EN SIK KULLANDIĞIMIZ PSİKOLOJİK SAVUNMA MEKANİZMALARI

Aaah bizim zavallı egomuz. Dağılmamak, hayatta kalabilmek, çevreye uyum sağlayabilmek adına bazen küçük numaralar çevirir ve gerçeği biraz çarpıtır. Ben yapmam öyle şeyler deme. Hepimiz bazen bunu yapıyoruz. Bu videoda egomuzun psikolojik savunma mekanizmaları nelerdir? Bunu inceleyeceğiz. Ve en sık görülen, en sık başvurduğumuz yedi psikolojik savunma mekanizmasını inceleyeceğiz. Savunma mekanizmaları kişiyi tırnak içinde kabul edilmez olarak gördüğü düşünce ve duyguların yarattığı o rahatsızlıktan korunmak için kullanılan psikolojik stratejilerdir. Yani özetle benliğimizin kendini korumak için var olan gerçekliği yüzleşmekte zorladığı var olan gerçekliği bir miktar çarpıtmasıdır ki biz bu çarpışmayı yaptığımızın çoğu zaman farkında değilizdir. Savunma mekanizmalarına ilk dikkat çeken isim Freud. Ancak bu konuyu daha da derinleştiren ve bu konu üzerine çalışan asıl isim kızı Anna Freud. Savunma mekanizmaları kökenini Freud’un kişilik kuramından alıyor. Peki çok hızlıca bir özet geçelim. Freud’un kişilik kuramı bize ne diyordu? Bu kurama göre kişilik en temelde üç bölümden oluşur. Birinci bölüm hepimizin sahip olduğu ID bölümü. ID bölümü kişiliğin en ilkel, en hayvani bölümü. Burada en temel yaşamsal dürtüler var. Yemek, içmek, cinsellik, saldırganlık gibi. Kurallar ve yasaklar bu bölüm için önemsiz. Bu bölümün tek bir amacı var. Bir an önce doyuma ulaşmak. Sınırsız istekleri vardır ve bu istekler bir an önce doyurulsun ister sabırsızdır ve mantıksızdır. İkinci bölüm süper ego. Adeta içimizdeki bir babaannedir. Id’in tam tersidir. Kişiliğimizi, kurallarla, yasaklarla, ahlaki değer yargılarıyla ilgili bölümdür. Eleştirir, yasaklar, yargılar. O günah, bu yasak. Bunu yapmamalısınız, o öyle olmamalı der.

Ve gelelim Ego’ya. Ego dengeleyici ve düzenleyici bir görev üstlenir. Bir tarafta ID’in sınırsız istekleri, mantıksız talepleri, diğer tarafta süper egonun katı kuralları arasında bir şekilde denge bulmaya çalışır. Yani bir tarafta gayet baskıcı, kuralcı, katı bir babaanne, diğer tarafta ise olur olmaz her şeyi talep eden ilkel bir çocuk ve arada onları dengelemeye çalışan zavallı egomuz. Yani zavallı biz ID’in ihtiyaçları ile Süper Ego’nun kuralları çatıştığında içimizde bir gerilim yaşarız. İşte bu gerilimi hafifletmek için de psikolojik savunma mekanizmalarına başvururuz. Peki en sık kullandığımız savunma mekanizmalarından bazıları neler? Gelin onlara bakalım. İlk bahsedeceğim savunma mekanizması yansıtma, yansıtma. Kendinizde kabul edilemez olarak gördüğünüz duygu, düşünce ve dürtülerin sizi bir başka kişiyi affetme eğilimidir. Yani aslında yine özetle kendinizde kabul edemediğiniz, bu yüzden de bastırdığınız bazı duygu, düşünce ve dürtülerinizi diğerlerinde görme eğiliminizdir. Bu anlamda aslında diğerlerinde en çok yargıladığınız, en çok eleştirdiğiniz şeyler belki de yansıtmadır. Örneğin bir kişi sürekli olarak diğerlerini ezik olarak yargılıyorsa bu durumda belki de o kişi içten içe düşük bir benlik saygısı ile mücadele ediyor olabilir. Ya da diğer erkekleri light erkek olmakla suçlayan o taş fırın erkekleri var ya. Belki onlar da fazlasıyla kendi içlerindeki o insani, son derece doğal birtakım ihtiyaçlarını, örneğin duygusallık gibi, örneğin bazı dişil yönlerimiz gibi kendini ifade edebilmek, ağlayabilmek mesela yani kadınlara atfedilir ama erkekler de ağlayabilir sonuçta. Fakat bunu belki de fazlasıyla baskıladıkları için diğerlerini bu kadar çok yargılıyorlar. Belki ID bir taraftan onlara diyor ki Ben ağlamak istiyorum, “ben duygusal olmak istiyorum”, duygularımı göstermek istiyorum.

Fakat süper ego diğer taraftan diyor ki “Hayır erkekler ağlamaz” ve bunun arasında kalan zavallı Ego’da bu ihtiyacını diğerlerini yargılayarak yansıtıyor. Bu anlamda unutmayın, diğer insanlarla ilgili fikirlerimiz, görüşlerimiz, eleştirilerimiz onlardan çok aslında bizi yansıtıyor. Aslında onlardan çok bizimle ilgili. Bu mekanizma eğer ilginizi çektiyse daha detaylı bir şekilde bilgi alabilmek ve daha farklı bir perspektiften yaklaşmak istiyorsanız Gölge ile Yüzleşmemenin Ağır Bedeli isimli videomu izleyebilirsiniz. Şuradan ulaşabilirsiniz. Aşağıya yorum da linkini bırakacağım. 2. Mekanizmamız “İnkar”. Eğer kişinin başına gelen bir durum onun kabul edemeyeceği kadar ağırsa bu durumda kişi kendi benliğini koruyabilmek için o durumu reddedebilir. Sanki o olumsuz deneyim hiç yaşanmamış gibi davranabilir. Örneğin eşinin sadakatsizliğini görmezden gelen bir kadının davranışı gibi. Ya da sigara bağımlılarının sigaranın zararlarını ya da olası tehlikelerini görmezden gelmesi gibi. Ya da sağlıkla ilgili ağır, tehlikeli bir tanı almış kişinin bu tanıyı kabul etmemesi reddetmesi gibi. Evet, üçüncü mekanizmamız mantığa bürüme ya da rasyonelleştirme. Nedir bu? Diyelim ki sorunlu olarak gördüğünüz bir davranışınız ya da bir hatanız var ve bu davranışınızı bu duygunuzu ya da düşüncenizi görünüşte mantıklı sebepler bularak gerekçelendirme eğilimizdir. Örneğin diyelim ki bir alışveriş yaptınız, son derece saçma bir alışverişti. Fakat ya aslında ihtiyacım vardı ya diğer yerlere göre de oldukça uygundu aslında fiyatı diyerek buna çeşitli bahaneler bularak kendi içinizi rahatlatma eğilimizdir mantığa bürüme. Ya da başka bir örnek vermek gerekirse, diyelim ki bir kişiden hoşlanıyorsunuz ve onu aramak için içinizde yoğun bir istek duyuyorsunuz.

O sırada ID’iniz size diyor ki o kişiliğinizin en ilkel bölümü. “Hadi ara onu buluş onunla, hatta bebek yapın”. Süper egonuzu da diyor ki “bir dakika n’oluyor öyle? Hemen ilk görüşmeden bebek yapma falan olmaz. Ayrıca ilk adımı karşı taraf atmalı. Otur oturduğun yerde.” Tabii bu durumda zavallı ego bu ikisi arasında ne yapıyor? Orta bir yol bulmaya çalışıyor ve diyelim ki karşı tarafı arıyor ve buluşma talep ediyor. Bunu yaptıktan sonra süper egonun dır dır dır dır dırlanmasını sakinleştirebilmek için Ego’muz ne yapıyor kendine mantıklı sebepler bulmaya çalışıyor. “Canım artık günümüzde karşı tarafı mı kaldı ilk adım atılabilir yani bazen de ben atabilirim ilk adımı. Hem ayrıca ne yapacağız ki sadece buluşacağız konuşacağız yani, olabilir”. Sözlerimiz var ya, işte bunların her biri mantığa bürüme, savunma mekanizmalarımız. Ve bir diğer savunma mekanizmamız. Bedenselleştirme, nedir bedenselleştirme? İçimizde yaşadığımız ruhsal çatışmaların fizyolojik rahatsızlıklar şeklinde kendisini gösterme durumudur. Bir şekilde yüzleşmekten kaçındığımız için bastırdığımız o içsel çatışmalarımız hastalık olarak kendini gösteriyor ve bu hastalık yelpazesi o kadar geniş ki. Mesela sebepsiz yere düşüp bayılmaktan tutun da kısmi felç olmaya kadar. Kör olmaya kadar. Ya da sebebi bulunamayan ağrılara kadar çok geniş bir yelpazede çeşitli hastalıklar olarak kendini gösterebiliyor. Ve bir diğer savunma mekanizması “Pasif agresif davranış”. Bununla ilgili detaylı bir videomuz vardı. Şuradan ulaşabilirsiniz. Pasif agresif davranışta ne oluyordu? İzleyenler belki hatırlarlar.

Kişi açıkça ifade edemediği birtakım duygularını, düşüncelerini, dürtülerini, hiçbir şeyi yapmayarak ya da erteleyerek ya da yavaş yaparak gösteriyor. Yani diyelim ki birisinden gerçekten nefret ediyorsunuz, sevmiyorsunuz o kişiyi ve o kişi sizden bir şey rica etti, bir şey yapmanızı istiyor. Açıkça o kişiye hayır diyemiyorsunuz. Bunun yerine Peki tamam yaparım diyorsunuz ama. Onun sizden talep ettiği şeyi de yapmıyorsunuz. Evet dedikten sonra ya da erteleyip duruyorsunuz. Erteliyoruz da erteliyorsunuz. Ya da bir kişiyi sevmiyorsunuz, ona karşı öfkelisiniz. Gerçekten sizi rahatsız eden birtakım davranışları var. Ancak bunları, bu davranışları, bu rahatsız olduğunuz unsurları direkt olarak onun yüzüne söylemek ya da onunla konuşmak yerine arkasından konuşmak, şikayet etmek, onun o sizde rahatsızlık uyandıran davranışlarıyla ilgili sürekli diğer insanlara konuşmak şeklinde tepki verdiğiniz zaman yine pasif agresif yansıtma yapmış oluyorsunuz. Bir diğer savunma mekanizması da “Yer Değiştirme”. Kişi, herhangi bir durumdan kaynaklanan tepkilerini tepkinin esas sahibine değil de daha az tehlikeli birine yönelttiğinde yer değiştirme yapmış oluyor. Diyelim ki işyerindesiniz ve bir şekilde müşteriniz ya da patronuz sizi çok öfkelendirdi. Ancak direkt olarak öfkenizi bu kişilere yansıttığınızda bu çok tehlikeli, çünkü işinizden olabilirsiniz. Çoğu durumda bu kişi ne yapar? Her koşulda onu kabullenen daha az tehlikeli birlerine yöneltir. Ki bunlar da çoğu zaman kimdir? Kişinin en yakınlarıdır. Eşi, çocuğu, bazen en yakın arkadaşı, işyerindeki öfkesini sevdiklerinden çıkartan insanlar bu savunma mekanizmasını kullanıyorlar. Ve bir diğer savunma mekanizmamız “karşı tepki oluşturma”.

Bu çok enteresan. Bakın bazen kişinin rahatsız edici duygu, düşünce ve dürtülerini bastırması o kadar zorlaşır ki, kişi ne yapar? Bunu bastırmak yerine tam tersi davranış göstererek tam tersi tepkileri verir. Örneğin aslında karşısındaki insana karşı son derece düşmanca duygulara sahip olan birisi, bunu sevgi gösterilerinde bulunarak ay canım cicim diyerek savunma mekanizması geliştirebilir. Ya da bir şekilde içinde kabul edemediği cinsel dürtüleri olan bir kişi ahlak bekçiliğine soyunarak aynı mekanizmayı kullanabilir. Savunma mekanizmaları bir yere kadar son derece doğal ve normaldir ve çoğumuz zaman zaman kullanırız. Çünkü bizi henüz karşılaşmaya hazır olmadığımız ağır yüklere karşı korur. Ancak savunma mekanizmalarını orantısız şekilde kullanırsak, yani çok aşırı ve çok sık kullanırsak, bu durumda ne yazık ki bedensel ve ruhsal bir takım sonuçlarla karşılaşırız, olumsuz sonuçlarla karşılaşırız. Örneğin inkar savunma mekanizmasını çok sık kullanan bir kişi. Gerçeklerle yüzleşemediği için sorunu ortadan kaldıramaz. Örneğin diyelim ki bir tanı aldı bir kişi ve bu tanıyı kabul etmiyor. Tanıyı kabul etmediği için tedaviye de başlamıyor. Dolayısıyla hastalığı daha kötüye doğru gidebilir. Ya da bir şekilde yüzleşmediğimiz o içsel çatışmalarımız, bastırdığımız ve savunma mekanizmalarıyla hafifletmeye çalıştığımız o içsel çalışmalarımız eninde sonunda bedensel ve ruhsal hastalıklar olarak kendini gösterebilir. Bu yüzden her şeyi orantılı kullanmak lazım. Kişisel gelişim ve psikoloji ilgi alanınız içindeyse bu kanalda her hafta bu konularla ilgili iki tane yepyeni video yayınlıyoruz. Eğer videolardan haberdar olmak istiyorsanız kanala abone olmayı unutmayın. Bildirim zillerinin de tümünü açın ki yeni video yüklendiğinde haberiniz olsun.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir