HAYATI AKIŞINA BIRAKMANIN 4 İLKESİ TAOİST FELSEFEYE GÖRE
Binlerce yıldır farklı felsefeler, farklı inanışlar yaşamı ve özümüzü anlamaya çalışmış ve benzer noktalara gelmişler. Bu videoda Taoist felsefeye göre hayatı, yaşamı akışına bırakmanın dört temel ilkesinden bahsedeceğiz. Antik Çin kökenli Taoist felsefeye göre evrendeki her şey Tao’nun bir yansımasıdır. Her şey ondan gelir ve ona döner. Peki Tao nedir? İsimsiz, şekilsizi suretsiz, görünmeyen, işitilmeyendir Tao. Pek açıklayıcı olmadı sanırım. Anlatamamam normal. Çünkü kelimelerle anlatılan bir şey Tao değildir derler. Çoğu kaynakta kurucusu Lao Tzu ve temel kitabı Tao Te Ching olarak bilinen Taoist felsefe çok çok özetle doğayla uyum içerisinde, ona direnmediğimiz hayatı akışına bırakabildiğimiz dengeli bir yaşamı önerir. Taocu bakış dünyayı olduğundan başka türlü bir şey yapmaya çalışmaz. Zira doğaya egemen olmaya, doğayı yenmeye kalktığı zaman insan doğanın karşısında bir hiçtir. Doğaya yenilmeye mahkumdur. Bilgeliğin yolu, yaşam ırmağının içinde yerini bulmak, karşı koymadan, dayatmadan yüzmesini, akmasını bilmektir diyor İlhan Güngören Tao Te Ching Türkçe çevirisinin önsözünde. Peki, akışa direnmeden ya da onun içerisinde boğulmadan hayatla uyum içerisinde nasıl akabiliriz? Gelin Taoist felsefenin bu konudaki dört temel ilkesine bakalım. Birinci ilkemiz egoyu bırakmak. İyi de ego demek ben demek. Ben beni nasıl bırakabilirim ki? Belki de benden kasıt gerçekten olduğumuz değil de olduğumuzu zannettiklerimizdir. Ben diye tanımladığınız şey ne? Kendinizi nasıl tanımlarsınız? İnsanlara genellikle kendilerini tanıtmaları, tanımlamaları istendiğinde meslekleri, eğitimleri, sahip oldukları şeyler, malları, mülkleri, soy adları gibi birtakım unsurlarla kendilerini tanımlamaya çalışırlar. Taoizme göre bu tür ayrımlar bizim büyük birliği algılamamızı engeller. Büyük Birlik derken neyi kastediyorlar? Yine Taoizme göre her birimiz bir bütünün parçalarıyız ve her birimiz birbirimizle bağlantıyız. Bu tasavvuftaki vahdeti vücut ya da varlığın birliği kavramına biraz benziyor. Bu arada tasavvuf demişken, çok yakında tasavvuf felsefesiyle de ilgili güzel bir video geliyor. Eğer bu videodan haberdar olmak istiyorsanız, hala kanala abone olmadıysanız abone olmayı ve bildirim zilini açmayı unutmayın lütfen. Doğduğumuz andan itibaren etiketlerle yaşarız ve bu etiketler bir süre sonra bizim hapishanemiz olmaya başlar. Çünkü bu etiketlere uygun bir şekilde yaşayabilmek için elimizden geleni yaparız. Sahip olduğumuz mesleki unvan, belki soyadımız, belki statümüz. Kendimizi bunlarla tanımlarız ve olur da bunları kaybedersek kendimizi kaybederiz. Bu yarattığımız kimliklere tutunmak aslında bizim hayatın akışı ile beraber ilerlememizi engelliyor, bizi sınırlandırıyor. Çünkü biz sadece bunlardan ibaret değiliz aslında. Daha fazlasıyız. Bu aslında yansız bakabilmek için yaşamda bize öğretilen kendi kimliğimizi üzerine kurduğumuz belki, hayatımızı, hayatımızı, yaşama biçimimizi, hayata dair algımızı şekillendiren bazı varsayımlardan, bazı inançlardan, bazı ön yargılardan da vazgeçmek demek. Yani bildiklerimizi unutmak demek. Lao Tzu bize adeta bir soğan gibi olduğumuzu ve özgür olabilmek için farklı katmanları soymak gerektiğini söyler. Ne olduğumu bıraktığımda olabileceğim şey olurum der.
İkinci ilkemiz zıtlıkların dengesi. Bu ilkeyi bilmeden önce dünyada var olan bazı haksızlıklara ve kötülüklere fazlasıyla isyan ediyordum. Hala ara ara isyan ediyorum ama biraz sakinleşince aklıma zıtlıkların dengesi prensibi geliyor. Neden kötülük var? İyilik olduğu için. Neden karanlık var? Aydınlık olduğu için. Zıtlıklar birbirini var eder. Yani her kavram ancak zıddıyla beraber var olabilir. İyi olmasaydı kötü olmazdı. Yaşam olmasaydı ölüm olmazdı. Aslında zihnimiz de bu şekilde çalışır. Şöyle düşünün bir şeyi tanımlamaya çalıştığımızda genellikle onu zıttı ile tanımlarız. Örneğin kötü nedir, iyi olmayan ya da karanlık nedir? Işığın olmaması gibi. Lao Tzu, Tao Te Ching isimli eserinde şöyle diyor Göğün altında bilince herkes güzelliğini güzelin, doğduğu çirkin ve bilince herkes iyiliğini iyinin, doğdu kötü. Demek varlık yokluk birbirini doğurur. Zorla kolay birbirini tamamlar. Uzun kısa birlikte biçim olur. Yüksek ve alçak birlikte eğim olur. Sesle tını, birlikte uyum olur. Ön ile art birlikte dizi olur. Bu zıtlar birbirlerini var ederken bir taraftan da evrendeki dengeyi sağlarlar. Bunlar birbirlerine zıttır. Ancak tamamen birbirlerine karşı değillerdir. Hatta aksine birbirlerini tamamlarlar. Ve bu birlikte oluş, yani zıtların bu birlikteliği ve bu dengesi hayatın devamını sağlar. Örneğin kadın ve erkek olmasaydı insan türü devam edemezdi gibi. Çin felsefesinde bunu yin ve yang olarak görürüz.
Birbirinin karşıtı gibi görünen yin ve yang aslında birbirini tamamlar ve birinin içinde ötekinden bir parça vardır. Bu zıtlar birbirine düşman değildir. Biri diğerinden üstünde değildir ya da biri diğerini yok etmeye çalışmaz. Birlikte bir döngü içinde dengededirler. Zaman zaman birbirlerine dönüşür ve yer değiştirirler. Yin, doğadaki dişil unsuru sembolize eder. Örneğin toprak ana yindir. Yumuşaklık, sessizlik, sakinlik, dinginlik, pasiflik, serinlik, soğuk. Örneğin kış mevsimi yindir. Yang ise eril unsurdur. Aydınlıktır, güneştir, etkileyendir, yayılandır, ışık, sıcak, kuvvet, güç yine yang’dır. Birbirleriyle sürekli bir etkileşim içerisinde olan Yin ve Yang, evrendeki dengeyi sağlamak için sürekli yer değiştirirler ve birbirlerini tamamlarlar. Örneğin yin olan kış, yang olan yaza dönüşür. Yine Yin olan gece, Yang olan gündüze dönüşür. Taoist felsefeye göre evrende varolan herşey insanda da vardır. Dolayısıyla insanda da bir yin yang dengesi vardır ve eğer bu denge bozulursa bu durumda hastalıklar ortaya çıkmaya başlar. Örneğin Çinlilerin genelde vücudun yin yang dengesini bozmamak için soğuk su içmedikleri söylenir. Yin ve yangı bilmek hayatın akışına direnmemizi engeller ve o dalgalara uyum sağlamamızı kolaylaştırır.
