Düşüncelerinizin Büyülü Gücü: Kendini Gerçekleştiren Kehanetin Sırları
Böyle olacağını biliyordum zaten. Aklıma gelen başıma geldi. Gibi kalıpları sıklıkla kullanır mısınız? Peki acaba siz falcı mısınız? Doğaüstü bir biçimde geleceği mi tahmin ediyorsunuz? Yoksa farkında olmadan o geleceği kendi ellerinizle mi yaratıyorsunuz? Kendi kendini gerçekleştiren kehanet kavramı bu videoda. Ayşe mutlu bir ilişki yaşamak istiyordu ve bunun için her seferinde bir adım atıyor ancak hep hüsranla karşılaşıyordu. Aslında bu ilişkiyi istiyordu ama içten içe asla mutlu olamayacağım. Asla mutlu bir ilişki yaşayamayacağım inancına sahipti. Nasıl olmasın ki? Her seferinde böyle olmuştu. Her seferinde bir umutla başlamış ve hep sonuçta üzüntüyle karşılaşmıştı. Nitekim bu sefer de aynı şey oldu ve Ayşe kendi kendine Biliyodum zaten böyle olacağını dedi. Peki acaba Ayşe kendi elleriyle farkında olmadan bu sonu hazırlamış olabilir miydi? Sahip olduğumuz inançların, beklentilerin elde edeceğimiz sonucu etkileyebilmesi durumuna sosyal psikolojide kendi kendini gerçekleştiren kehanet diyoruz. Bu sonuçlar bazen bizim elde ettiğimiz sonuçlar olabileceği gibi bazen başkalarının davranışları ya da onların performansıyla ilgili de olabiliyor. Şimdi bu verdiğim örnek üzerinden bu konuyu biraz daha netleştirmek istiyorum. Doğduğumuz andan itibaren annemiz, babamız, içinde yaşadığımız çevre ve bize öğretilenler doğrultusunda hayata, kendimize ve diğer insanlara dair zihnimizde bazı katı inançlar geliştirmeye başlarız. Örneğin Ayşe’de yaşadığı, deneyimlediği olaylar sonucunda mutlu bir ilişki olamaz ya da ben asla mutlu bir ilişki yaşayamam gibi bir inanca sahip olabilir. Bir kere böyle bir inanca sahip olduğumuzda bu inanç bizim dış dünyayı ve diğer insanları algılama biçimimizi de etkiler. Yani bir kere bu inanca sahip olduğumuzda dışarıda da hep bu inancı destekleyecek kanıtlar ararız. Dış dünyada başımıza gelen olaylar aslında bu inancı desteklemiyor olsa bile biz onları çarpıtarak algılar ve öyle olduğuna inanırız. Örneğin mutlu bir ilişkim olmayacak, sevilmeyeceğim inancına sahip bir kişi, karşı tarafın davranışını aslında o amaçla yapılmamış olsa bile bak gördün mü beni sevmiyor işte o yüzden böyle yapıyor şeklinde algılayabilir.
