BU ACI NASIL GEÇECEK? – Deprem Sonrası Yas Süreci
Zorlayıcı, acı verici yaşam olaylarının ardından genellikle sorarız kendimize. Bu acı geçecek mi? Nasıl geçecek? Eski hayatıma tekrar dönebilecek miyim? Yaşam nasıl devam edecek? Yüzleştiğimiz yüzleşmek zorunda kaldığımız gerçek o kadar büyüktür ki bir an önce kaçıp kurtulmak, eski hayatımıza dönmek isteriz. Bu yüzden de benliğimizi korumak için birtakım savunma mekanizmaları geliştiririz. Mesela bazılarımız şok ya da inkâr dediğimiz süreçlerden geçer. Bu süreçlerde adeta hiçbir şey olmamış gibi hissederiz. Bir kısmımız duygularıyla bağlantısını keser, hissizleşebilir. Genellikle bunlar da bir süreçtir ve bir süre sonra başka bir aşamaya geçeriz. Öfke hissetmeye başlarız ve suçluluk evresi işin içerisine girer. Birilerini suçlamaya başlarız yaşadığımız olaydan kaynaklı. Yaşadığımız olayın sebebi onlardır. Ya da kendimizi suçlamaya başlarız. Keşke şöyle şöyle yapmasaydım. Ben böyle yaptığım için belki de bunları yaşıyorum deriz. Bir süre sonra ise o yüzleşmek istemediğimiz gerçekle yüzleşmeye başlarız ve bir çökkünlük durumuna girebiliriz. Kimimiz bu ve bundan önceki aşamalardan oluşan bir döngüde takılıp kalır. Yani suçluluk evresine girer. Sonra tekrar inkara dönebilir. Sonra tekrar suçluluk, ardından çökkünlük, sonra çökkünlük den çıkıp tekrar suçluluk evresine girebilir. Kimileri de bu evrelerden herhangi birinde takılıp kalabilir. Kimilerimiz ise çöküntünün ardından bu gerçekle yüzleşir ve ondan kaçıp kurtulmak yerine onunla birlikte yaşamayı öğrenmeye başlarız ve adeta acıyla büyürüz. Bu şunun gibidir. Ekranda gördüğünüz siyah top, sizin yaşadığınız acı verici olaydan kaynaklanan kederiniz. İçinde bulunduğu kavanoz ise sizin hayatınızı sembolize ediyor. Dikkat ederseniz ilk başlarda kederinizin boyutu neredeyse kavanoza yakın kavanozun neredeyse tamamını kaplıyor. Çoğu kişi kederin boyutunun, yani bu siyah topun boyutunun zamanla küçüleceğini varsayar.
Oysa bazen bazı kişilerde durum daha çok şöyle ilerler. Bu top yani keder zamanla küçülme az aynı boyutta kalır. Ancak sizin kabınız büyür. O keder hala oradadır. Ancak siz onunla yaşamayı öğrenmiş ve hayatınızı, bakış açınızı geliştirmişsinizdir. Farkındalığınız ve dayanıklılığınız artmıştır. Artık daha başka, daha bilge, daha demli bir siz vardır yani. Tonkin modeli olarak adlandırılan bu bakış açısı. Yas süreciyle ilgili çalışan Doktor Lois Tonkin tarafından 90’lı yıllarda geliştirildi. O yıllarda yas ve kayıp süreciyle ilgili yapmış olduğu bir atölye çalışmasında, evladını kaybetmiş bir annenin keder ve hayatla ilgili yapmış olduğu bir çizimden esinlenmiştir. Ancak şunu da belirtmek gerekir. Bu modeller herkesi her zaman, her koşulda kapsamayabilir. Acımızı, yaşamımızı yaşama biçimimiz kişiden kişiye göre değişebilir. Bu anlamda aslında yas tutana aittir diyebiliriz. Peki ben neden bu modeli anlatmak istedim? Aramızdan bazılarının kendilerine öz şefkat gösterilmesini kolaylaştırmak için aslında. Bazılarımız aradan yıllar geçmiş olmasına rağmen neden acım azalmıyor diyerek kendilerini hırpalayabilirler, yargılayabilirler. İşte böyle kişilerde bu modeli bilmek iyi hissettirebilir. Zira bana iyi gelmişti. Evet, belki bazı acılar zamanla azalmıyor. Ancak biz hayatı algılama biçimimiz, hayatımız eskisine oranla çok daha genişlediği için, daha olgun, daha gelişmiş bakabildiğimiz için bu acıyla birlikte yaşayabiliyoruz. Üstelik daha da dayanıklı bir hale gelmiş şekilde. Videomuzu bitirirken yine bu yaşadığımız büyük felakette yakınlarını kaybetmiş olan aslında hepimize, herkese tekrar başımız sağ olsun ve geçmiş olsun diyorum. Küllerimizden tekrar doğacağız dostlar. Sabırla, zamanla, şefkatle.