HAYATINI DEĞİŞTİRMEK İSTİYORSAN MUTLAKA İZLEMELİSİN! 2.BÖLÜM | Kişisel Gelişim – Kendini Geliştirme
Merhaba psikoloji severler hatırlarsanız hayatını değiştirmelisin bölüm bir videomuzda drama üçgeninden bahsetmiş ve bu üçgende oynadığımız rolleri anlatmıştık. Eğer o videoyu izlemediysen lütfen şimdi şuradan tıklayıp hemen önce bölüm bire git ve birinci bölümü izle ki bu video daha anlamlı olsun.
Hayatımı değiştirmenin ilk adımlarından bir tanesi drama üçgeninde olup olmadığımı eğer bu üçgendeysem daha çok hangi rolü oynadığımı fark etmektir demiştik hatırlarsanız. Fark etmek işin çok çok büyük bir adımıdır. Çünkü fark ettikten sonra artık kendimizi kontrol etmeye başlarız. Kendimizi kontrol ettiğimizde de her o role girdiğimizi düşündüğümüzde bunu değiştirmeye çalışırız.
O yüzden fark etmek en büyük ve birinci adımdı. Birinci videomuzda zannediyorum bunu fark etme ile ilgili önemli bir adım attık hayatımızda. Peki ama fark ettik, bundan sonra ne yapacağız? Bundan sonra yapılabilecekler ile ilgili birkaç ipucunu sizinle paylaşıyorum. Eğer kurban ya da zor bir ürün değilsen bu rolü olduğumuzu hatırlarsanız nasıl anlıyorduk?
Şöyle düşünün başımıza olumsuz bir olay geldi. Eğer olumsuz olarak nitelendirdiğiniz, tatsız olarak nitelendirdiğiniz bir olay geldiğinde bunu yaşadığınızda bunun değerlendirdiniz
zaman bunun sorumlusu olarak daha çok neyi görme eğilimindesiniz? Yani ne bileyim bunun sorumlusu olarak daha çok kader, kısmet, şans ya da dışsal faktörler. Ekonomi gibi daha kendiniz dışındaki faktörleri görme eğiliminde misiniz? Ya da ne bileyim belki bir başkasını suçlamak işte. Annem yüzünden, babam yüzünden, ailem yüzünden, Ahmet yüzünden, kocam yüzünden, çocuklarım yüzünden gibi bir başka kişiyi suçlama eğiliminde misiniz? Ve kendinizi böyle hiçbir şeyi değiştiremeyecek gücü olmayan zavallı bir kader kurbanı olarak mı görüyorsunuz? Buna bir alıcı gözle bakın. Eğer böyleyse daha çok bu şekilde bir yaklaşımla hayattaki olaylara başınıza gelenlere duygularınıza yaklaşıyorsunuz. O zaman kurban ya da zorba rolünde olmanız çok olası.
Bu durumda bunu fark etmek ve hayatımızın sorumluluğunu yani hayatımızın iplerini tekrar elimize almak gerekiyor. Şunu kabul edin.
Her ne kadar dışsal faktörler evet hayatımız üzerinde etkili olsa da sizin yapıp ettikleriniz, sizin yaklaşım biçiminiz, sizin düşünme biçiminiz, sizin kendinizi geliştirmeniz. Sahip olduğunuz yetenekler, güçlü yanlarınız gelişime açık yanılırız ve bunları nasıl kullandığınız hayatınız üzerinde dışsal faktörlerden çok çok çok daha fazla etkilidir. Ve eğer siz gerçekten kendinize güveniyorsanız, yeteneklerinizi biliyorsanız, farkındaysanız ve bunlar üzerine gidiyorsanız. Bu durumda ne dışsal faktörlerin ne de sizi etkisi olduğunu düşündüğünüz diğer insanların hayatınız üzerinde bir önemi kalmayacaktır. Hatırlayın ilham veren gerçek yaşam hikayeleri oynatma listesindeki Seyfettin, her türlü engeli, hatta bedensel engel de dahil olmak üzere her türlü engele rağmen kendi hayatını engelletmemişti. O yüzden buradan yola çıkarak eğer bir insan bunu yapabiliyorsa bütün insanlar yapabilir. Demek ki kendimi geliştirebilirim. Değiştirebilirim ve hayatın kontrolü aslında o suçladığım insanlarda suçladığınız dışsal faktörler de değil, aslında benim elimde bunu fark etmem gerekiyor.
Aslında yaşadığım olaylarla ilgili olarak sorumluluğu bir başkasına yüklemek, yani bir başkasına ya da dışsal faktörleri suçlamak, hayatımın kontrolünü, hayatımın iplerini bir başkasının eline vermek demektir.
Düşünün bu sizin hayatınızın İpleri ve kontrol sizde değil. O suçladığınız kişide. Mesela Ahmet bey benim yöneticim olsun ve ben şöyle söyleyim ya aslında çok iyi yerlere gelirdim de işte hep Ahmet bey yüzünden beni çok demotive etti. Beni hep engelledi. Önüme taşlar koydu. Yoksa ben çok muhteşem yerlere gelirdim. Şimdi böyle söylediğim zaman ben hayatımın kontrolünü yani hayatımın iplerini Ahmet beyin eline vermiş oluyorum. Peki Ahmet beyin bundan haberi var mı? Büyük olasılıkla yok. Peki Ahmet bey bundan haberdar olsa dahi bunu umursuyor mu? yani Ahmet Bey’in umurunda mı? Benim hedeflerime ulaşmam ya da motive olmam, mutlu olmam. Çok büyük olasılıkla çok da değil. En azından benim kadar umurunda değil onun. O zaman neden ben bundan haberi olmayan ve çok da umurunda olmayan bir insana kendi hayatımın iplerini teslim ediyorum? Hayatınızın iplerini her kime teslim ettiyseniz lütfen onu bir an önce geri alın ve kendi elinizle tutun.
İnsanlar aslında en temelde hayatlarının sorumluluğunu eğer kendi ellerine almıyorlarsa bu büyük oranda kendilerini güvenmedikleri, kendi yeteneklerine inanmadıkları içindir. O yüzden öncelikli olarak benim bireysel farkındalığımı arttırmak gerekiyor? Yani ben kimim? Benim güçlü yanlarım neler? Benim gelişime açık yanlarım neler? Ben neleri çok iyi yapıyorum mesela? Neleri daha iyi yapabilirim? Yeteneklerim hangileri? Benim değerlerim neler? Benim bu hayattaki hayat amacım ne? Gibi soruların üzerine düşünmeden elbette hayatımı değiştirmek için gerekli gücü de kendimde göremeyebilirim.
O yüzden öncelikli olarak benim kendimi daha yakından tanımam gerekiyor ki bununla ilgili çok detaylı teknikleri ve araçları yine kanalımdaki Kendini Geliştirme Dersleri başlıklı oynatma listemde bulabilirsiniz. Oradan ders, ders, kendinizle ilgili çalışma imkanı ve kendinizi daha yakından tanıma imkanı bulabilirsiniz.
Peki eğer kurtarıcı rolündeysen bundan çıkmak için neler yapabilirsin? Şimdi kurtarıcı rolünde ne var ki? Ne güzel insanları kurtarıyor, insanlara yardım ediyor diye düşünebilirsin. Halbuki kurtarmakla yardım etmek arasında ciddi bir fark vardır. O yüzden şöyle kurtarıcı rolüne büründüğünü anlar da kendine bir sor. Ben bu insanı kurtarıyor muyum, yoksa ben bu insana yardım mı ediyorum? Kurtarıcı olmak demek sorunun ve çözümün sorumluluğunu tamamen kendi üstüne almak demektir. Yani eğer sen o insanı bir kenara ittirip dur bakayım sen yapamazsın ben yaparım deyip eğer tamamen her işi sen hallediyorsan çözümü tamamen sende ise bu mevzunun. O zaman bu kurtarıcılık oluyor maalesef yardım etmek olmuyor. Peki bunu yaptığında ne oluyor? Bunu yapmanın hem sana hem de karşı tarafa zararları var. Çünkü bunu yaptığında 1- karşı tarafa yardım ediyormuş gibi gözükse de aslında karşı tarafı kendine bağımlı hale getiriyorsun. Artık o kendi sorunlarıyla baş etmenin yollarını öğrenemez hale geliyor. Dolayısıyla her sorun yaşadığında sana koşuyor, kendine bağımlı hale getirmekle kalmıyorsun bir süre sonra yaptığın iyilikler artık senin görevin haline gelmeye başladığı için bir süre sonra bundan yorulmaya ve tükenmeye başlıyorsun ve bu sefer de şikayet etmeye ve diğerlerini suçlamaya başlarken kendini buluyorsun. Yani bir süre sonra sen kurban ya da zorba rolüne bürünmüş oluyorsun. Bu hataya danışmanlık işi yapanlar, hatta psikoterapistler bile zaman zaman düşebilir.
Yani kurtarıcı rolüne bürünürler ve kendilerine destek almak için gelen kişiye adeta bir kurbanmış gibi davranırlar ve bunun sonucunda da tabi ki süreç sıkıntıya girer. Halbuki olması gereken şey o kişi için balık tutmak ve eline vermek değil, aksine o kişinin balık tutmasını öğrenmesine yardımcı olmaktır belki de. Unutmayın ki herkes kendi seçimlerinin sonucunu yaşar ve gelişebilmesi için bir miktar zorlukla baş etmesi, bir miktar acı çekmesi ve dersler çıkarması gerekmektedir. Bırakın insanlar kendilerini geliştirsin. Bırakın insanlar gerekiyorsa bir miktar acı çeksinler, bununla baş etmeyi öğrensinler. Her böyle bir olay yaşadıklarında. Eğer siz kurtarıcı olarak araya girerseniz o insanların kendilerini geliştirmelerine engel olmuş olursunuz. Kurtarıcı rolünden çıkmak için diğer insanları birer zavallı kurban ya da aciz kişiler gibi görme alışkanlığınızdan da vazgeçmeniz gerekiyor. Aslında kurtarıcılar içten içe kendilerini diğer insanlardan daha üstün, daha akıllı, daha becerikli olarak görürler. Ama durum zannettiğiniz gibi olmayabilir. Sevgili kurtarıcılar, ne kurban zannettiğiniz insanlar zavallı ya da daha az akıllı ne de siz onlardan daha üstün ya da daha akılsınız. Aslında talep edilmediği halde başkalarına yardım etmeye çalışmak zaman zaman kabalık olarak bile algılanabilir.
Kurtarıcılar ihtiyaç duyulmaya ihtiyaç duyarlar. Yani kendilerine ihtiyaç duyan bir kurban olduğunda ve onlar onu kurtarmaya çalıştıklarında kendilerine anlamlı ve değerli hissederler. Eğer bir kurtarıcıysanız şunu kabul edin.
Siz olduğunuz halinizle tam yeterli ve değerlisiniz. Bunun için bir başkasına ihtiyacınız yok. Bu kişi bir kurban olsa bile ona ihtiyacınız yok. Öz şefkat ile ilgili çalışmalar yaparak kendi kendinizle barışmanız kendinizi tam ve yeterli görmenize yardımcı olabilir. Bununla ilgili olarak kanalımda Öz Şefkat Meditasyonuyla Kendinle Barış başlıklı bir video var. İzlemenizi ve müsait zamanlarınızda bu meditasyonu uygulamanızı öneririm. Eğer zorbaysan, öfkemi sağlıklı bir şekilde ifade etmenin ve bununla başa çıkmanın yollarını öğrenmen gerekiyor. Bununla ilgili olarak eğitimler alabilirsin. Bizim videolarımızı takip edebilirsin ya da bir uzmanla çalışarak aslında bu öfkenin temelinde yatan ana mevzuyu bulup bunu üzerine çalışabilirsin. Pasif agresif davranışlarda öfkenin bir göstergesidir aslında. Pasif agresif davranışların varsa eğer, bunlarla nasıl baş etmen gerektiğiyle ilgili bir videomuz var kanalımız da bu videoyu izleyerek baş etme yolları hakkında bilgi sahibi olabilirsin.
Drama üçgeninden çıkmanın yollarından biri de bilinçaltı çalışmalardır. Bilinçaltı çalışmalar elbette uzman bir terapist yardımıyla yapılmalıdır. Her ne kadar bilinçli zihnimiz ile ülkendeki rollerimizi fark etsek de bu rollerin derinliklerine inmek ve bunları düzenleyebilmek için bilinçaltı çalışmalar daha etkili olabilir. Efendim üçgenler çıkmak demek aslında şimdiye kadar ki geliştirmiş olduğunuz davranış alışkanlıklarınızdan, düşünce alışkanlıklarımızdan vazgeçmek, farklı ve yeni bir şeye başlamak demek. Dolayısıyla işte bir şeyleri değiştirmeye başladığınızda, alışkanlıklarınızı bırakmaya çalıştığınızda. İlk etapta bir miktar zorluk yaşayabilirsiniz. Bu da çok normaldir ve doğaldır. Bu süreci biraz anlatmak istiyorum ki hayatımızı değiştirmeye başladığımızda yaşadığımız o duyguları, düşünceleri daha iyi analiz edebilelim ve daha uygun davranalım. Günlük yaşamda her birimiz geçmişten getirmiş olduğumuz bilgilerimiz, tecrübelerimiz, alışkanlıklarımızla adeta bir konfor alanı içerisinde yaşarız. Bir daire düşünün bu daireye konfor alanı diyelim. Biz aslında bu dairenin içinde yaşarız ve bu dairenin içindeki her şeyi iyi biliriz. Çünkü bunlar zaten bizim yıllardır bilegeldiğimiz ve yapageldiğimiz şeylerdir.
Burada alışkanlıklarımızla hareket ettiğimiz için çok rahatızdır ve konforluyuzdur. Herhangi bir sıkıntı yoktur. Fakat sonra birdenbire hayatımızı değiştirmeye karar veririz ve kendimize bir hedef belirleriz.
Diyelim ki hedef üçgenler çıkmak artık kurban rolü oynamamak olsun. Şimdi bir hedef belirlediğim de bu hedef bu dairenin dışında. Neden bu dairenin dışında? Çünkü zaten eğer burada olsaydı hedef olmazdı. Peki artık ben konfor alanından çıkıp hedefime doğru ilerlemeye geçeceğim.
Konfor alanından çıktığınız an daha farklı bir alana giriyorsunuz. Bu alanın adı ise gelişim alanı. Neden bu alanın adı gelişim alanı. Çünkü bu alanda siz artık eski davranışlarınızı, eski alışkanlıklarınızı geçmişte bırakıp yeni davranış kalıpları belirlemiş ve bunlarla ilerliyor oluyorsunuz ve bunları yaptıkça aslında bir taraftan da kendinizi geliştiriyorsunuz? Yani değişimin ve gelişimin olduğu bir alandır burası. Konfor alanında herhangi bir değişim ve gelişim yoktur. Olduğunuz yerde durursunuz. Hiçbir şey değişmez ve gelişmez.
Ancak konfor alanından çıktığınız an değişmeye ve gelişmeye, yeni şeyler yapmaya, yeni şeyler hissetmeye başlarsınız.
Konfor alanından çıkmak, evet gelişim alanına girmek güzel bir şey. Ancak dedik ya biraz sancılı bir süreç. Neden?
Çünkü siz gelişim alanına girdiğiniz an bilinç altınız bir tehdit algılar. Neden tehdit algılar?
Çünkü konfor alanındaki her şeyi ben biliyordum. Ancak bu yeni girdiğin gelişim alanındaki şeyleri ben bilmiyorum. Burası benim için bilinmezliklerle dolu, bilinmezlik eşittir ölüm, bilinmezlik eşittir tehlikedir bilinçaltı için. Dolayısıyla ben de sizi bu bilinmez ortamdan, bu tehlikelerle dolu ortamdan geriye doğru çekmeye yani konfor alanına doğru çekmeye çalışır. Sizler eski alışkanlıklarınızı doğru dönmek için çeşitli bahaneler uydururken kendinizi bulursunuz. Mesela bunun en tipik örneğini sigarayı bırakmaya çalışan insanlarda görürüz. Ya da spor yapmaya başlamaya çalışan insanlarda görürüz. İlk 1-2 hafta ya da belki ilk birkaç gün her şey yolunda gidiyordur. Sporunuzu yapıyorsunuzdur ya da sigara içmiyorsunuzdur ancak birden bire sizi zorlamaya başlar artık durum kendinizi geriye doğru eski alışkanlıklarınıza tekrar dönmek için güçlü bir istek halinde, ihtiyaç halinde bulursunuz. Bir taraftan korku, kaygı hisseder bir durumdasınızdır. Ve çeşitli bahaneler türetirsiniz. Mesela ne bileyim, eğer mevzu sigara ise ya benim dedem de içiyordu 90 yaşına kadar yaşadı. Ya içsekte öleceğiz içmesekte öleceğiz nasıl olsa hadi tekrar başlayalım gibi. Ya da ben zaten günde birkaç tane içiyorum, birkaç taneden bir şey olmaz gibi çeşitli bahanelerle tekrar eski alışkanlıklarımıza geri dönerken kendimizi buluyoruz. Bunu yapan ne? Bunu yapan bizim bilinçaltımız, bilinçaltımız kendi için güvenli olan konfor alanına bizi çekmeye çalışıyor. Eğer ki biz bunun farkında olur ve bu ilk süreçte yani bu ilk bahaneler üretme, korku, kaygı döneminde eğer kendi kendimizi telkin eder ve şu anda bir değişim dönemindeyiz. Eski alışkanlıklarımı bıraktım. Bundan dolayı bilinçaltım bana bir oyun oynuyor ve kendince beni güvenli alana doğru geri çekmek istiyor. Ancak ben şu anda bu halimle daha güvenliğim, daha iyiye gideceğim. Ben burada kalmaya devam edeceğim. Dediğim takdirde bir süre sonra artık bilinçaltı bu yeni ortama yani gelişim alanına bu sefer uyum sağlamaya başlıyor. Orası artık onun için bilindik bir alan oluyor. Dolayısıyla tehlike ve bilinmezlik özellikleri azaldığı için kendimi daha iyi hissetmeye başlıyorum. Yani herhangi bir davranışınız değiştirmeye çalıştığınızda ilk etapta kendinizi daha kötü hissedebilirsiniz. Buna aldanmayın. Bir süre sonra tekrar kendinizi iyi hissetmeye başlayacaksınız. Hedeflerinizden, yolunuzdan vazgeçmeyin. Efendim ikinci bölümümüzün sonuna geldik. Hayatını değiştirmek istiyorsan bu videoyu izlemelisiniz. Bölüm 3’te ne yapacağız?
Bölüm 3’te şöyle hayatımıza bir kağıt kalem egzersizi ile kuş bakışı olarak bakacağız ve değiştirmek istediğimiz alanları belirleyip o alanlarla ilgili yeni hedefler belirleyeceğiz. O yüzden bölüm üçü kaçırmayın diyorum.
Hoşça kalın.