KENDİNİ SEVMEK İÇİN YAPABİLECEĞİN 7 ŞEY

Dün sabaha karşı kendimle konuştum. Ben hep kendine çıkan bir yokuştum, yokuşun başında bir düşman vardı, onu vurmaya gittim. Kendimle vuruştum. Özdemir Asaf’ın da dizelerinde belirttiği gibi çoğu zaman en büyük kavgaları kendimizle yapıyoruz ve takdir edersiniz ki bu kavgaların bir kazananı yok. Peki o zaman ne yapacağız? Nasıl kendimizle barışacağız, nasıl kendimizi sevebileceğiz? Bununla ilgili birkaç ipucunu bu videomuzda sizlerle paylaşıyorum.

Kendimizden memnun olmak mutluluk ve huzur için olmazsa olmaz. Çoğu zaman aslında yaşadığımız çoğu psikolojik sıkıntının altında kendimize değer vermememiz, kendimizi sevmemiz, kendimizle barışık olmamamız yatıyor. Olduğumuz halimizi kabullenebilmemiz ile ilgili bir kavram aslında kendisiyle barışık olmak, kendisini sevmek. Peki bunun için neler yapılabilir? Gelin bunu 7 adımda inceleyelim.

1.Farkında Ol

Tabii ki ilk adımımız öncelikle farkında olmak. Neyin farkında olmak. Kendimizle olan ilişkimizin farkında olmak, kişinin kendisiyle barışık olup olmadığının farkında olması. Çoğu insan kendisiyle bir sorunu olmadığını, kendisini sevdiğini zanneder. Ancak biraz daha derinden baktığımızda durumun aslında böyle olmadığını görürüz. Bununla ilgili önceki videomuzda Doğan Cüceloğlu hocamızın çok güzel bir testini paylaşmıştık. Kendinle aran nasıl? başlıklı videomuzda ve kendinizle aranızı nasıl olduğunu test edebilmenizi sağlamıştık. Eğer izlemediyseniz bu videodan sonra onu izleyebilirsiniz.

Kendinize şu soruyu sormanızı istiyorum.

Kendinizi her şeyiyle tamamen olduğunuz haliyle seviyor musunuz? Sık sık kendinizi yargılar mısınız? Sık sık suçluluk ya da utanç duygusuna kapılır mısınız? Çünkü bunlar da yine aslında kendinizde bir probleminiz olduğunun göstergelerinden bir tanesidir. Mesela övgüleri, ittifakları kolaylıkla kabul edebilir misiniz? Yoksa her seferinde bir açıklama yapma ihtiyacı mı duyarsınız? Ne bileyim mesela birileri sizi övdüğünde yok canım estağfurullah o kadar da değil deme gereği hisseder misiniz? Ya da biz mesela bir kıyafetinizi iltifatta bulunduğunda, ya işte aman bir şey değil. Ucuzluktan aldım gibi var olan durumu böyle sıradanlaştırmaya, hatta küçültmeye mi çalışırsınız yoksa iltifatlar rahatlıkla kabul edip teşekkür mü edersiniz? Mükemmeliyetçilik, aşırı onay ihtiyacı, aşırı takdir ihtiyacı, anksiyete, depresyon, ikili ilişkilerde problemler. Aslında tüm bunlar yine kendimizle bir problemimiz olduğunun göstergelerinden sadece birkaçı.

2- Kendini Bil

İkinci adımımız kendini bilmek. Birini sevebilmek için öncelikle onu iyi bir şekilde tanımak gerekir. Artısı ile eksisi ile tanımak. Güçlü yönleriyle, gelişime açık yönleriyle mutluyken nasıl? Üzüntülü iken nasıl? Stresli iken ne yapıyor? Onu en çok ne mutlu eder? Onu en çok ne üzer? Onu en çok neler tetikler mesela? Öfkesini en çok neler tetikler? Kendinizi gözlemleyin ve tüm bunları olabildiğince not almaya çalışın. Bu tabii ki aynı zamanda sizin öz farkındalık düzeyinizi de arttıracak. Tüm bunları yaparken güçlü ve gelişime açık yönlerinizi de farkına varın ve güçlü yönlerinizi üzerine odaklanın. Çoğu insan artı ve eksilerini belki farkındadır ama eksiklerine daha fazla odaklanır. İş insanı Malcolm Forbes şöyle der; Çok fazla insan olmadıklarına, aşırı değer verirken olduklarını ise küçümser. Siz bunu yapmamaya çalışın. Güçlü yönlerinizi de fark edin ve hedeflerinizi belirlerken beni ne mutlu eder? Sorusuna cevap ararken yaşam stratejinizi, yaşam amacınızı belirlerken olabildiğince bu güçlü yönler size ne gibi avantajlar sağlıyor? Bunları fark etmeye çalışın. Güçlü yönlerinizi bulmakta zorlanıyor musunuz? O zaman şunu düşünün.

Mesela geçmişte kendinizle gurur duyduğunuz ya da başarılı olduğunuz bir anı hatırlayın. Ya da belki de zorlukların üstesinden gelmeyi başardığınız bir an. Bu anlarda hangi özellikleriniz, hangi kişisel özellikleriniz size yardımcı oldu? Bunlar muhtemelen sizin güçlü yönleriniz. Diğer insanlardan yardım isteyin. Diğer insanların sizinle ilgili geri bildirimlerini dinleyin. Mesela diğer insanlar daha çok hangi yönlerinizin kuvvetli olduğu konusunda size geri bildirim verir. Hangi konularda başarılı olduğunuzu söyler. Güçlü olduğunuzu söyler. Bunları düşünün. Gerekirse mini bir anket düzenleyin ve objektifliğine güvendiğiniz insanlara dağıtın.

3. Kendinle Vakit Geçir

Biriyle yeterince vakit geçirmeden onu nasıl tanıyabilirsiniz ki ve nasıl sevebilirsiniz ki bunun için kendimizi sevebilmek için aslında biraz kendi kendimizle vakit geçirmeye ihtiyacımız var. Kendinden hoşnut olmayan insanlar çoğunlukla kendilerinden kaçarlar ve kendi kendilerine kalmak istemezler. Bu yüzden o aktivite senin, bu aktivite benim koşabilirler ve olabildiğince sosyalleşmeye çalışabilirler. Ya da duygularını ve düşüncelerini bastırabilirler. Oysa birini tam anlamıyla tanıyabilmek için onunla baş başa kalmaya ihtiyacımız vardır. Bu yüzden mümkün olduğunca kendinizle baş başa kalmaya çalışın. Başkalarının yanındayken tam anlamıyla kendimiz gibi olmayabiliriz. Çoğu zaman maskeler takarız ya da toplumun onay verdiği şekilde davranmaya çalışırız. Oysa kendi kendimizeyken doğal halimizi gözlemleme şansımız çok daha fazladır. Kendinizi gözlemlerken korkmayın, kendinizi yargılamayın olabildiğince sadece gözlemci pozisyonunda kalmaya çalışın. Merak etmeyin bir tanısanız seveceksiniz kendinizi.

4. Kıyaslamayı Bırak

Kendimize kötü hissettiren ve kendimizle aramızı açan bir diğer alışkanlığımız kıyaslamak. Çoğunlukla kendimizi diğer insanlarla kıyaslarız. Özellikle sosyal medyanın da yaygınlaşmasıyla beraber diğerlerinin o çoğu zaman sahte, ihtişamlı hayatlarını gördüğümüzde kendi hayatımızla kıyaslayıp kendimizi son derece başarısız, yeteneksiz, hayatta bir yerlere gelememiş olarak görebiliyoruz.

Halbuki Freud’un şu sözünü hatırlamak gerekiyor. Kendini kıyaslayabileceğin tek kişi geçmişteki sensin. Bu yüzden kendi başarılarını ya da başarısızlıklarını değerlendirirken lütfen kriter olarak diğerlerini alma. Herkesin fırsatları farklı. Herkesin içinde bulunduğu ortam, yaşamın ona getirileri farklı. Dolayısıyla onların bir yerlere gelmiş olması her zaman senin onlardan daha başarısız olduğun anlamına gelmeyebilir. Aslında odak noktamızı başarısızlıklardan çok kendi güçlü yönlerimiz ve kendi gelişim yolculuğumuz bu yolculuktaki olasılık ve fırsatlarımıza yönlendirmek çok daha iyi bizim açımızdan.

5. Hatalara, Kusurlara Bakış Açını Değiştir

Kimse kusursuz ya da hatasız değildir. Üstelik hatalar ya da başarısızlıklar mükemmel öğretmenlerdir. Şöyle bir düşünün geçmişte yaptığımız hataları, geçmişteki başarısızlıklarınızı, şu açıdan bakmaya çalışın. Bunlar size neler öğretti? Gelişiminize neler kattı? Bunlardan aldığınız dersler sayesinde sonraki süreçlerde neleri daha iyi yaptınız? Odak noktanızı buna doğru kaydırmaya başladığınızda artık hataları, başarısızlıkları düşmanınız olarak değil, öğretmenleriniz olarak görmeye başlayacaksınız. Unutmayın başarısızlık diye bir şey yoktur. Sadece öğrenilen dersler vardır. Bu bakış açısını birazcık daha yerleştirmek isterseniz zihninize bir kağıt egzersizi yapabilirsiniz. Önünüze bir kağıt alın ve şöyle bir düşünün. Geçmişteki başarısızlıklarınız, yaptığınız hatalar bunları yazın. Madde madde yazın. Ardından her bir hatanızın ya da başarısızlığınızın yanına bu başarısızlık, bu hata size ne öğretti? Yaşantınıza ne kattı? Buradan aldığınız derslerin kişiliğinize, hayatınıza katkıları neler oldu ve gelecekteki ne gibi durumlara karşı önlemler almanızı sağladı? Bunları düşünün ve yazın bakın.

Bakın bu belki şu an size çok anlamsız gibi geliyor olabilir. Ancak bunu sürekli ve düzenli bir şekilde yapmaya başladığınızda bir süre sonra bu bakış açısının sizi iyice yerleşmeye başladığını göreceksiniz. Özellikle yazarak çalışmak bu anlamda çok önemli ve bir süre sonra artık çeşitli olumsuz deneyimlerin ardından kendinizi eskisi kadar suçlamayı bir kenara bırakıp ben bundan ne öğrendiğime daha fazla odaklanmaya başlayacaksınız.

6.Olumlu İç Konuşma

Diyelim ki bir başarısızlık yaşadınız. Bu başarısızlığın ardından kendi kendinize yaptığınız iç konuşmalar, iç sesiniz size ne diyor? Fark edin kendinizi mesela çok sık yargılar mısınız? Kendi kendinizi yaptığınız konuşmalar daha çok yargılayıcı, yıkıcı, suçlayıcı, aşağılayıcı konuşmalar mı? Yoksa daha destekleyici, daha sakinlik veren konuşmalar mı? Daha yapıcı konuşmalar mı? Bunu fark edin. Hatta mümkünse bir süre kendinizi gözlemleyin ve bu yaptığınız iç konuşmaları not edin. Kendi kendinize ne diyorsunuz daha çok? Hangi cümleleri kullanıyorsunuz? Bunları fark edin. Bakın bu kendi kendimize yaptığımız konuşmalar. Eğer yargılayıcı, yıkıcı, yıpratıcı konuşmalarsa iç sesiniz sürekli olarak sizi yargılıyorsa bu kendinizi sevmenizin önünde ciddi bir engel ve kendinizle barışık olmadığınızın en önemli göstergelerinden bir tanesi. Bununla nasıl başa edebileceğinizi dair detayları şu videomda bulabilirsiniz. Bu videodan sonra onu izleyebilirsiniz. Eğer böyle bir sorununuz varsa. Ancak yapılan araştırmalar gösteriyor ki destekleyici iç konuşmalar. Yapıcı iç konuşmalar performansımız üzerinde etkili. Yani eğer siz kendi kendinizi destekleyen yapıcı iç konuşmalar yapıyorsanız, bu durumda davranışlarınızla performansınızı da bundan olumlu yönde etkileniyor. Hatta sadece performansınız değil, ruhsal sağlığınız da bundan olumlu yönde etkileniyor.

Tam tersi ise kendi kendinize yaptığınız konuşmalar, olumsuz iç konuşmalar ise ne yazık ki bu durumda herhangi bir ruhsal sıkıntı yaşama ihtimalinizi üç kat arttırıyorsunuz. Bu yüzden bunu fark etmek ve kendi kendimize yaptığımız bu iç konuşmaları değiştirmeye çalışmak, daha olumluya doğru, yapıcı bir hale doğru çevirmek yine kendimizi sevmekle ilgili atacağımız önemli adımlardan bir tanesi.

7. Sınırlarını Koru

Gerektiğinde hayır diyebiliyor musunuz? Mesela birileri sizi rahatsız eden bir şeyler yaptığında rahatsızlığınızı açıkça ifade edebiliyor musunuz? Sınırlarınızı belirleyebiliyor musunuz? Bunları yaptığınızda kendinizi çok daha fazla seveceksiniz. Sınırlar sizi bir birey olarak tanımlar. Neyi sevip neyi sevmediğinizi, neleri yapıp neleri yapmayacağımızı, diğer insanların size neleri yapıp neleri yapamayacaklarını, size ne kadar yaklaşabileceklerini ya da yaklaşamayacaklarını belirten ifadelerdir. Ve aslında bizler insanlara bunları kendi davranışlarımızla öğretiriz. Tabii bunun olabilmesi için öncelikle kendi sınırlarımızı belirleyebilmeli ve karşı tarafı bunu açıkça ifade edebilmeliyiz. Gerektiğinde hayır demekten ve sizi ruhsal olarak tüketen insanlara karşı sınır koymaktan lütfen çekinmeyin. Eğer karşı tarafı kırmaktan korktuğunuz için hayır diyemiyorsanız ya da rahatsızlığınızı belirtemiyorsanız aslında bunun son derece yapıcı bir yolu var. Bu yolu formülize edilmiş bir şekille, detaylarıyla, kırmadan söyle ama nasıl videomda anlatıyorum. Bu videomda detaylarını bulabilirsiniz eğer hayır deme konusunda zorlanıyorsanız.

Kendimizi sevebilmek uzun bir yolculuk, detaylı bir yolculuk. Zaman ve emek gerektiren bir yolculuk. Bu yolculukta lütfen kendinize karşı anlayışlı olun. Acele etmeyin. Sabırla adım adım ilerleyin.

Ben sizi seviyorum. Siz de kendinizi sevin.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir