KUDÜS SENDROMU – TURİSTLERİN YAKALANDIĞI İLGİNÇ BİR PSİKİYATRİK DURUM
Bu videoda Kudüs’e giden insanların bir kısmında görülen çok ilginç bir psikiyatrik sendrom hakkında konuşacağız. Oraya gitmeden önce son derece sağlıklı olan bu bireyler, gittikten kısa bir süre sonra tuhaf psikiyatrik belirtiler göstermeye başlıyorlar ve oradan döndükten kısa bir süre sonra bu belirtiler tamamiyle yok oluyor. Peki Kudüs’te bu insanlara tam olarak ne oluyor? Detaylar videoda. İrlandalı genç kadın öğretmen Kudüs ziyareti sırasında hastaneye koştu. Çabuk olun, doğum yapacağım diye haykırıyordu. Doktorlar ve sağlık personeli kadına şaşkınlık içinde baktı. Zira bu genç kadın oldukça zayıftı ve hamile gibi de görünmüyordu. Ancak İsa’yı doğurmak üzere olduğuna oldukça iknaydı. Bir süre sonra kadının Kudüs sendromundan muzdarip olduğu anlaşıldı. Kudüs sendromu, Kudüs şehrine gelen kişilerin bir süre sonra dini halüsinasyonlar, takıntılar geliştirmesiyle karakterize bir durum. Kişilerden bazıları kendilerini Mesih ilan edip sokaklarda vaazlar verebiliyor, bazıları kutsal kitaplarında geçen çeşitli dini karakterler olduklarına inanabiliyor. Bazıları ise kendilerine vahiy geldiğini, kutsal bir görev verildiğini iddia edip dinle ilgili bazı takıntılı uğraşılar içerisine girebiliyorlar. Kişi kentten ayrıldıktan sonra ise bu belirtiler kısa bir süre sonra tamamiyle yok oluyor ve bir daha geri gelmiyor. Bu kişilerin zaten buna yatkın olduklarını ya da öncesinde bazı ruhsal bozukluklar da sahip olduklarını hatta tanı aldıklarını düşünüyor olabilirsiniz. Ancak hepsi böyle değil. Aslında Kudüs sendromunun üç tipi var ve ilk iki tipte gerçekten de öncesinde kişinin eşlik eden bazı psikolojik sıkıntıları var. Örneğin Tip 1’de şizofreni gibi daha ağır bazı psikotik tanıya sahipken kişiler Tip 2’de ise biraz daha hafif kişilik bozuklukları ya da çeşitli takıntılı uğraşlar, inançlar gibi psikolojik durumları görmek mümkün.
Dolayısıyla bu ilk iki tip şehre geldiklerinde şehrin tarihi ve dini atmosferinden etkilenmiş olabilirler ve hali hazırda altta yatan birtakım mekanizmalar tetiklenmiş, alevlenmiş olabilir. Ancak asıl büyüleyici olan tip 3, yani daha öncesinde herhangi bir psikiyatrik bozukluk tanısı almamış olan bu tanı ne yakın çevresinde ne de kendisinde var olan. Yakın zamanda bu tarz belirtiler göstermeyen şehre sadece ve sadece turistik amaçlı gezi amaçlı gelen ve geldikten kısa bir süre sonra bir hafta içerisinde çok ağır ruhsal bozukluk belirtileri göstermeye başlayan kişiler. 1980 ile 1993 yılları arasında başvuran vakalardan 42 tanesi üçüncü gruptaydı. Bu kişiler şehre geldikten sonra şu yedi evreden geçiyorlar. İlk evrede kişi şehre geldikten kısa bir süre sonra kendini gergin hissetmeye başlıyor. Anksiyete, ajitasyon, sinirlilik ya da bir gerilim hali görülüyor. İkinci evrede kişi içinde bulunduğu gruptan ayrılmak, onlardan ayrı durmak ve Kudüs’ü tek başına gezmek istediğini belirtiyor. Üçüncü evre ise kişinin kendisinde yoğun bir biçimde hissettiği arınma ve temizlenme duygusu. Kişi bu arınma ihtiyacıyla gün içerisinde elli kere ellerini yıkayabilir, banyo yapabiliyor, tırnaklarını kesebiliyor. Dördüncü aşama uzun ve beyaz elbiseler giyme aşaması. Bu aşamada turistler genellikle otel çarşaflarının da yardımıyla ayak bilek hizasına kadar gelen Antik Yunan’da giyilen toga benzeri bir kıyafet yapıyor kendine ve bu kıyafeti giyiniyor. Beşinci aşama kişinin yoğun bir şekilde bağırma, ilahiler söyleme, Kutsal Kitap’tan bazı parçaları okuma aşaması.