Üçüncü ilkemiz tevazu sahibi olmak. Lao Tzu Bütün nehirler denize akar, çünkü deniz kendilerinden alçaktır der ve ona gücünü bu alçakgönüllülük verir der. Kendimizi hepsi tek bir ana kaynağı olan farklı dallara ayrılmış bir nehir topluluğu olarak görebiliriz. Her birimiz farklı nehirler olsak da, aslında aynı ana kaynağı bağlıyız. Yani aslında yok birbirimizden farkımız. Modern dünyada bir rekabet içerisinde her birimiz hırslarımızın peşinden koşuyoruz ve bir şekilde o hedefimize ulaştığımızda kibre kapılıyoruz. Ve henüz o hedefe ulaşamamış ya da henüz bizimle aynı konumda olmayan diğerlerini daha aşağıda görmeye başlıyoruz. Belki de farklılıklarımızdan çok ortak noktalarımızı odaklanmak tevazu sahibi olmayı kolaylaştıracaktır.
Dördüncü ilkemiz. İşleri aceleye getirme arzusunu bırak. Lao Tzu göre acele eden ilerlemez. Doğa hiçbir zaman acele etmez, ama yine de mükemmeldir der. Evet, bu modern insana ne kadar da uzak bir yaklaşım değil mi? Günümüzün hız dünyasında her birimiz zamanla yarışıyoruz ve arzularımızı sabırsızlıkla bir an önce kavuşmak istiyoruz. Beklemeye tahammülümüz yok ve bu yüzden de elimizden geleni yapıyoruz. Mesela uzun videoları izlemeye dayanamıyoruz. Diyoruz ki sen bana şöyle 2 dakikada hemen bir anlat olayın özünü bana bir teknik ver, o tekniği uygulayıp kurtulayım bütün sıkıntılardan. Oysa dingin olan ruha tüm evren boyun eğer diyor Lao Tzu. Biz ise günümüz dünyasında sabırsızlıkla akışa müdahale ediyoruz ve bazen koşulları zorluyoruz. Aslında bu yaptığımız şey. Yani bir şekilde olaylara müdahale etmeye çalışmak, bir şekilde yaşama direnmek, işleri hızlandırmaya çalışmak çoğu zaman aslında yaşama direnmek demek. Ve direnmediğimizde biraz daha akışına bıraktığımızda bir de bakıyoruz ki bazen her şey çok daha yolunda, kendi akışında, kendi hızında daha iyi gidiyor. Tabi ki bu duralım, hiçbir şey yapmayalım, her zaman pasif olalım demek değil bu aslında daha çok bu Wu wei dediğimiz şey. Wu wei’e göre hayatın bir akışı vardır ve bu akışı zorlaman ya da bu akışa direnmen sana fayda getirmez, faydadan çok zarar getirir hatta. Bunun detaylı açıklamasını eğer merak ediyorsanız sadece bu Wu wei üzerine yaptığımız ayrı bir videomuz var. Şuradan ulaşabilirsiniz. Ayrıca yorumlar kısmına da linkini koyacağım.
Zaman zaman kanalımızda farklı felsefelerin, farklı yaklaşımların insana ve yaşama dair fikirlerini paylaşmak istiyorum sizlerle. Eğer sizler de bunları duymak istiyorsanız lütfen yorumlarda benimle paylaşın. İyi ve kötünün dengede olduğu uyumlu bir yaşam diliyorum herkese.
Çok güzel bir yazı. Lakin okurken zorlandım. Size tavsiyem şudur ki daha fazla paragraf kullanmanız ve cümleleri de “her iki yana yasla” olarak ayarlamanız. Bir de yazıyı sanki Youtube’dan alıntı yapmışsınız gibi. Teşekkürler.