SEVİLMEME CESARETİ PSİKOLOJİK İYİ OLUŞUN ANAHTARI

Birileri sana ziyarete gelmek istediğini söyledi, ancak o gün hiç keyfin yerinde değil. Hiç misafir ağırlayasın yok. Yine de “Tabii tabii, buyurun gelin” dediğin oldu mu?

Ya da grup içinde bir konu tartışılıyor ve senin fikrin diğerlerinden farklı. Hiç de onlar gibi düşünmüyorsun. Ancak buna rağmen sustun ve diğerleri gibi düşünüyormuş gibi yaptın mı?

Aslında çok da özlemediğin halde, “Ay çok özlemişim!” diyerek sana sarılan bir kişiye, ayıp olmasın diye senin de “Evet, ben de çok özlemişim” dediğin anlar oldu mu?

Çoğumuz bu sorulara evet cevabını veriyoruz. Çünkü bebekliğimizden itibaren eğer kendimiz olursak, kendi istek ve ihtiyaçlarımızı ifade edersek, diğerlerini memnun etmezsek sevilmeyeceğimizi öğrendik. Ve işte tam da o noktadan itibaren yavaş yavaş özgürlüğümüzü kaybetmeye başladık.

Diğerleri tarafından sevilebilmek, kabul görebilmek, yargılanmamak, dışlanmamak adına kendimiz olmaktan vazgeçtik. Kimseye hayır diyemez hale geldik. Herkesi memnun etmeye çalıştık. Kendi hayatımızdaki problemleri ikinci plana atıp herkesin kurtarıcılığına soyunduk. Elimizden geldiğince fedakârca herkese yardım etmeye çalıştık.

Sonuçta görünüşte herkes seni sever gibidir. Ama aslında çoğu gerçekten seni sevmez. Sen de herkesle iyi anlaşıyorsundur, görünüşte herkesi çok seviyor gibisindir. Ama aslında öyle olmadığını sen de ben de biliyoruz. Gerçekte bu tarz bir ilişki dürüst ve gerçek bir ilişki değildir. Çünkü diğerlerine gösterdiğin yüz gerçek sen değildir.

Taraflardan en az birinin kendisi olmadığı bir ilişkiye dürüst ve gerçek bir ilişki diyemeyiz. Davranışlarının, sözlerinin, eylemlerinin çoğu diğerleri kırılmasın, üzülmesin ya da etkilensinler diyedir. Öte yandan özgür olmak, dürüst ve gerçek ilişkiler yaşamak istiyorsak bunun bir bedeli var ve bu bedel bazen diğerleri tarafından sevilmemektir.

Tabii bunu göze alabilmek için kişinin önce kendi otantik benliğiyle, kendi özgün benliğiyle tanışması ve barışması gerekir ki bu da oldukça çaba gerektiren bir süreçtir. Bu süreçte size yardımcı olabilecek bilgi ve teknikleri içeren bir oynatma listem var. Aşağıda yorumlara ekledim, oradan ulaşabilirsiniz.

“İyi de kendim olduğumda çevremde kimse kalmaz, bu da beni daha çok üzer” diyenler olabilir. Ya da “Ne yapalım yani kardeşim, herkese kaba mı davranalım?” diyebilirsiniz. Aslında burada kastettiğimiz şey, tabii ki kabalık ve küstahlık yapmak değil.

Burada kastedilen şey, kişinin kendi özgün benliğiyle tanışmış ve barışmış olması, kendi sınırlarını buna göre çizebilmesi, gerektiğinde hayır diyebilmesi, kendi istek ve ihtiyaçlarını güvenli bir şekilde ifade edebilmesidir. Bu her zaman kabalık anlamına gelmez. Bir insan hem sınırlarını çizebilir hem de son derece nazik olabilir. Ancak yine de bazı kişiler bunu bencillik ya da kabalık olarak algılayabilir. Ama bu da sizin değil, onların problemidir.

Büyük ihtimalle bu kişiler tam da işte o sizi sevmeyecek olanlardır. Ama buna rağmen sizi olduğunuz halinizle seven ve kabul eden kişiler de olacak. Ki işte asıl gerçek ilişki o zaman başlayacak. Belki az ama öz kişiler olacak çevrenizde.

Peki bunu nasıl başaracağız?

Tüm bunları yapabilmek için kişinin kendinden kendine bir yolculuğa çıkmış olması gerekiyor. “Benim gölge yanlarım neler?”, “Benim otantik benliğim neye benziyor?”, “Ben aslında kimim?” sorularına içten cevaplar aramış olması çok önemli. Bu yolculukta size yardımcı olacak videoları kanalımda bulabilirsiniz. Az önce de söylediğim gibi yorumlarda bununla ilgili bir oynatma listesi linki bıraktım. Kendinize zaman tanıyarak buradaki teknikleri uygulayabilirsiniz.

Bunun dışında sizin için 5 günlük bir “sevilmeme challenge” yani sevilmeme meydan okuması hazırladım. Beş gün boyunca minik hedefler belirleyerek bu işe biraz alışmaya çalışacağız.

İlk gün: Farkındalık. Bir defter alıp kendinizle ilgili davranışlarınızı, sözlerinizi düşünün. Hangileri gerçekten sizsiniz, hangileri başkalarının sevgisini kaybetmemek için yapılmış?

İkinci gün: Küçük de olsa bir sınır koyma denemesi. Sizi rahatsız eden bir konuda fikrinizi söylemek ya da birine “Şu anda bu konuda konuşmak istemiyorum” diyebilmek.

Üçüncü gün: Nezaketli ama net bir “hayır” deme provası. Yapmak istemediğiniz bir şeye hayır demek. İsterseniz öncesinde evde prova yapabilirsiniz.

Dördüncü gün: Maskesiz bir saat. Sadece kendin olun. Rol yapmadan, gülümsemek istemiyorsanız gülümsemeden. Bir saat boyunca hiçbir şey için kendinizi zorlamadan var olun.

Beşinci gün: Sevilmeme hayalini kurma. Gerçekten biri sizi sınır çizdiğiniz için sevmediğinde neler olur? Bu duyguyu zihninizde canlandırın ve fark edin ki hayat devam ediyor.

Bu konuyla ilgili çok güzel bir kitap var: Sevilmeme Cesareti – Ichiro Kishimi ve Fumitake Koga tarafından yazılmış. Türkçeye Kendinle Savaşma Sanatı olarak çevrilmiş. Bu kitap da size yardımcı olabilir.

Siz en çok kimlere ya da neye hayır diyemiyorsunuz? Ne gibi durumlar sizi zorluyor ve nasıl bir tepkiyle karşılaşıyorsunuz? Yorumlarda paylaşırsanız çok sevinirim.

Toplum olarak sınır koyma, hayır diyebilme, başkalarının sınırlarına saygı duyma konusunda gelişmemiz gerektiğini düşünüyorum. Çünkü birbirimizin sınırlarına müdahale ediyoruz, fazla beklentiyle yaklaşıyoruz.

Bu videoların bu anlayışın değişmesine katkı sağlamasını umuyorum. Eğer kişisel gelişim ve psikoloji ilgi alanınızdaysa, kendinizi tanımak ve stresle başa çıkmak istiyorsanız bu kanalda sizin için pek çok kaynak var. Ana sayfadaki oynatma listeleri bölümüne göz atabilirsiniz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir