ÇOCUĞUM SÖZ DİNLEMİYOR NE YAPMALIYIM | Çok İnatçı | Her şeyi Ağlayarak Yaptırmaya Çalışıyor

Merhabalar sevgili anne babalar ve anne baba adayları, çok sık gelen sorulardan biri olan çocuğum çok inatlaşıyor. Çocuğum sözümü dinlemiyor, çocuğum her istediğini ağlayarak yaptırmaya çalışıyor, ne yapmalıyım? Gibi sorulara cevaben bir video hazırlamak istedim size. Bu hafta bu inatlaşma sorunları ve davranış problemleri ile ilgili neler yapabiliriz bunu konuşacağız. Efendim, eğer çocuğumuzda bir takım problemli olarak gördüğümüz davranışlar varsa o zaman kendimize sormamız gereken aslında birkaç tane soru var. Bunlardan ilki şu. Ben çocuğumla yeterince kaliteli vakit geçiriyor muyum? Çocuğumla yeterince ilgileniyor muyum? Şimdi buna çoğu kişi tabii ki diyecek. Yani sonuçta zaten karantinadayız, zaten dip dibeyiz her gün onlarla tabii ki ilgileniyorum, yeterince vakit ayırıyorum diyebilirsiniz. Ancak şunu bilin ki çocukla sürekli dip dibe olmak ya da sürekli birlikte vakit geçirmek demek. Kaliteli vakit geçirmek demek değil. Geçirdiğiniz bu vakitte çocuğunuzla yeterince ilgileniyor musunuz? Onunla karşılıklı etkileşime dayanan oyunlar oynuyor musunuz? Onu yeterince etkili dinliyor musunuz? Ona sevildiğini ve ona değer verdiğinizi davranışlarınızla yeterince gösterebiliyor musunuz? Yani onun duygusal ihtiyaçlarını gerçekten de karşılıyor musunuz? Yoksa evin içerisinde bir şeyleri yetiştirmeye çalışırken parmağınızın ucuyla bir taraftan da onunla mı ilgilenmeye çalışıyorsunuz? Bakın bunlar arasında çok ciddi farklar var. Dolayısıyla öncelikle içtenlikle bu sorunun cevabını vermek lazım. Çocuğun duygusal ihtiyaçları yeterince karşılanmadığın da yeterince ilgi görmediğin de davranış problemlerini bir araç olarak kullanır çocuklar. Yani sizin dikkatinizi ve sizin ilginizi çekmek için inatlaşmayı, ağlamayı, bağırmayı ya da bu davranış problemlerini problemli davranışları sergilemeyi kullanıyor olabilir. Siz bu davranışların ardından çocuğa ceza dahi veriyor olsanız, çocuğa bağırıyor dahi olsanız hiçbir işe yaramadığı gibi aksine çocuğun gösterdiği davranışın şiddetinin daha da artmasına sebep olur.

Çünkü çocuk aslında bu davranışlarla sizin dikkatinizi, ilginizi öyle ya da böyle çekmeye çalışıyor ve siz her ona yapma hayır dediğinizde her ona bağırdığınızda ya da her ona bir şekilde eğer uyguluyorsanız ceza uyguladığınızda çocuk amacına ulaşmış olacağı için bu davranıştan da vazgeçmeyecek. Aksine bu davranışının şiddetini artıracaktır. Bu yüzden eğer çocuğumuz yeterli ilgiyi görmediği için bir dikkat çekme aracı olarak problemli davranışları kullanıyorsa bunun farkına varmamız lazım. Mesela çocuğunuzla her gün ne kadar birebir ilgilenebiliyorsunuz. Birlikte her gün ama her gün oyun oynuyor musunuz? Oyun derken dijital oyunlardan bahsetmiyorum. Karşılıklı etkileşime dayanan, birbirinizin yüzüne baktığınız, iletişim kurduğunuz oyunlardan bahsediyorum. Bunu yapıyor musunuz? Bunu yaparken çocuğunuza olan davranışlarınız, sözleriniz, beden diliniz ne durumda? Tüm bunları yaparken çocuğunuzun duygusal ihtiyaçlarını nasıl karşılaşabileceğinizle ilgili yani aslında çocuğunuzun duygusal ihtiyaçlarının temelde ne olduğuyla ilgili bir videom daha var olan şuradan ulaşabilirsiniz. Bu videonun ardından onu izlemenizi öneririm. Eğer hala izlemediyseniz. Peki diyelim ki çocuğumuz yeterince ilgi göremediği için bu davranışlara başvuruyor. O zaman ne yapacağız? O zaman tabii ki daha fazla, daha yeterli ve daha kaliteli bir vakit geçireceğiz. Eğer yapmıyorsanız hali hazırda bir kere kesinlikle çocuğunuzla her akşam yani akşam dememin sebebi babanın işte annenin işten geldiği saatler olmasından kaynaklı. Sizin vaktinize göre sizin yaşam düzeninizi göre hangi saat uygunsa her gün çocuğunuzla baş başa vakit geçireceğiniz bir oyun saati belirleyin. Her gün en az yarım saat 45 dakika çocuğunuzla beraber karşılıklı iletişim kurabileceğiniz, etkileşime girebileceğiniz bir oyun belirleyin.

Bir sürü kart oyunları var, hafıza oyunları var. Ne bileyim şey bile oynanabilir. Neydi o oyunun adı Tabu Tabu oyunu. Mesela Tabu oyunu oynanabilir. Başka kelime oyunları oynanabilir bir şekilde. Her akşam onun seçtiği bu oyunlar illa eğitici olmak zorunda değil bu arada. Yani çocuğunuzla vakit geçirirken illa eğitici de olacağım baskısını hissetmeyin üzerinizde. Burada amacımız çocuğu eğitmek değil. Burada amacımız seni seviyorum, sen değerlisin, sana vakit ayırıyorum çünkü sen bu vakit ayrılmayı hak eden değerli bir bireysin mesajını ona iletmek. Dolayısıyla bunu iyi etmenin en güzel yolu da ona vakit ayırmak ve onunla oynamak. Bunu en az bir ay. Bakın bunu sürekli yapın ama en az 1 ay yaptıktan sonra şöyle çocuğunuzla olan ilişkinize ve çocuğunuzun hırçınlık durumuna bir bakın. Giderek bu hırçınlığın azalmaya başladığını ve iletişiminizin, ilişkinizin güçlendiğini görmeye başlayacaksınız. Kendime sormam gereken bir diğer soru: Çocuğuma sınırlar belirledim mi? Ve bu sınırlar içerisinde neyi yapıp neyi yapamayacağını, yani nelerin yapılabilir, nelerin yapılamaz olduğuna dair kurallar belirledim mi? Ve bu kuralları tutarlılıkla uyguluyor muyum? Örneğin bugün hayır dediğim bir şeye yarın evet diyor muyum? Ya da bugün hayır dediğim bir şeye çocuk çok ağladı. Yazık ya kıyamam deyip evete döndürüyor muyum? Eğer bunu yapıyorsan yani tutarsız bir yaklaşım sergiliyorsam. O zaman çocuğum benimle yaklaşmaktan asla vazgeçmeyecek. Çünkü bunu ona ben öğrettim. Eğer belirlediğiniz kuralları tutarlılıkla uygulamazsanız ne yazık ki sonuç alamazsınız. Tutarlılık derken neyi kastediyorum? Tutarlılık derken bir kere bir şeye hayır dediyseniz bundan sonra onun hayır şeklinde devam etmesidir. Yani çocuk ağladı diye bağırdı diye sorun çıkardı diye inatlaştı diye

Eğer bu verdiğiniz sözden vazgeçip evete döndürüyorsanız bu durumda tutarlılıktan maalesef bahsedemiyoruz. İşin kötü yanı bu tutarlılık o kadar önemli bir mevzu ki, bunu ara sıra yapmak da işe yaramıyor. Yani şöyle düşünebilirsiniz ya aslında ben genel olarak tutarlıyım da işte bazen dayanamıyorum işte. Bazen misafirliğe gittiğimizde ya da bazen çok ağladığında kıyamıyorum, dayanamıyorum. Bir şeye hayır dediysem evete döndürebiliyorum. Şimdi bunu yaptığınızda aslında çocuğa şunu öğretmiş oluyorsunuz. İnatlaşman şimdiye kadar gösterdiği inatlaşma yeterli değildi. Bunu daha da uzatırsan ve yeterince çaba gösterirsen. Mesela daha çok ağlarsan, bağırırsan ne bileyim bazılarında yumruklarsan o zaman istediğini elde edebilirsini göstermiş oluyoruz. Nasıl mı? Çocuk her davranışı neredeyse bizden öğrenir ve genellikle davranışların çoğu bir amaç uğruna yapılır. Bu amaç bazen size bir çikolatayı aldırmaktır. Bazen istediği yere gitmektir. Bazen size istediği şeyi yaptırmaktır. Ve yaptığı o davranışın sonucunda mesela diyelim ki o davranış ağlama davranışı olsun. Ağlama davranışının sonucunda eğer çocuk amacına ulaşırsa bu durumda biz çocuğa o davranışı öğretmiş ve o davranışı yerleştirmiş oluyoruz. O davranışı artık kalıcı hale gelmeye başlıyor ve bu da her seferinde her yaptığımızda bu davranış daha da yerleşiyor. Ancak eğer biz bu davranışı ara sıra gösteriyorsak, mesela ağladığında her seferinde istediğini yapmıyorum ama arada yaptığım oluyor diyorsak o zaman daha da tehlikeli bir şey yapmış oluyoruz. O zaman ne yapıyoruz biliyor musunuz? Çocuğa inatlaşma süresini uzatmayı öğretmiş oluyoruz. Diyelim ki çocuk şimdiye kadar 10 dakika ağladığında istediğini elde edebiliyordu. Fakat 15 dakikaya çıkardı, elde edemedi. Ben kararlı davranmaya başladım.

Artık tutardım, yapmayacağım dedim. 20 dakikaya çıkardı. Hala tutarlıyım. 25 dakikada yeter artık dayanamıyorum başım ağrıdı dedim ve çocuğun istediği şeyi yaptım. Bu durumda çocuğa şunu öğretmiş oluyorum. İstediğini elde etmek için en az 25 dakika ağlaman gerekiyor. Çünkü bunun sonucunda istediğini elde etmiş oldu çocuk. Dolayısıyla ben her seferinde kararlılıkla ve tutarlılıkla kurallarımı uygulayabilirsem o zaman bir süre sonra çocuk bunu öğreniyor ve ben ne yaparsam yapayım annem ya da babam bunu kabul etmeyeceği yaşayarak öğrenmiş oluyor. Tabii ki insanız. Bazen yaşam koşulları bu kuralları esnetmemize ya da farklılaştırmamızı gerektirebilir. Ancak çoğunlukla en azından çoğunlukla tutarlı davranmak inatlaşmayla baş etmenin en önemli yollarından bir tanesidir. Bu noktada yapılan en büyük hatalardan biri çocuğa tutamayacağımız sözler vermek ya da tutamayacağımız tehditler savurmaktır. Tutamayacağımız sözler vermek derken neyi kastediyorum? Mesela bak eğer böyle yaparsan seni şuraya götüreceğim. Böyle yaparsan seni buraya götüreceğim deyip bir ödül vereceğim deyip sonrasında o ödülü vermemek çocuğa bu sizin güvenirliğinizi sarsıyor çocuğun gözünde ve artık sizin söylediklerinizin de çok bir anlamı kalmamaya başlıyor. Dolayısıyla çocukla olan ilişkiniz bundan etkilenmeye başlıyor. Çünkü sözlerinizin güvenirliğini çocuk yaşayarak öğreniyor. Ne dediğinizden çok ne yaptığınıza da bakıyor. Dolayısıyla bu ikisi arasında bir tutarsızlık varsa bundan sonrasında maalesef onla kurduğunuz ilişkide bundan zarar görmeye başlıyor. Aynı zamanda tutamayacağınız tehditler savurmakta tabi ki çok hatalı. Örneğin yaptığı herhangi bir davranışın ardından bir daha seni sevmeyeceğim, bir daha seni dışarı çıkarmayacağım gibi gerçekçi olmayan tehditler savurmakta yine ilişkinize zarar verir. Çünkü biliyorsunuz ki onu sevmeye devam edeceksiniz. Ve biliyorsunuz ki onu bir şekilde dışarıya çıkartmaya devam edeceksiniz.

O zaman iyisi mi en baştan tutarlılığımızı koruyabilmek adına verebileceğimiz sözlerde ve yapacağımız sözel uyarılarda daha dikkatli seçimler yapalım. Kendime sormam gereken bir diğer soru şu tamam ben tutarlıyım, ben çeşitli kurallar koydum ve bunları kararlılıkla ve tutarlıkla uyguluyorum. Peki çevremdeki diğer herkeste benimle paralel şekilde mi hareket ediyor? Yani onlarda benim koyduğum kurallara uygun şekilde mi hareket ediyorlar? O benim hayır dediğim bir şeye onlar da mı hayır diyor, yoksa evet mi diyorlar? Bunu da kontrol etmek gerekiyor. Diyelim ki siz bir şeye izin vermediniz ve hayır dediniz. Çocuk babaya gitti ve baba evet dedi. Bu durumda tutarsızlık oluştu. Ya da babaanneye gitti, anneanneye gitti halaya, teyzeye, bakıcıya her kimse çocukla ilgilenen çocuğun iletişim kurduğu düzenli olarak iletişim kurduğu her kim varsa bu kişilerle konuşarak çocukla ilgili olarak ortak ve net bir tavır belirlemek gerekiyor. Ve herkesin yani bu çemberin içindeki herkesin bu belirlenen kurallara uygun şekilde yaklaşması ve tutarlılıkla davranması gerekiyor. Aksi şekilde yine inatlaşmanın önüne geçemeyeceğiz demektir. Bir kere zaten bir kişi tutarsızlık oluşturmaya başladığında çocuk herkesten ne elde edebileceğini çok iyi bilir. Yani herkesin sınırlarını gözlemler, kimden neyi, nasıl elde edebilirim çok çok iyi kaydeder. Dolayısıyla diyelim ki anne bir şeye hayır dediğinde, eğer babanın evet diyeceğini biliyorsa ya da babaannenin, anneannenin, teyzenin, halanın evet diyeceğini biliyorsa bu durumda artık sizinle uğraşmaz bile. Artık sizin bir otoriteniz kalmamıştır. Direkt olarak onların yanına gider ve bir şekilde istediğini yaptırır. Dikkat ederseniz çocuklar genellikle evde misafir varken ya da dışarıya çıktıklarında daha fazla inatlaşırlar ya da o olumsuz olarak nitelendirilen davranışları daha fazla yaparlar.

Çünkü çocuklar bu ortamlarda istediklerini daha rahat elde ettiklerini farkındadırlar. Bizler bir şekilde misafir geldiğinde aman misafir rahatsız olmasın diye ya da dışarıdaki insanlar rahatsız olmasın diye çocuk inatlaştığında bir şekilde onun istediği şeyi yapmaya başlarız. Ya da misafirler bir şekilde dayanamayıp çocuk ne istiyorsa onu yaparlar ve bir şekilde çocuk bu tür ortamlarda inatlaşarak istediğini elde ettiğini öğrenir ve bu davranışları daha çok sergiler. Kendime sormam gereken bir diğer soru şu ben acaba kendi davranışlarımla çocuğuma nasıl bir rol model oluyorum? Yani mesela çocuğuma kitap oku, kitap oku deyip duruyorum ama mesela çocuğum beni ne sıklıkla kitap okurken görüyor ya da çocuğuma sürekli bilgisayar başındasın, sürekli telefonun başındasın, internetle ilgileniyorsunuz diyorum ama acaba ben günlük yaşamda ne kadar internet başında, bilgisayar başında ya da telefon başında vakit geçiriyorum? Ya da çocuğuma belki bağırma diyorum ama ben kendim öfkelendiğim de kendi öfkemi nasıl yansıtıyorum? Malum biliyorsunuz çocuklar söylediklerimizden çok yaptıklarımızı yapıyorlar. Bizi rol model alıyorlar. O yüzden kendi davranışlarımıza da şöyle bir dışarıdan objektif gözle bakıp acaba ben kendi çocuğuma nasıl rol model oluyorum? Belki bunu da değerlendirmem işimi kolaylaştırabilir. Kişisel gelişim ve psikoloji konuları eğer ilginizi çekiyorsa kanalımıza var. Abone olmayı unutmayın. Bildirim zilli açarak her hafta yüklediğimiz iki yepyeni videodan haberdar olabilirsiniz. Bu arada sizler çocuğunuzla iletişimde en sık hangi sorunları yaşıyorsunuz? Yorumlara yazarsanız belki hazırlayacağımız diğer videolarda da bize ilham kaynağı olabilir. Sevgiler.

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir