TASAVVUF FELSEFESİNDEN İÇ HUZUR REÇETELERİ
Freud, “Psikanaliz mutlu olmaya yaramaz. Onun yaptığı şey daha çok insanı nevrotik kaygıdan arındırıp olağan mutsuzluğa geçişini sağlamaktır.” der. Bununla ilgili olarak ise filozof Andre Comte Sponville şöyle sorar; “Peki terapi bitip olağan mutsuzluğa geçtiğimizde ne yapacağız?” Ve yine kendisi cevaplar; “Olağan mutsuzluğun sonrası felsefedir.”
Felsefe terapinin bittiği yerde başlar ve bu aşamada bir filozof olarak ben terapistten görevi devralırım, diyor. Tüm bilimler gibi psikolojinin de çıkış noktası olan felsefe ruhsal gelişimimiz ve iyilik halimiz için harika bir kaynaktır. Kanalımızda daha önce Taocu felsefe, Stoacı felsefe, Japon felsefesi, Zen felsefesiyle ilgili pek çok öğretiye yer verdik. Bu videoda ise tasavvuf felsefesinden ruha şifa birkaç öğretiye yer vereceğiz.
Tasavvuf elbette derin bir derya. Biz bu videoda vaktimiz ve bilgimiz yettiğince bu deryadan sadece birkaç damlaya yer verebileceğiz. Tasavvuf felsefesi çok özetle insanın kendi nefsini terbiye ederek Yaradan’a yaklaşmasını, kalbini dünyevi bağlardan arındırmasını ve ilahi hakikati tecrübe etmesini amaçlar. Tasavvufa göre tüm varlıkların kaynağı Allah’tır. Her şey O’ndan gelir ve O’na döner. İnsan bu dünyada bir yolcudur ve bu yolculuğun nihai hedefi Allah’tır.
Allah’a ulaşmak ve O’nda yok olmak fenafillah hali olarak açıklanır. Manevi bir sarhoşluk haline benzeyen bu aşamada benlik yok olur ve insan her şeyin kaynağı olan Allah ile bir bütün haline gelir. Mevlana Celaleddin-i Rumi, Yunus Emre, Hallacı Mansur, İbnül Arabi, Ahmet Yesevi tasavvuf felsefesinin önemli isimleri arasında yer alır. Ayrıca Hacı Bektaş-ı Veli de tasavvuf felsefesinde önemli bir yere sahiptir. Ancak onunla ilgili ayrı bir video yapacağım.
Peki tasavvuf hangi konularda bize yardımcı olabilir? Örneğin bugün pek çoğumuzun yaşadığı anlamsızlık ve boşluk hissine en azından bazılarımızda ilaç olabilir. Uygarlığın bedeli nevrozla ödenir demişti Freud. Toplum tarafından onay görebilmek, kabul edilebilmek uğruna kendimizden vazgeçip dış dünya tarafından bize dayatılan dünyevi ve çoğu maddi bir takım kriterlere sahip olabilmek adına çabalayıp duruyoruz. Bunun sonucunda ihtiyacımızın da ötesindeki ihtiyacımızdan daha fazla eşyaya, statüye, unvana sahip olabilmek için kendimizden ve asıl ihtiyaç duyduklarımızdan uzaklaşıyoruz.
Maddiyat maneviyatın önüne geçiyor. Öyle ki kafamızın dışını güzelleştirebilmek için o kadar çok uğraşıyoruz ki içini doldurmayı es geçebiliyoruz. Ne de olsa günümüzde görünüş ve dış güzellik, zeka ve diğer pek çok erdemden daha önemli bir konumda. Bu sonuç estetik ve ruhsal gelişim, psikoloji, psikiyatri gibi alanlar başta olmak üzere belki pek çok alanı memnun ederken bizi ise anlamsızlık ve boşluğa doğru sürüklüyor.
Tasavvuf felsefesi maddiyattan ziyade, şekilden ziyade öze odaklanır. Dışta aradığın her şey, içte seni bekliyor.
İbnül Arabi Seyr-i Sülük İnsanı Kamil Olma Yolculuğu Tasavvuf insanın kendi nefsini tanımasını ve bunun için de içsel bir yolculuğa çıkmasını teşvik eder. Seyr-i Sülük adı verilen bu manevi yolculukta hedef insanı kamil mertebesine ulaşabilmektir. İnsanı kamil, manevi olgunluğa erişmiş, nefsini terbiye etmiş, varoluşunun amacını bulmuş, ahlaki ve ruhsal erdemlerin zirvesine ulaşmış, adeta yaratıcıyla bütünleşmiş kişidir. Tam olarak denk gelmese de modern psikolojideki kendini gerçekleştirmiş birey kavramına benzer.
Ancak sufi yolu sadece bireysel bir içsel arınmayla sınırlı değildir. Kişinin dünyadan elini eteğini çekmesi ve sürekli olarak diğer insanlarla iletişime kesip münzevi bir hayat sürmesi değildir. Ali Ayten ve Sevde Düzgüner Tasavvuf Psikolojisine Giriş isimli kitapta şöyle der; “İçsel yolculuk, arınma ve kemale erip olgunlaşma, ancak bu tekamülde ulaşılan seviyeyi başkalarına yansıtarak, hayata taşıyarak, başkalarının derdiyle dertlenmekle, başkalarına ve topluma güzel örnek olarak, bir anlamda başkalarının da manevi gelişim ve olgunlaşma sürecine katkıda bulunarak tamamlanır.”
Bugün çoğu ruhsal sıkıntımızın altında, kendimizi, kendi yaralarımızı, kendi duygu, düşünce ve davranışlarımızın altında yatan asıl nedenleri tanımamamız yeter. Ben dediğimiz çoğu şeyin aslında bizim zanlarımız, varsayımlarımız, savunma mekanizmalarımız, maskelerimiz olduğunun farkında bile olmadan yaşayıp gideriz. Çoğumuz, farkında olmadığımız bu bilinç dışımızın ve çocukluk yaralarımızın esiri olarak bir hayat süreriz. Sonra da bir ilaç satın alarak ya da tüketim yoluna girerek kısa yoldan iyi olmaya çalışırız.
Oysa çoğu durumda iyileşme için kendimizle yüzleşeceğimiz o çileli içsel yolculuğa çıkmamız gerekir. Tam da bu yüzden Yunus Emre, “İlim, ilim bilmektir. İlim, kendin bilmektir.” Sen kendin bilmez isen, ya nice okumaktır der.
Az, çoktur. Tasavvuf öğretisinde, nefs terbiyesinde mümkün olduğu kadar az ile yetinmek esastır. Az yeme, az uyuma, az konuşma, rahat olmayan, biraz çileli bir hayat yaşama. Bugün modern psikolojide de ruhsal iyileşme söz konusu olduğunda az, çoktur ilkesinden bahsedilir. Hayatımızdaki fazlalıkları atmanın minimalist bir yaşam tarzını benimsemenin stresi azaltıp odaklanmamızı artırarak ruhsal sağlığımızı olumlu yönde etkilediğinden bahsedilir.
Ayrıca o çok sevdiğimiz unvanlarımızın, makamlarımızın da hiçbir önemi yoktur tasavvuf felsefesinde. Öyle ki en değerli makam, hiçlik makamdır. Seyrisülük yolculuğunuzda hırslarınızdan, kibrinizden, ben dediğiniz o zanlarınızdan arınmanız beklenir. Zira bunların her biri hakikati görmenin önünde birer engeldir. Aldığın yara, ışığın sana akacağı yerdir.
Mevlana Celaleddini Rumi. Derdin dermanındır. Tasavvufta dert, Allah’a yakınlaştıran bir olgunlaşma vesilesi olarak görülür. Hatta bazı dervişlerin “Allah’ım beni dertsiz koyma” diye dua ettikleri söylenir. İnsan aldığı yaralar ve yaşadığı zorluklar sayesinde derin bir sorgulama haline girer. Bu sorgulamalar ruhsal bir olgunlaşmaya ve manevi bir aydınlanmaya vesile olur. Yaşadığımız sıkıntılar eğer bu süreçte dışarıyı bırakıp kendi içimize dönersek, bizi bastırdığımız kendi gölgemizle tanıştırabilir.
Nasıl yani? diyorsanız, gölge kavramından bahsettiğim şu videomu izlemenizi öneririm. İnsana kamil olma yolculuğunda sufiler başka isimlerle ansalarda nefes teknikleri, bilinçli farkındalık, meditasyon, zihinde canlandırma gibi pek çok bedensel ve zihinsel tekniği kullanırlar. Bunlar bugün modern psikolojide kullanılan tekniklerdir ve kişinin ruhsal sağlığına iyi geldiğini gösteren çok sayıda bilimsel çalışma mevcuttur.
Kanalda oynatma listeleri bölümünü inceleyerek bu tekniklerle ilgili videolarımı bulabilirsiniz. Tasavvufta güzel bir söz vardır; “Bilen söylemez, söyleyen bilmez.” Biz tam anlamıyla bilmediğimiz için söyledik. Bu söz haklıdır çünkü bu derin öğretideki bazı kavramlar yanlış anlaşılmalara sebebiyet verebilir. Öte yandan kişi henüz hazır olmadığı bazı kavramlarla karşılaştığında kafası karışabilir. Ayrıca sözden ziyade deneyim daha önemlidir. Bazı şeyler sözle değil, deneyimleyerek, yaşayarak, o hale girerek ancak kavranabilir.
Yani bir nevi anlatılmaz yaşanır. Vaktim el verdiğince tasavvuf felsefesinden bazı kavramlara yer vermeye çalıştım. Eğer hatamız olduysa, sürçülisan ettiysek affola. Bu tür mistik öğretilere eğer ilginiz varsa, kanalımızda oynatma listeleri bölümünde “Felsefe’den Öğretiler” başlıklı oynatma listesine tıklayarak ilgili diğer videolarımı izleyebilirsiniz.