Altıncı aşamada kişi Kudüs’ün içerisindeki tarihi yerlerden birine doğru kutsal bir geçit töreni hazırlıyor ve bir yürüyüşe çıkıyor. Yedinci aşamada ise kişi bu kutsal yerlerden birinde vaaz vermeye başlıyor. Çoğu zaman kişilerin bu eylemleri zararsız gibi görünse de bazen tehlikeli sonuçlara yol açabiliyor. Örneğin 1969’da Avustralyalı turist Denis Michael Rohan ilahi bir görevde olduğuna inanarak Mescid i Aksa’yı ateşe verdi ve eylemleri şehir genelinde isyanlara neden oldu. Bu sendrom her ne kadar biraz tartışmalı olsa da ve ilk olarak 1930’lu yıllarda psikiyatrist Heinz Herman tarafından tanımlansa da aslında çok daha eskilere dayandığını biliyoruz bu belirtilerin. Örneğin İngiliz gezgin papaz Hanauer 1870 civarında bir eserinde şöyle yazıyor Kudüs’e gelen Amerikalıların çoğunun ya deli olması ya da daha sonra aklını yitirmesi tuhaf bir gerçektir. Kaynaklara göre her yıl Kudüs ziyaretine gelen kişilerin ortalama yüz tanesi bu sendroma yakalanıyor. Artık öyle ki şehirde çalışan turist rehberleri, doktorlar, polisler bu duruma alışkınlar ve gelen kişileri uyarıyorlar. Herhangi bir şekilde kişilerin bu az önce saydığım yedi evreden özellikle ilk evrelerinde olduğunu gördükleri an uzman yardımına başvuruyorlar. Ayrıca şehirde bu sendroma özel bir ruh sağlığı merkezi de var. Kudüs her ne kadar üç büyük semavi din için kutsal bir yer olsa da bu sendroma yakalanan ve kayıtlara geçen kişilere baktığımızda pek Müslüman görmüyoruz. Ancak hac ve umre ziyareti sonrası benzer belirtiler gösteren hacılar olduğu biliniyor. Geçen yıl Türk Psikiyatri Dergisi’nde umre ziyareti sonrası benzer belirtiler göstermeye başlayan orta yaşlı bir kadının hikayesi anlatılıyor.
Buna göre, yakınları tarafından acile getirilen. Orta yaşlı kadının Arafat dağı ziyareti sonrası tuhaf davranışlar sergilemeye başladığı ve anlamsız konuşmalar yaptığı görülmüş. Makalede hastanın son 6 günde toplam uyuma süresinin 10 saati geçmediği, yerinde duramadığı ve devamlı hareket halinde olduğu, konuşurken konudan konuya atladığı, genellikle bağırarak ve basınçlı konuştuğu, küfür içeren sözcükler kullandığı, bazen de ayetler okuduğu, vaaz verircesine yüksek bir yere çıkıp insanlara seslenmeye çalıştığı, elbiselerini çıkartmaya çalıştığı, garip el kol hareketleri yaptığı, zaman zaman kahkaha ile gülerken birden ağlamaya başladığı öğrenilmiştir. Sık sık Arafat dağına gitmek için girişimde bulunan hastanın yakınları tarafından engellendiği öğrenilmiştir. Zaman zaman da yakınlarına tokat atma, saç çekme, hırpalamak gibi şiddet içeren davranışlar gösterdiği bilgisi alınmıştır deniyor. Yaklaşık on gün içerisinde bu kadın hastanın tüm şikayetleri tamamı ile bir daha geri dönmemek üzere yok oluyor ve iki yıl sonra yapılan bir takip değerlendirmesinde de hastanın gayet sağlıklı olduğu ve tekrar benzer belirtileri göstermediği anlaşılıyor. Bu arada videoda kullandığım kaynakların bir kısmını açıklama kısmına ekledim. Bu makalenin de adının olduğu merak edenler oradan detaylara ulaşabilirler. Kudüs sendromuna yakalananlar ellerinde olmadan bunu yapıyorlar. Peki ya bile bile masum canları öldürenlere ne demeli? Bu videoyu çektiğimiz sıralarda ne yazık ki çoğu Filistinli olmak üzere pek çok masum can acımasızca her gün hayatını kaybediyor. 2023 yılı içerisinde hala insanlık olarak bu aşamada olmamız son derece üzücü. Dilerim bir gün düşünsel olarak da kemale erer ve acımasızca, haksızca şiddet uygulamaya son veririz.
Kaynaklar:
• Kudüs Sendromuna Tekrar Bakış: Mekke Ziyareti Sırasında Kudüs Sendromuna Benzer Belirtilerle Başvuran Bir Olgu – ŞAHİN, Ferit; CANDANSAYAR, Selçuk; GENİŞ, Bahadır, Turkish Journal of Psychiatry . Winter2022, Vol. 33 Issue 4, p290-292. 3p.
• https://www.proquest.com/openview/6bfb8ff4001ac4a0835eae511b097bf3/1?pq-origsite=gscholar
• https://www.cambridge.org/core/journals/the-british-journal-of-psychiatry/article/jerusalem-syndrome/2ECCD42AFB48D3C7AB8A5FEB8CB756D9
• https://www.telegraph.co.uk/news/2016/03/26/jerusalem-syndrome-the-madness-that-grips-foreigners-on-the-stre/ • https://www.theguardian.com/society/shortcuts/2018/jan/16/jerusalem-syndrome-psychiatric-condition-oliver-mcafee-british-tourist