İşin ilginç yanı, bir kere böyle bir inanca sahip olduğumuzda adeta bu inancı doğrulayacak kişilere, durumlara, olaylara karşı da çekiliriz. Bu inançlar çoğu zaman bilinçdışı düzeyde işler ve ilginç bir şekilde bizim seçimlerimizi de etkiler. Yani biz zaten bu en başta sahip olduğumuz inancı destekleyecek kişilere doğru çekiliriz. Mesela asla mutlu bir ilişkim olmayacak diye içten içe inanan bir insan buna gerçekten de ilişki yaşamanın çok da kolay olmadığı ya da mümkün olmadığı kişilere doğru bir çekim hisseder. Örneğin karşıdaki kişi evli olabilir, başka birisi ile ilişkisi olabilir, farklı şehirde yaşayan bir kişi olabilir ya da işi dolayısıyla sağlıklı bir ilişkiye vakit ayıramayacak kadar yoğun bir kişi olabilir. Mesela kişi hep bu tarz insanlara doğru çekilebilir. Bu inanç bizim bir şekilde algılama biçimimiz de etkiliyor dedik ve diğer insanların davranışlarını, tepkilerini algılarken, yorumlarken bu inançlar doğrultusunda algılıyoruz. Şimdi bir önce verdiğimiz örneği hatırlayalım. Kişi diyelim ki bir mesaj attı karşı tarafa, zamanında yanıt gelmedi ve ardından tabi bunu belki içeride bir kasıt yoktu fakat gördün mü işte bak bana yanıt vermiyor demek ki beni sevmiyor, bana değer vermiyor şeklinde yorumlayabilir demiştik. Bu algılama ve yorumlama biçimi üçüncü aşamada ister istemez kişinin karşı tarafa verdiği tepkiyi de etkiler. Buna inanan kişi yani beni sevmiyor, bana değer vermiyor, gördün mü bak mesajıma yanıt vermedi diye bu olayı yorumlayan kişi ister istemez tepkisel davranacaktır. Yani o kişiyi uzaklaştıracak belki de birtakım davranışlar içerisinde bulunacaktır. Şimdi gördüğünüz gibi en başta Ayşe’nin sahip olduğu bir inanç vardı. Bu davranış, yani Ayşe’nin nedensizmiş gibi görünen tepkisel davranışı bu sefer karşı taraftaki belki Ali’nin onunla ilgili inançlarını etkileyecek.
Çünkü diyecek ki ne oldu? Ya birdenbire durup dururken benden uzaklaştı ya da birdenbire bana tepki göstermeye başladı. Gördüğünüz gibi Ayşe’nin en baştaki inancı Ali’nin şu anki inancını bile etkilemeye başladı. Bu sefer Ali’de oluşan bu yeni inanç, Ali’nin Ayşe’ye olan davranışlarını etkileyecek ve belki Ali de Ayşe’den uzaklaşmaya başlayacak. Ve sonuç da toplam olarak baktığımızda yine Ayşe’nin en baştaki inancının kendi kendini gerçekleştirdiğini görmüş olacağız. Tüm bunlar olduğunda ne yapıyoruz? Yine ellerimiz bomboş, yüreğimizde bir sızı. Diyoruz ki bak gördün mü yine aynı şey oldu. Ben neden hep aynı şeyleri yaşıyorum diyeceğiz. Oysaki en başta sahip olduğumuz inanca uygun şekilde düşündüğümüz, davrandığımız, tepki gösterdiğimiz için o inancı farkında olmadan gerçekleştirmiş olduk. Peki, eğer durum buysa ne yaptı? Lazım. Yani biz bir şekilde farkında olmadan sahip olduğumuz sağlıksız inançlar dolayısıyla hayatımızı bu şekle getiriyorsak neler yapmalıyız? Aslında burada atılacak ilk adım kişinin kendini tanıması yani bireysel farkındalık, öz farkındalık. Kişi kendini tanıdıkça kendi davranışlarına dışarıdan bir gözle, rasyonel olarak, daha objektif olarak bakabilme yeteneğini geliştirdikçe bunları fark edebilme ve değiştirme şansına da sahip oluyor. Ve inanın bana kendimizi zannettiğimiz kadar iyi tanımıyoruz. Aslında çoğumuz kendimizi neredeyse hiç tanımıyoruz. O yüzden de işe kendimizi sorgulamak ile ve gözlemleyebilmek ile başlamamız gerekiyor. Bununla ilgili size yardımcı olabilecek videoları yine kanalımdaki Oynatma listeleri bölümünden Kendini Tanıma ve Bireysel Farkındalık başlıklı oynatma listesinde bulabilirsiniz. Bu videolara ulaşabileceğiniz bir linki en başa sabitlediğim yorumu ekliyorum. Ayrıca eğer bu beklenti etkisi ya da kendi kendini gerçekleştiren kehanet kavramı hoşunuza gittiyse, ilginizi çektiyse. Bununla ilgili bir diğer kavram olan Pygmalion etkisi kavramı da hoşunuza gidebilir. Bununla ilgili videom var. Bu videonun linkini de yine başa sabitledim yoruma ekliyorum.
Yardım istiyorum