Kendini Değersı̇z ve Önemsiz Hissederek Büyüdüysen Bunu İzle
Çocukken ya da ergenken kendinizi yeterli ve değerli hissediyor muydunuz?
Yoksa görünmez, değersiz ve önemsiz hissederek mi büyüdünüz?
Peki şimdi nasılsınız?
Şu anda nasıl hissediyorsunuz?
Çocukluğumuz ve o dönemde yaşadıklarımız, hissettiklerimiz, yetişkinlikteki tepkilerimiz, seçimlerimiz, hislerimiz üzerinde o kadar etkili ki bugün yaşadığımız öfke problemleri, ilişki problemleri, psikolojik sıkıntılar ve hatta bazı fizyolojik sıkıntılarımızın altında da o dönemde özellikle ebeveyn ya da bakım veren çocuk arasındaki ilişki yatıyor.
Çoğu kişi ya benim annem babam iyi insanlardı özünde yani öyle çok kötü, çok travmatik bir şey yaşamadım yani herkes ne kadar yaşadıysa biz de onu yaşadık diyebilir.
Ancak bu videoda size anlatacağım durumlar çoğu zaman iyilikle pek de alakalı değil.
Bir deneyimin travmatik olması için ille de size çok kötü bir şey yapılmış olması gerekmiyor.
Bazen yapılmayanlar ya da yapılamayanlar da travmatik sonuçlara yol açabiliyor.
Anne, baba ya da size bakım veren kişi çoğu zaman iyi niyetle, bazen farkında olmadan size zarar verebiliyorlar.
Sonuçta aslında sizin geleceğiniz için koşturduğunu, saçını süpürge ettiğini söyleyen anne, baba yoğun iş temposundan ya da belki yaşamla ilgili sorunlarından ya da belki yaşadıkları bir takım psikolojik sıkıntılardan kaynaklı… …çocuğa yeterli, dengeli, tutarlı bir biçimde vakit ayıramadığında, ihtiyaç duyduğu ilgiyi, şefkati gösteremediğinde… …bu da bazen, bazılarımızda travmatik sonuçlara yol açabiliyor.
Ya da belki ailenizde özel gereksinimli bir birey vardı ya da özel bir hastalığı olan, bir sorunu olan bir birey vardı ve öncelik hep onun olduğu için siz farkında olmadan göz ardı edildiniz.
Yetişkinler tarafından bu göz ardı etme belki önemsenmedi fakat çocuğun ruhunda bu derin yaralar açtı.
Ya da bazen şu olabiliyor, mesela anne çocuğuna sen benim dert ortağımsın diyerek tüm yaşadığı sıkıntıları, kaygıları, yaşamla ilgili sorunlarını, eşiyle ilgili… …yani çocuğun babasıyla ilgili ilişki problemlerini, her şeyi çocuğa anlatıyor ve bunu anlattıktan sonra anne belki bir rahatlama hissediyor.
İfade ettiği için sıkıntılarını, dertlerini.
Ah bunu yapan anneler!
Bir bilseniz bu yaptığınız aslında çocuk istismarıdır.
Çocuğun duygusal istismarıdır.
Çünkü çocuk kalbi tüm bu anlattığınız sorunlarla, bu ağır yüklerle henüz o yaşta düşünmemesi gereken yaşından büyük problemlerle ezilir.
Çocuklar anlattığınız sorunlara bir yetişkin gibi bakamaz.
Bunları bir yetişkin gibi farklı perspektiflerden, farklı açılardan değerlendiremez.
Ve tüm bu anlattığınız sorunlara çözüm bulmaya çalışırken, sizi kurtarmaya çalışırken, size yardımcı olmaya çalışırken aslında bu yüklerin altında ezilir.
Bu çözüm bulma sürecinde çocuk kafasında çaresizlik ve umutsuzluk hisleri arasında boğulur.
Ayrıca küçücük bir çocuk olarak bu bilinmezliklerle dolu dünyada benim rehberim, benim güvenli sığınağım, sırtımı dayadığım arkamdaki dağ olması gereken ebeveynim, kendisi çaresizlik ve yetersizlik hissi içerisindeyken onu görmek bir çocuk olarak benim en temel güven duygularımı sarsar.
Ve bu gelecekte benim kaygı bozukluğu, anksiyet eden tutumda pek çok ruhsal problem yaşamama sebep olabilir.
Bu durumda çocuk bazen kurtarıcı rolüne girer.
Çünkü bu çaresizlik ve hiçbir şey yapamama hissi o kadar ezicidir ki bu hisle baş etmek için ya bu yokmuş gibi davranırım.
Yani hiçbir şekilde bunu reddederim ya da bir kurtarıcı rolüne bürünürüm.
Her şeyi düzeltmeye çalışırım ve bazen düzeltemediğimi gördükçe gereksiz yere suçluluk ve yetersizlik hissine kapılırım.
Sonuçta annesi ya da babası her kimse ona bu sorunları, dertleri anlatan, onu dert ortağı yapan bir şekilde onun yükünü daha da fazla arttırmamak, annesi babası daha fazla üzülmesin diye… …aşırı derecede uyumlu, son derece uysal, çocukken bile bir yetişkinmiş gibi davranan, büyümüşte küçülmüş adeta uslu, uyumlu, belki de biraz içine kapanık bir çocuk olarak büyürüm.
Bir çocuk düşünmemesi gereken yaşından büyük problemleri de düşünmek zorunda kaldığında, sonuçta kendini etrafındaki her şeyden sorumlu hisseden, öyle olmasa bile sorumlu hisseden kurtarıcı rolüne bürünmüş… …ve kurtaramadığında da suçlu, depresif hisseden bir yetişkin olabilir.
Çocukluktaki en temel ihtiyaçlarınız olan ilgi, sevgi, şefkat, yeterli hissetmek, tam hissetmek, güvende hissetmek gibi bir takım ihtiyaçlarınız eğer ebeveynleriniz tarafından yeterli, tutarlı ve dengeli bir biçimde karşılanmadıysa… …yetişkinlikte de herhangi bir sıkıntı yaşayıp tetiklendiğimizde, örneğin birisi sizin sınırlarını geçtiğinde, sizi görmezden geldiğinde, yok saydığında kendinizi birdenbire o beş, altı yaşlarındaki belki de yaralı çocuğa tekrar geri dönmüş gibi hissedersiniz.
Yani dışarıdan baktığınızda koskocaman bir kadın ya da adam görürsünüz ya da bir genç görürsünüz işte ama içeri de dudağını büzmüş, gözleri dolu dolu, küçücük yaralı bir çocuk vardır.
Ve sizi tetikleyen davranışın ardından o küçük yaralı çocuğun belki de bunu ilk hissettiği andaki o terk edilmişlik, güvensizlik, yetersizlik, hüzün, yalnızlık hislerini iliklerinize kadar hissedersiniz.
Yani aslında içeride zaman durmuştur.
Bir parçanız o dönemde, çocuklukta takılı kalmıştır.
İşte o parçamıza yaralı içsel çocuğumuz diyoruz.
Ve yaralı içsel çocuğumuz o kadar önemli ki, işte bugün verdiğimiz tepkilerin, yaptığımız seçimlerin, olayları algılama biçimimizin yani aslında duygu, düşünce ve davranışlarımızın temelinde o çocuğun karşılanmamış ihtiyaçları yer alıyor.
Örneğin onun acıyla baş etme stratejilerini yani çocuk aklıyla geliştirdiği acıyla baş etme stratejilerini şu an biz farkında olmadan kullanıyoruz hala yetişkinlikte de ve bunu karakterimiz, kişiliğimiz zannediyoruz.
Örneğin aşırı empatik olmak, herkesin duygusunu derinden anlayıp hatta onu emmek bir sünger gibi adeta o duyguları ve üzerine vazife olmasa da o dert için, o derdin çözümü için koşturmak.
Yani insanların kurtarıcılığına soyunmak, her şeyi kontrol etmeye çalışmak, mükemmeliyetçi olmak, belki aşırı konuşkan olmak, belki de daha sessiz, sakin olmak.
Tüm bunlar aslında içsel çocuğumun yetersizlikle, güçsüzlükle, belirsizlikle baş edemeyip bunlara karşı geliştirdiği savunma mekanizmaları.
Kendinize doğru bir yolculuğa çıktığınızda, kendinizi daha yakından gözlemleyip, daha iyi tanımaya başladığınızda, maskelerinizi çıkartıp bir kenara koyup gerçek benle yüzleşmeye başladığınızda… …aslında ben buyum, benim karakterim böyle dediğiniz özelliklerinizin çoğunun, aslında o yaralı çocuğun çırpınışları, acıyla baş etme mekanizmaları olduğunu fark edersiniz.
Tüm bunları dinledikten sonra belki şunu düşünebilirsiniz.
Peki, olan oldu, bu böyle, ne yapabiliriz?
Bununla nasıl baş edebiliriz?
Şunu lütfen unutmayın, psikolojik sıkıntıların çoğu öyle ben tek bir uygulama yaptım, geçti gitti, kurtuldum diyebileceğiniz türden sıkıntılar değildir.
Bunlarla baş etme süreci bizim kendimizden kendimize doğru yaptığımız bir yolculuğu içerir.
Ve bu yolculuk öyle hızlıca ve hemen yapabileceğimiz türden bir şey değildir.
Biraz yaralı, biraz sancılı ama sonucunda gerçekten de o iyileşmeyi yakalayabileceğimiz bir yolculuktur.
Bunun için sabır, farkındalık, anlayış ve cesaret gerekir.
Tabii ki bu yolculuğu uzman bir psikoterapistle yapmak işinizi kolaylaştırır.
Ancak ben psikoterapi desteği almak istemiyorum ya da alamıyorum diyorsanız bu durumda, bu kanalda size yardımcı olabilecek bazı videoların linklerini aşağıda en başa sabitlediğim yorumda bulabilirsiniz.
Ayrıca kanalda çok çeşitli oynatma listeleri var.
Yine bu konularla ilgili açıklama kısmında, videonun açıklama kısmında da kanaldaki oynatma listelerine bir bakabilirsiniz.
Kendimizle yüzleşip bu yaralı çocuğu gördükten sonra sıra onun yaralarını sarmaya geliyor.
Çocuklukta tam ve yeterli, tutarlı, dengeli bir biçimde alamadığımız ebeveynliği kendimize vermeye başlıyoruz.
Buna psikoterapilerde kendine ebeveynlik çalışmaları deniyor.
Tabii bu süreçte öz şefkat ve kabul gibi becerilerin gelişmiş olması çok önemli.
Bu yüzden adım adım ilerlemek gerekir.
Tüm bu konuları ve daha fazlasını kendimize nasıl yardım edebiliriz?
Kendimize nasıl ebeveynlik yapabiliriz?
Neyi, neden yaptığımızı nasıl tam olarak anlayabiliriz?
Farkında olmadığımız yönlerimizi nasıl görebiliriz diyorsanız, bunlarla ilgili bilgileri ve çalışmaları içeren bir eğitim programımız olacak ileride.
Bu online bir eğitim programı olacak.
Yani internete bağlanan bir bilgisayarınız ya da telefonunuz varsa oradan direkt olarak bu eğitime katılabileceksiniz.
Kendine yardım eğitimi diyorum ben buna.
İlk grubumuzla geçtiğimiz aylarda başlamıştık.
Bir ay boyunca haftada iki gün akşamları, üçer saatlik oturumlarımız oldu.
Birbirimizle konuştuk, paylaştık.
Kendine yardım tekniklerini yani zorlayıcı duygularla baş edebilmek, kendinle tanışabilmek ve barışabilmekle ilgili… …kendine yardım tekniklerini psiko eğitim şeklinde öğrenip uyguladık.
Bu eğitimin duyurularını yakın zamanda sizinle paylaşacağım.
Eğer bu eğitime katılmak isterseniz takip etmeyi unutmayın lütfen kanalı duyuruları.
Instagram sayfam üzerinden de duyuruları paylaşacağım.
Eğer hala takip etmiyorsanız Instagram’dan da @pskozlemtokgöz hesabından beni takip edebilirsiniz.