ÇOCUKLUK YARALARINI İYİLEŞTİRMENİN 5 YOLU

Bu videoda çocukluktan ve ergenlikten gelen yaralarımızı fark edebilmek ve onlarla çalışabilmek için evde kendi kendimize uygulayabileceğimiz 5 yöntemden bahsedeceğim.

Elbette bu yaralarla baş edebilmenin ve hatta bu yaraları fark edebilmenin en sağlıklı yollarından birisi bir psikoterapistle beraber adım adım çalışmak.

Ancak eğer böyle bir imkanınız yoksa ya da böyle bir şeyi tercih etmiyorsanız evde kendi kendimize neler yapabiliriz bunun üzerine biraz konuşacağız.

Öncelikle şunu fark etmemiz lazım.

Bugün başımıza gelen olaylara, yaşamda karşılaştığımız kişilere otomatik olarak verdiğimiz tepkilerin çoğunun, duygularımızın, düşüncelerimizin, davranışlarımızın, olayları algılama ve değerlendirme biçimlerimizin altında çoğu zaman çocukluk yaralarımız yatıyor.

Vakti zamanında sevgi, şefkat, güven gibi en temel bir takım psikolojik ihtiyaçlarımızın bize bakım verenler tarafından sağlıklı, dengeli ve tutarlı bir biçimde karşılanamaması sonucunda ya da karşılanmaması sonucunda bu çocukluk yaralarımız oluştu.

Ve içimizdeki bir parça o yaranın oluştuğu dönemde takılıp kaldı, büyüyemedi.

İşte bu o dönemde takılıp kalan, büyüyemeyen o parçamıza yaralı içsel çocuk parçamız diyoruz.

Bir kısmımız yaralı içsel çocuğumuzla iletişimi kopardı.

Onu çok derinlere bastırdı ve yüzünü dahi hatırlamıyor.

Bir kısmımız ise onu hatırlamak dahi istemiyor.

Belki de çok çok büyük acıları onu hatırlatıyor.

Ancak yaralı içsel çocuğumuzu fark edip onunla ilgilenmediğimiz sürece benzer problemleri yaşamaya devam edeceğiz.

Çünkü içimizdeki o parça yani o yaralı içsel çocuk büyüyemeyecek.

Ve bugün yetişkinlikte başına gelen olayları hep o yarayı aldığı dönemdeki o çocuk aklıyla, çocuk zihniyle, o dönemdeki hisleriyle değerlendirecek ve ona göre tepkiler verecek.

İşte bu süreçte bahsedeceğim bu çalışmalarla biz bu yaralı içsel çocuğumuzu fark edip, onu kabul edip, onu sarıp sarmalayıp en temel ihtiyaçlarını karşılamasına yardımcı olmaya, yani aslında ona ebeveynlik yapmaya çalışacağız ve onu yavaş yavaş büyüteceğiz.

Peki gelelim neler yapabileceğimize.

Birinci adımımız her zamanki gibi farkındalık.

Çoğumuz içimizde taşıdığımız içsel yaralı çocuk parçamızdan bir haberiz.

Herhangi bir durumda neyi neden yaptığımızı, neden öyle davrandığımızı ya da neden öyle hissettiğimizi, neden öyle düşündüğümüzü bildiğimizi zannediyoruz.

Kendimizi ve duygularımızı tanıdığımızı zannediyoruz.

Oysa çoğu zaman bu hisleri ve tepkileri yöneten içimizdeki karanlıklara ittiğimiz o yaralı içsel çocuk parçamız.

Yaralı içsel çocuk parçamız vakti zamanında karşılaştığı acılarla baş edebilmek için çocuk zihniyle çeşitli stratejiler geliştirdi, çeşitli baş etme stratejileri geliştirdi.

Bu baş etme stratejileri vakti zamanında onun işine yaradı, belki bazı zamanlarda onu kurtardı.

Bu stratejileri o kadar çok kullandı ki bu stratejiler artık onun için bir alışkanlık haline dönüştü ve bugün yetişkinlikte de hala bu stratejileri kullanıyor.

Bu stratejiler genellikle bu acı verici hislere yol açan duyguyu ya da olayı inkar etme, bastırma, görmezden gelme ya da bunlardan kaçınma ile ilgili stratejilerdi.

Bugün çoğu zaman bir yetişkin olarak hala bu stratejileri kullanmaya devam etmiyor muyuz?

Ne zaman kendimizi kötü hissetsek hemen bu histen kurtulmaya çalışıp dikkat dağıtıcı bazı etkinliklere yönelmiyor muyuz?

Ya da daha iyi hissettirecek bazı aktivitelere yönelmiyor muyuz?

Zaman zaman kötü hissetmemize rağmen iyiymiş gibi davranmaya çalışmıyor muyuz?

İçimizdeki bir parça hala o çocuğun dünyaya baktığı gibi bakıyor, onun gibi düşünüyor, onun gibi hissediyor ve onun tepkilerini veriyor.

Örneğin terk edilme, değersizlik ya da güvensizlik yaralarına sahip bir yetişkini düşünelim.

Bu yetişkin en yakın arkadaşlarının onu haber vermeden dışarıda buluştuğunu öğrense büyük bir ihtimalle bu yaraları tetiklenecek.

Bunu öğrendiği sırada tıpkı çocukluğundaki gibi, belki çocukluğundaki o ilk olayı yaşadığı gibi çok yoğun bir acı, çaresizlik, yalnızlık, terk edilmişlik, güvensizlik hissedecek.

Ve zihninden belki de otomatik olarak şu düşünceler geçecek.

“Yapayalnızım, kimse beni sevmiyor, kimseye güven olmaz.”

Hatta bu yüzden belki sonrasında arkadaşlarına karşı tepkiselleşecek ya da onlara çaktırmadan kendi içinde bu acıyı yaşamaya devam edecek.

Oysa belki de gerçekte olan şuydu, arkadaşları dışarıda tesadüfen karşılaşmışlardı ve karşılaşmışken de bir kahve içmişlerdi.

Ancak böyle bir ihtimal o sırada kişinin aklına bile gelmeyebilir.

Çünkü o sırada kişinin algısını, duygusunu, düşüncesini, tepkisini yönlendiren içindeki yaralı çocuk parçasıdır.

Şimdi bugün verdiğimiz tepkilerin, herhangi bir olay başımıza geldiğinde içine girdiğimiz duygu, zihnimizden geçen düşünceler, bedenimizde oluşan değişimler, bedensel tepkilerimiz gibi bir takım unsurların farkında olmazsak yönetemeyiz.

Fark etmediğini yönetemezsin.

O zaman ilk adımımız kendi duygu, düşünce ve davranışlarımızı gözlemlemek ve bunları kaydetmek olsun.

Bununla ilgili yapılabilecek en güzel şey bir günlük tutmak aslında.

Bilgisayarınızda bir dosyaya ya da bir deftere, belki bunun için alacağınız özel bir deftere günlük olarak o gün başınıza gelen olaylar, bu olaylarla karşılaştığınızda hisleriniz, duygularınız, bedeninizdeki fizyolojik tepkimeler, yani bedeninizde nasıl hissettiniz bunu?

Örneğin işte kalbim sıkıştı, göğsümde bir baskı hissettim, işte midem bulandı, karıncalanma oldu işte kafamda gibi artık neyse o sırada yaşadığınız bedensel belirti bunlar.

Zihninizden o olayla ilgili geçen düşünceler, tüm bunları kaydetmek çok çok değerli farkındalık için.

Bunları kaydederken yani bunları kaydetme sırasında size yardımcı olabilecek bazı sorular var.

İsterseniz bunları paylaşayım sizinle.

Bugün beni tetikleyen bir olay oldu mu?

Olduysa ne oldu?

Ne tepki verdim?

Ne hissettim?

Bu hissi daha önce ne zaman hissetmiştim?

Bu hissi hayatımda ilk kez hissettiğim an hangi anda?

Bu olayı yaşadığım sırada zihnimden hangi düşünceler geçti?

Bu olayı nasıl değerlendirdim?

O sırada kendi kendime ne söyledim?

İç sesim ne diyordu?

Bu duygu ve düşüncelerin bedenimdeki yansıması ne oldu?

Bedenimde ne hissettim?

Şimdi bunları kaydettiğimde, bedirli bir süre sonra bu tepkilerimin hangilerinin altında çocukluk yaralarım yatıyor olabilir?

Bunu düşüneceğim.

O yüzden elimdeki veriler olacak aslında bunlar.

Duygu düşüncelerimizi analiz ederken şemalarla ilgili bilgiler oldukça işimize yarar.

Şemalar, çocukluktan itibaren kendimiz dış dünya ve diğerleriyle ilgili geliştirdiğimiz katı inançlardır.

Şemalarımız ve bugünkü davranışlarımız arasındaki ilişkileri daha net bir şekilde görmenize yardımcı olabilecek videoları içeren bir oynatma listem var kanalımda.

Şu anda tabii ki şemaları tek tek anlatıp bunların davranışlara yansımalarımızı anlatmam mümkün değil.

Bu video saatler sürer.

Bu konuyla ilgili bilgilenmek için kanalda oynatma listeleri bölümünde yaralarımızla tanışma şemalar başlıklı oynatma listesine gidebilirsiniz.

Bu oynatma listesinin linkini aşağıda yorumlara da sabitledim.

Şemaları öğrendikten sonra yazdıklarınızı şöyle bir gözden geçirin, bir analiz edin.

Yazdığınız şeylerde ortak noktalar var mı?

Birbirine benzeyen ürüntüler var mı?

Hep aynı tip sorunlarla mı karşılaşıyorsunuz?

Hep aynı tip şekilde mi değerlendiriyorsunuz bunu?

Verdiğiniz tepkiler genelde nereden geliyor?

Yaralı içsel çocuk parçanızdan mı yoksa sağlıklı yetişkin parçanızdan mı?

Sağlıklı yetişkin parçamız içimizdeki daha sakin, daha akılcı, rasyonel, mantıklı tarafımızdır.

İkinci yöntem, ikinci tekniğimiz bir listeleme tekniği.

Bu aşamada yazarak bir liste yapacağız ama bu neyin listesi olacak?

Çocuklukta eksik kalanlar listesi olacak.

Çocukluğunuzda maddi manevi ihtiyaç duyup da alamadığınız, diğerleri tarafından size verilmeyen ya da verilemeyen, eksik bırakılan, göremediğiniz, duyamadığınız, hissedemediğiniz, alamadığınız ne varsa bunları listeleyin.

En çok neyi duymaya ihtiyaç duydunuz da size söylenmedi.

En çok neyi görmeye ihtiyaç duydunuz da göremediniz.

Ya da size nasıl yaklaşsınlar istediniz de bir türlü olmadı, eksik kaldı.

Tüm bunları tek tek yazın.

Şimdi bir kısmınız iyi de niye böyle bir liste yapıyoruz ki diye düşünebilir.

Bunun sebebi şu, yaralı içsel çocuğumuzun vakti zamanında karşılanamamış ihtiyaçlarını tespit etmeye çalışıyoruz.

Neden?

Çünkü bu ihtiyaçları sağlıklı yetişkin parçamız ona yavaş yavaş vermeye başlayacak.

Bu ihtiyaçları karşılamaya başlayacak.

Şimdiden söyleyeyim, bu listeyi yapmak çoğu kişi için tetikleyici olabilir, biraz duygusal olarak zorlayıcı olabilir.

Listeyi yaparken duygulanabilirsiniz, üzülebilirsiniz, ağlayabilirsiniz.

Tüm bunlar çok normal.

Lütfen bunları bastırmayın, yaşayın.

Çok çok kötü olursanız elbette ki çalışmayı bırakabilirsiniz.

Ancak dediğim gibi bir şeyleri karşılayabilmek için, bir şeyleri iyileştirebilmek için bir yarayla uğraştığımızı unutmayın.

Yarayla uğraştığınızda bir miktar canınızın yanması da son derece normal.

Üçüncü adımımız kendine ebeveynliğe hazırlık.

Kendine ebeveynlik, tahmin edebileceğiniz üzere kişinin kendi yaralı içsel çocuk parçasına şefkatli, destekleyici bir ebeveynlik vermesi sürecidir.

Çocukken sağlıklı yetişkin bir parçamız yoktu, ancak şimdi var ve o bize bu süreçte yardımcı olabilir.

Bunun için öncelikle yetişkin parçamızın öz şefkat becerilerini öğrenmesi gerekir.

Kanalda öz şefkatle ilgili videolarım var.

Öz şefkat nedir?

Nasıl geliştirilebilir?

Bununla ilgili ipuçlarını bulabilirsiniz.

Bu konuda kendi iç sesinizi, kendi kendinize yaptığınız konuşmaları fark etmek iyi bir başlangıç olabilir.

Başınıza bir olay geldiğinde ya da mesela bir hata yaptığınızda kendi kendinize ne dersiniz?

Kendi kendinizle nasıl konuşursunuz?

Bu konuşmalar daha çok yargılayıcı, eleştirel konuşmalar mıdır?

Daha nötr müdür yoksa daha destekleyici konuşmalar mıdır?

En az iki hafta süre boyunca kendi kendinize yaptığınız iç konuşmaları kaydedin ve analiz edin.

Yargılayıcı olan cümlelerinizi fark edin ve bunları daha destekleyici, daha şefkatli olan içeriklerle yer değiştirin.

Şöyle düşünün, çok sevdiğim bir arkadaşımın ya da sevdiğim bir çocuğun başına bu gelseydi, ben ona nasıl yaklaşırdım şefkatli bir şekilde?

Neler söylerdim?

Bunu düşünüp buna göre cümlelerin içeriğini değiştirin ve yargılayıcı cümlelerinizin yerine yazdığınız şefkatli cümleleri de mutlaka yazın.

İlk etapta bu cümleleri türetmek sizin için biraz zorlayıcı gelebilir, özellikle kendi kendinize karşı çok yargılayıcıysanız.

Ancak bir süre sonra yazdıkça ve bunun üzerinde çalıştıkça bunun kolaylaştığını ve hatta otomatikleşmeye başladığını göreceksiniz.

Bunu yaparken bir önceki adımda hatırlarsanız çocukken en çok duymaya ihtiyaç duyduklarınızı yazın demiştik.

Buradaki cümlelerden faydalanabilirsiniz.

Yaralı içsel çocuğunuza şefkat göstermek, ona söylemek ve ona destek vermek için bir takım cümleler hazırlayın.

Örneğin, “Ben hep buradayım ve ne yaparsan yap ben hep senin yanındayım.”

“Sevgimi, şefkatimi almak için mükemmel olmak zorunda değilsin.”

“Görülmek, duyulmak için mükemmel olmak zorunda değilsin.”

“Ben seni gördüğüme, duyduğuma her zaman, her koşulda sevinirim.”

“Hata yapabilirsin ve hatalar bize bir şeyler öğretir.”

“Ne yaparsan yap ben hep seninleyim ve asla seni terk etmeyeceğim.”

Öz şefkat becerilerini geliştirebilmek için size yardımcı olabilecek bazı videolarımın linklerini de yine aşağıya yorumlar kısmına bırakıyorum.

Ve dördüncü adımımız, yaralı içsel çocuğumuzla buluşma.

Bu adımda yavaş yavaş o yaralı içsel çocuğumuzla buluşacağız.

Öncelikle eğer varsa çocukluk fotoğraflarınıza, anılarınıza, çocukluktan kalma oyuncaklarınıza bakın.

Onlara baktığınızda içinizde oluşan hissi fark edin.

Ne oluşuyor onlara baktığınızda, içinizde nasıl bir his oluşuyor?

Ne hissediyorsunuz?

Hissizlik mi?

Şefkat mi?

Hüzün mü?

Mutluluk mu?

Fark edin.

O sırada zihninizden geçenleri fark edin.

Belki çağrıştırdığı anıları fark edin.

Eğer hissizseniz ya da negatifseniz, yani mesela kendi çocukluk fotoğrafınızı aldınız ve baktığınızda hiçbir şey hissetmiyorsunuz ya da negatif duygular geliyor.

O zaman bu konuda biraz desteğe ihtiyacınız olabilir.

Belki bir psikoterapistle çalışmak daha faydalı olabilir.

Biraz zamana ya da biraz içinizdeki şefkatle ilgili becerileri geliştirmeye ihtiyacınız olabilir.

Bu yüzden kendinize biraz zaman tanıyın.

Yine yapılabilecek bir diğer çalışma bir imajinasyon, yani zihinde canlandırma çalışması.

Zihinde canlandırma çalışmaları çok değerli.

Çünkü bu çalışmalarla yani bir şeyleri hayal ettiğimizde de beynimizde yine onunla ilgili sinirsel bağlantılar, yeni sinirsel bağlantılar oluşabiliyor.

Peki ne yapacağız kendimize ebeveynlik yaparken bu süreçte imajinasyonla?

Örneğin kendi sağlıklı yetişkin parçamızla yani sağlıklı yetişkin halimizle içsel yaralı çocuk halimizi zihnimizde canlandıracağız ve onları bir araya getireceğiz.

Sağlıklı yetişkin parçamız içsel yaralı çocuk parçamıza şefkat gösterecek.

Ona ihtiyaç duyduğu cümleleri söyleyecek.

Belki başını okşayacak.

Belki onunla oyun oynayacak.

Belki vakit geçirecek.

Bunu yaparken zihninizde içsel yaralı çocuk parçanızı canlandırırken onu tüm detaylarıyla görmeye çalışın.

Yani kendi çocukluk halinizi, kaç yaşındaysa o çocuk, o halinizi, ne giymiş, üzerinde ne var, saçı nasıl, elinde hangi oyuncağı tutuyor mesela.

Tüm bunları detaylarıyla görebilmek önemli.

Bu konuda kanalımda harika bir meditasyon çalışması var.

Çok çok etkili bir çalışma.

Linkini yine aşağıya bırakıyorum.

Eğer ben hayal kuramıyorum, zihnimde canlandıramıyorum, bu tarz çalışmaları yapamıyorum diyorsanız ona bir mektupla yazabilirsiniz.

Yani içsel yaralı çocuk parçanıza yine destek veren, onun yanında olduğunuzu ona söyleyen, duymaya ihtiyaç duyduklarını ona ileten bir mektup olabilir.

Ve beşinci maddemiz öz bakım.

Madem artık bir ebeveynsiniz, size ihtiyaç duyan bu yaralı çocuğa bakmak da sizin göreviniz.

Ara sıra ona sorun.

Neye ihtiyacı var?

Dinlenmeye mi?

Oyun oynamaya ve eğlenceye mi?

Biraz şımartılmaya mı?

Takdir edilmeye mi?

Her neye ihtiyacı varsa bu ihtiyacı karşılamaya çalışın.

Yaralı içsel çocuğumuza ne yapabiliriz?

Nasıl öz bakım sağlayabiliriz?

Bir kere öncelikle ona güvenli bir ortam sağlayabiliriz.

Ne demek bu?

Yani onu yargılamayı, yani kendi kendimizi yargılamayı, kendi kendimize kötü davranmayı, kendi ihtiyaçlarımızı ve isteklerimizi yok saymayı bir kenara bırakmak.

Her duygumuza öz şefkatli kabulle yaklaşmak.

Sağlıklı sınırlar çizebilmek mesela kendimize.

Gerektiğinde hayır diyebilmek.

Kendi istek ve ihtiyaçlarımızı sağlıklı bir şekilde ifade edebilmek.

Kendimize dinlenme araları vermek ve bazen kendimizi şımartmak.

İçsel yaralı çocuğumuzu büyütmek, onun yaralarını iyileştirmeye çalışmak elbette böyle 10-15 dakikalık videolarla yapılabilecek bir şey değil.

Uzun bir yol ve bu yolda pek çok bilgiye ve beceriye ihtiyacınız olacak.

Bu bilgi ve becerilerle ilgili pek çok videoyu yine bu kanalda bulabilirsiniz.

Bu yüzden öncelikle yoruma sabitlediğim videolardan başlamak üzere kanalda oynatma listeleri bölümüne gidip ilgili oynatma listeleri incelemenizi ve kendinize zaman ayırarak adım adım sabırla videolarda anlatılan bedensel ve zihinsel teknikleri uygulamanızı öneririm.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir