VAROLUŞSAL KRİZ YAŞADIĞINI GÖSTEREN 5 İŞARET VE BAŞ ETME YOLLARI – Hayatın Anlamı Nedir?

Hayat ve tüm çabalamalar tüm olanlar bazen size çok anlamsız geliyor mu? Belki de böyle dönemlerinizde varoluşsal bir kriz yaşıyorsunuz. Varoluşsal kriz her birimizin hayatında belirli dönemlerde yaşadığı son derece doğal bir durum. Ancak sağlıklı şekilde baş edilmediği takdirde bizi kaygı bozuklukları ve depresyona kadar sürükleyebilir. Peki bu varoluşsal kriz nedir, işaretleri nelerdir? Ve sağlıklı şekilde baş edebilmek için neler yapılabilir? Bazı öneriler bu videoda. Varoluşsal kriz, adı üstünde varlığımız, yaşamımız, değerlerimiz, inançlarımız, yaşam, ölüm gibi konuları sorguladığımız ve bu sorgulamanın sonucunda tatmin edici cevaplar bulamazsak, kendimizi son derece mutsuz, umutsuz, bazen öfkeli, kaygılı ya da endişeli hissettiğimiz durumlarla ilgili bir kavramdır. Varoluşçu psikoterapist Emmy van Deurzen, varoluşsal kriz için “Bizi en derin inançlarımızı veya değerlerimizi sorgulamaya ve şüphe duymaya zorlayarak güvenlik ve gönül rahatlığı duygularımızı alıp götürür” der. Bu hayatı ve kendini sorgulama hali genellikle büyük yaşam olaylarının ardından yaşanır. Örneğin bir boşanma, bir iflas, bir ölüm ya da bir hastalık gibi büyük yaşam olaylarının yanı sıra bazen de yaşamla ilgili ya da kendimizle ilgili bir farkındalığın ardından da yaşanabilir. Örneğin kendinizle ilgili ya da hayatla ilgili somut bir gerçeği fark ettiğinizde bu sizi derinden sarsabilir ve tüm hayatınızı ve davranışlarınızı, değerlerinizi, seçimlerinizi sorgulamaya itebilir. Ee ne demişler? Az bil, rahat uyu. Farkındalık beraberinde uykusuzluğu getiriyor. Bu arada bu söz sanırım Kafka’nın sözüydü ki Kafka’nın uykuyla ilgili ciddi problemleri vardı, ciddi insomnia yaşıyordu. Varoluşsal kriz sağlıklı şekilde baş edildiği takdirde yaşamımızı değiştirmek ve geliştirmek adına bir fırsat da olabilir aslında. Örneğin korona virüs pandemisinde çoğu kişi ezbere yaptıkları pek çok davranışı fark etmeye başladılar ve üzerinde düşünüp sorgulamaya başladılar ve ardından bazıları hayatlarını ciddi biçimde değiştirdi.

Böyle bir varoluşsal kriz sırasında ben de İstanbul’daki hayatımı sorgulayıp ne işim var yahu benim bu kaotik ortam içerisinde deyip daha sakin bir şehre yerleştim ve iyi ki de öyle yapmışım. Böylelikle dijital projelere ve bu kanala daha fazla vakit ayırabildim. Peki varoluşsal bir krizin işaretleri nelerdir? İlk işaretimiz, en başta da belirttiğimiz gibi bazı konularla ilgili sorgulama ve anlam üzerine aşırı düşünme. Yaşamın anlamı ne? Ölümün anlamı ne? Tüm bu çabalarımızın amacı ne? Tüm bu çabalarımıza değer mi? Neden varız? Gibi varoluşsal bazı sorular üzerine kişi fazlasıyla bunaltıcı derecede düşünmeye başlar. Ve en başta da yine belirttiğimiz gibi, eğer bu sorulara tatmin edici cevaplar bulamazsa kendini mutsuzluk, umutsuzluk, çaresizlik, kaygı, endişe gibi duygulara yaptırabilir. İkinci işaretimiz geleceğe dair kafa karışıklığı ve ne yapacağını bilememe hissi. Şimdi var olan bu sorgulamalar sonucunda bazen kişiye gelecekle ilgili hedefleri de anlamsız ve boş gelmeye başlayabilir. Dolayısıyla bu anlamda harekete geçme ile ilgili motivasyonu düşebilir, bir atalet hali içerisine girebilir. Üçüncü işaretimiz geçmiş seçimlerle ilgili, geçmiş davranışlarla ilgili ya da kişinin bir şekilde geçmişte yapıp ettikleriyle ilgili fazlasıyla pişmanlık duyması, artık değiştiremeyeceği birtakım olaylarla ilgili sık sık sorgulama yapması ve bu sorgulamanın sonucunda kendisini pişman ve hüzünlü hissetmesi. Bu gibi dönemlerde Keşke öyle yapmasaydım ya da keşke şöyle yapsaydım gibi kalıplar daha sık kullanılmaya başlanabilir. Dördüncü işaretimiz yalnızlaşma ya da izole olma halinin artması. Bu sorgulamaların sonucunda kişi için iletişim, ilişkiler ve bazı toplumsal ritüeller, bazı toplumsal zorunluluklar da anlamını yitirebilir ve kişi kendine göre bu anlamsız ve sığ ilişkiler içerisine girmektense yalnız kalmayı tercih edebilir.

Ve beşinci işaret tabi bu herkeste olmayabilir ama bazı kişilerde eğer bu varoluşsal kriz çok daha ileriye doğru giderse kişi bununla sağlıklı bir biçimde baş edemezse kişide intihar düşünceleri oluşmaya başlayabilir. Yani hayat artık bu sorgulamalar sonucunda ona o kadar anlamsız gelmeye başlayabilir ki, ölüm bu durumda sanki daha iyiymiş gibi hissedebilir. Peki bu varoluşsal krizle baş etmek için sağlıklı şekilde baş edebilmek için neler yapılabilir? Kriz nasıl fırsata çevrilebilir? Az önce de bahsettiğim gibi varoluşsal kriz aslında yaşantımızı daha verimli ve daha anlamlı bir hale getirebilmek için bir fırsattır. Tabi eğer biz bu krizle sağlıklı biçimde baş edebilirsek, eğer özellikle intihar düşünceleri varsa ve bu krizle sağlıklı bir şekilde baş edemediğini düşünüyorsanız, bu sorgulamalar sonucunda çok ciddi boyutta anlamsızlık, hüzün, keder ya da umutsuzluk duyguları altında izliyorsanız. Yaşam kalitenizi düşmeye başladıysa. Elbette ilk yapacağımız şey öncelikle bu konuda uzman bir psikoterapist ile görüşmek. Peki ikinci olarak ne yapabiliriz? Başka neler yapabiliriz? Ya da buna ek olarak. Yaşamda anlamı bulabilmek için en önemli unsurlardan bir tanesi, kişinin kendi bireysel farkındalığının yüksek olmasıdır. Yani kişinin kendini çok daha yakından tanıması, kendi sınırlarını, kendi kapasitesini ve kendisi için neyin önemli olup olmadığını tanıyabilmesi, ayırt edebilmesidir ki buna zaten bireysel farkındalık diyoruz. Kendi değerlerini bilen, kendi değerleri derken toplum tarafından ona empoze edilmiş ya da zannettiği değerlerden bahsetmiyorum. Sahip olduğu gerçek değerlerden bahsediyorum. Bunu bilen kişiler ve buna uygun şekilde yaşamlarını düzenleyebilen kişiler çok daha anlamlı, verimli ve doyumlu bir hayat sürebiliyor. Değerler ve öncelikleri kişiden kişiye değişir.

Bu yüzden kendi değer sisteminizi analiz etmekle işe başlayabilirsiniz. Bunu nasıl yapabileceğinize dair detaylı bir çalışmayı şu videomda anlatıyorum. Videonun linkini yorumlara da koyacağım. Bu videodan sonra onu izleyerek bu çalışmayı yapabilir ve kendi yaşantınızı analiz edebilirsiniz. Evet, üçüncü yapabileceğimiz şey bir değişim yapmak. Yani belli ki bu varoluşsal krizle benim ruhum, benim bedenim bana bir şeyler anlatmaya çalışıyor. Bana diyor ki Değiştir! Bir şeyleri değiştirmelisin ya şu an içinde bulunduğun koşulları değiştirmelisin, hayatını değiştirmelisin, seçimlerini değiştirmelisin ya da senin bakış açısında bir problem var. Yani yaşamda genel olarak bir sıkıntı yok aslında senin bakış açısında bir problem var. O halde bu bakış açısını değiştir. Bu ikisinden birisini yapmamız konusunda bizi uyarıyor. Eğer sıkıntı koşullardaysa ve değiştirilebiliyor ise güzel. O halde koşulları değiştir. Eğer koşullar değiştirilemezse ya da esas sorun koşullarda değil de senin bakış açından ise o zaman belki de algı biçimimizi farklılaştırmaya çalıştırmak düşünce biçimimizi değiştirmeye çalışmak bize yardımcı olabilir. Hayatın anlamını sorgularken bazen insanlar kendi yaşamlarını objektif olarak bakamaya bilirler. Kendi ellerindeki, kendi hayatlarındaki güzelliklerin değerini kanıksamış olabilirler. Yani bir süre sonra buna alıştıkları için küçümseyebilirler bu var olan güzelliklerin değerini ya da var olan güzellikleri görmekte zorlanabilirler. İşte bu gibi durumlarda böyle bakıp da görmemizi sağlayacak, yani sadece bakmakla kalmayıp aynı zamanda görmemizi de sağlayacak bazı egzersizler işimize yarayabilir. Bunlardan en etkili olanlardan biri günlük iyi ki listesi yapmaktır. Günlük iyi ki listesi her gün, o günün sonunda o güne özel, iyi ki dediğiniz üç tane maddeyi yazmanız istenir. Bu son derece etkili bir egzersizdir.

Etkinliği bilimsel olarak da kanıtlanmıştır. Bu egzersizi yaparken her gün o güne özel 3 tane iyi ki maddesi yazıyoruz. Fakat her gün farklı şeyler yazmak durumundayız. Eğer aynı maddeleri her gün yazarsanız bu durumda o yazdığınız maddelere bir süre sonra alışırsınız. Onları kanıksamaya başlarsınız ve onların değeri bu sefer gözünüzde küçülmeye başlar. Bu yüzden her gün farklı maddeler bulmak önemlidir. Şimdi ilk duyduğunuzda şöyle düşünebilirsiniz Ya ben ne bulacağım? Her gün 3 tane iyi ki diyecek. Fakat bunlar çok büyük şeyler olmak zorunda değil. Aksine ne kadar küçük şeyler bulursanız bu egzersiz o kadar iyi çalışır. Örneğin bugün dışarı çıkarken yanıma şemsiye almıştım. İyi ki almışım. Çünkü bugün yağmur yağdı. Alın size bir tane iyi ki maddesi. Bu kadar basit maddeleri yazmanızı istiyoruz. Bunun yanı sıra hayata dair bakış açınızı, sonuca değil, sürece odaklanmaya çalışın. Belki de ulaşılacak bir son ya da bir sonuç yoktur. Belki de hayat ulaşılacak. Yani sonunda ulaşılacak bir anlam değil, yaşanılacak bir deneyimdir ve biz hayatın anlamı üzerine sorgularken belki de var olan anı deneyimlemeyi kaçırıyor olabiliriz. Eski zamanların birinde bir adam hayatın anlamının ne olduğu sorusunu kafaya takmış ve bu sorunun cevabını bulabilmek için köy köy, kasaba kasaba, ülke ülke gezmiş ve bir türlü kendisini tatmin edecek bir cevaba ulaşamamış. Tam umudunu yitirmiş geri dönmek üzereyken bir köyde karşılaştığı insanlar ona karşıki dağların ardında büyük bir bilgenin yaşadığını, bu bilgenin her türlü soruya cevap verebileceğini ve bu sorunun cevabının da büyük bir olasılıkla o bilge de olduğunu söylemişler. Zorlu bir yolculuğun ardından adamımız bu bilgenin yaşadığı eve ulaşmış. Bilgenin yaşadığı eve geldiğinde kapının önünde oldukça uzun bir sıra olduğunu görmüş ve sonunda sıra ona geldiğinde bilge hayatın anlamını sormuş.

Bilge, sana bunu söylerim ama önce bir sınava girmen gerekiyor demiş. Bilge adamın ağzına küçük bir kaşık koymuş ve bu kaşığın içerisine de biraz zeytinyağı doldurmuş. Ve ardından adama şöyle demiş. Şimdi dışarı çık ve ağzındaki bu kaşıkla bahçede biraz gez. Yalnız gezerken dikkati et. Kaşıktaki yağ eksilmesi ya da dökülmesin. Eğer bir damla dahi eksilirse sorunun cevabını sana söyleyemem demiş. Adamcağız gözü kaşığın içerisindeki zeytinyağında dökmemek adına çabalayarak bütün o geniş bahçeyi gezmiş ve tek bir damla dökmeden bilgenin yanına gelmiş. Bilgi adamı görünce şöyle bir kaşığı kontrol etmiş ve bravo. Kaşıkla hiç yağ eksilmemiş. Aferin demiş. Peki söyle bakalım bu bahçede neler gördün? Anlat biraz demiş. Adamcağız şaşkın. İyi de ben hiç bahçeye bakmadım ki. Gözüm hep kaşığın içerisindeki yağdaydı demiş. Bunun üzerine Bilge tekrar kaşığı adama vermiş ve demiş ki “Güzel, şimdi tekrar bahçeye çıkıyorsun ve bahçede gördüğün tüm güzellikleri inceleyip bana anlatıyorsun” demiş. Adam tekrar ağzında kaşıkla bahçeye çıkmış ve gördüğü güzellikler karşısında büyülenmiş. Muhteşem bir bahçeymiş. Ve az önce bu güzelliklerin hiç birisini nasıl olurda görmedim diye kendi kendine şaşırmış. Ardından tekrar bilgimizin yanına gelmiş. Bilge sormuş. Bahçe nasıldı? Anlat bakalım. Muhteşemdi demiş adam. Ve gördüğü tüm güzellikleri detaylıca anlatmış. Bilgemiz gülmüş. Güzel, ama kaşıkta hiç yağ kalmamış. Hepsini dökmüşsün demiş. Ardından Bilge sözüne şöyle devam etmiş işte evladım, hayattaki anlam böyle bir şeydir. Bir taraftan kaşıktaki yağı dökmemeye çalışırken, diğer taraftan da etraftaki güzellikleri görmeye çalışırsın.

1 Yorum

  1. Benimde uzun zamandır kendime yabancılaşma problemim var.
    Be ben bundan çok sıkıldım.
    Bu sorumu kökten nasıl halledebilirim.
    Bana lütfen yardım edin.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir