ki kendi kendinizden kaçıyorsunuz? O zaman ne yapacağız? O zaman tabii ki buna bir son vermemiz gerekiyor. Çünkü hani demiştim ya kısa vadede belki rahatlatıcı gibi görülebilir ama uzun vadede bir ömre yayılan kronikleşmiş böyle alttan alta mıyır mıyır devam eden sorunlarla baş etmeye devam ederiz eğer yüzleşmek. Aslında bunu yapmanın en sağlıklı yolu elbette ki bir psikoterapist ile çalışmak. Ancak eğer bunu yapmıyorum ya da yapamıyorum diyorsanız o zaman yapmamız gereken şeylerden ilki bu duyguları fark etmek. Bu duygularla yüzleşmek ve bu duyguları yargılamadan ne o duyguları ne de kendimizi yargılamadan onları kabul etmek.

Tabii bunu söylüyorum ama yapılması öyle. Hiçbir teknik bilmeden çok kolay olan şeyler değil. İşte bunu yapabilmek için başlangıç aşamasında en azından kendi kendime sakince oturabilmek, kendimle yüzleşebilmek. O aşırı düşünen zihnimi sakinleştirebilmeyi öğrenmek. Atacağım ilk adımlardan bir tanesi. Çünkü öncelikle o aşırı düşünme halinden, zihnin oradan oraya koşuşturmasından bir kurtulman lazım ki daha doğrusu onu biraz yönetebilmem lazım ki içimde var olan şeyleri de görebileyim. O kaçtığım şeyleri de fark edebileyim. Bunun için ilk başta Mindfulness tekniğini şiddetle öneriyorum. Mindfulness tekniği nedir? Nasıl Uygulanır? Ben şu an kendi kendimi sakinleştirebilmek ve içimde var olan o duyguları fark edip onlarla yüzleşebilmek adına nasıl kullanabilirim diyorsanız şuradaki videomla işe başlayabilirsiniz. Aşırı düşünmekten nasıl kurtulurum? Mindfulness tekniği videom ve bir tane daha yine mindfulness ilgili bir videom size yol gösterici olacaktır. Acele etmiyoruz. Öncelikle sakin kalabilmeyi ve kendi duygularımızı, düşüncelerimizi adeta dışarıdan bir gözlemci gibi sakin ve objektif bir biçimde yargılamadan bakabilmeyi öğrenmemiz gerekiyor ki yol kat edebilelim. O yüzden bu videodan sonra Mindfulness videomu izlemeni öneririm. Videonun sonunda kısa bir egzersiz var. Çok basit ama çok rahatlatıcı bir egzersiz. Bunu yaptığında ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksın. Ayrıca günlük yaşamın yarattığı stresle ve kaygıyla baş edebilmek istiyorsan kanalımdaki Stresten Kurtulma Yolları başlıklı oynatma listemdeki videolara da bir göz atmanı öneririm. Bu arada kanalımız her geçen gün büyümeye devam ediyor desteklerinizle beraber ancak daha fazla sayıda kişiye ulaşmak ve hedeflerimize ulaşabilmek için yardımınıza ihtiyacım var dostlar. Lütfen kanala abone olmayı unutmayın. Abone olduktan sonra da bildirim zillerini açın ki haftada iki yeni video yüklüyoruz. Bu videolardan haberdar olabilin ve izleyebilin.

 

1 Yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir