KAYGI VE TAKINTILI DÜŞÜNCELER ARTIK KABUSUN OLMAYACAK

Bu videoda bizi sıkan, yoran, zorlayıcı duygular ve düşüncelerle baş edebilmek, kendimizi onlardan ayrıştırıp onlara dışarıdan bakabilme becerisine elde edebilmekle ilgili harika bir teknikten bahsedeceğim. Eğer hazırsanız başlayalım.

Bastırılan yok olmaz, aksine daha da güçlenir ilkesinden yola çıkarak kaygı, stres, üzüntü ya da zorlayıcı, takıntılı düşüncelerle ilgili olarak hep deriz ki onlardan kaçmayın, onları bastırmayın. Onları yok saymayın. Aksine onlarla yüzleşin, onları kabul edin. Hatta onlarla birlikte oturun, onları misafir edin, kendinize onlara bir yer açın deriz. Ama tabii demesi kolaydır. Uygulaması ise çaba ister.

İşte bu uygulamayı öğrenebilmek için öncesinde işinizi kolaylaştırabilecek bazı egzersizler var ki bugün benim anlatacağım bu egzersiz bunu kolaylaştırmanıza yardımcı olacak. Ne olacak peki sonuçta? Kaygı geldiğinde, üzüntü geldiğinde ya da işte böyle iç sıkıntısı geldiğinde ya da takıntılı düşünceler sizi ziyaret ettiğinde böylelikle onlarla birlikte oturabileceksiniz.

Onların seline kapılıp gitmeden, onların içerisinde boğulmadan, yani onlara yapışmadan kendinizi onlardan ayrıştırarak dışarıdan bir göz gibi onları izleyebilecek ve onları misafir edebileceksiniz. Ve bu gitgide daha kolay bir hale gelecek. Gitgide bunu daha sakinlikle yapabileceksiniz.

Şimdi hemen tekniğe geçiyorum. Öncelikle kendinize gerçekten sizi zorlayan ve baş etmekte sıkıntı çektiğiniz bir duygu ya da belki takıntılı bir düşünce belirleyin. Tabii bunun için bir vakit ayırın yani şöyle bir gözlerinizi kapatıp düşünün. Diyelim ki ben kendime bununla ilgili olarak kaygıyı seçtim.

Ardından kendinize bu duygu ya da bu düşünce ile ilgili olarak şu soruları sorun ve cevapları üzerine düşünün. Zihninizde bu soruların cevaplarını canlandırın. Sorularımızın ilki şu: Bu seçtiğin duygu ya da düşünce, diyelim ki benim için kaygı. Eğer bir nesne olsaydı, ne olurdu? Neye benzerdi? Nasıl görünürdü? Rengi ne olurdu? Şekli ne olurdu? Büyüklüğü, dokusu nasıl bir şey olurdu? Bir sesi var mı mesela ya da bir hareketi eğer olsaydı ne olurdu?

Bu soruların cevabı üzerine oturup biraz gözlerimizi kapatıp düşünelim. Diyelim ki ben kaygımla ilgili olarak nesnemi bu seçtim. Rengi sarı olurdu, yüz ifadesi böyle endişe içerisinde olurdu ve sesi de muhtemelen şöyle bir şey olurdu… Tabii ben böyle kocaman bir şey seçtim ama size önerim şu: Kaygı nesnenizi seçtikten sonra, yani kaygınızı ya da sizi zorlayan duygu, düşünce her ne ise bunu bir nesneye benzettikten sonra bu nesnenin küçük bir versiyonunu, bir maskotunu bulun.

Onu sembolize edecek küçük bir şeyi bir oyuncakçıdan ya da buna benzer ürünler satan bir yerden gidip alın. Mümkünse cebinizde taşıyabileceğiniz kadar ufak bir şey olsun ya da işte masanızın üzerine koyduğunuzda dikkat çekmeyecek kadar ufak bir şey olsun. İsterseniz, ne bileyim, yerden seçtiğiniz bir taş ya da bir bileklik bile olabilir. Sonuçta bu nesne bizim için o duyguyu ya da o düşünceyi sembolize eden şey olacak.

Burada ne yaptık? Duygumuzu somutlaştırdık. Elle tutulur, gözle görülür bir hale getirdik. İkinci adımımızda seçtiğiniz bu nesneyi kendinizden biraz uzağa koyun. Yani örneğin karşınıza bir sandalye koyabilir ve o nesneyi onun üzerine koyabilirsiniz. Ya da bir masaya oturup masanın üzerinde mesela biraz kendinizden bir tık şöyle bir kol mesafesi uzağa o nesneyi koyup ardından o nesneyi şöyle detaylıca inceleyin.

Onun siz olmadığını, sizden ayrı, sizin yanınızda ya da sizin karşınızda duran ayrı bir şey olduğunu fark edin. Burada amacımız düşüncelerimizin ya da duygularımızın biz olmadığını, yani tamamıyla bizi yansıtmadığını, bizim onlardan ayrı bir varlık olduğumuzu anlamaktır. Yani gözlemleyen benlik konumuna geçebilmeyle ilgili bir çalışma bu aslında.

Duygularımızın ya da düşüncelerimizin içine gömülmeden de onları dışarıdan izleyebileceğimizi fark edebilmek, kavrayabilmek amaç burada. Yani o duygu ya da düşünce beni tanımlamıyor. Ben ondan ibaret değilim. O sadece benim geçici bir misafirim. Ben ise ev sahibiyim ve ona dışarıdan bakabilir, onun yanında oturabilirim.

İsterseniz ona bir isim verebilirsiniz. Ben mesela benimkine “Felaket Tellalı Pakize” ismini koydum. İsterseniz Mahmut koyun ama yani bir isim koyun ona. Ve onu inceledikten sonra onunla oturun ve konuşun. Bir düşünün ona ne söylemek isterdiniz. Söyleyin ve şunu ekleyin mutlaka: “Biliyorum beni korumak istiyorsun. Bu yüzden buradasın. Ama bu işlevsel değil, yani bu bir işe yaramıyor. Ben bu şekilde korunmuyorum. Ben kendimi başka şekillerde de koruyabilirim. Daha işlevsel şekillerde de koruyabilirim.”

Sana teşekkürler deyip ardından nesneyi ortadan kaldırın. Yani ortadan kaldırın derken cebinize koyabilirsiniz, çekmecenize koyabilirsiniz. Bu egzersizi bir iki hafta boyunca günde bir iki kere yapabilirsiniz. Zaten bir süre sonra artık o duyguyu kendinden ayrıştırma pratiği yerleşmiş olacak. Ve bir süre sonra zamanla nesnenin ve bu çalışmanın da etkisiyle o nesnenin sembolize ettiği duygu ya da düşünce sizi eskisi kadar rahatsız etmeyecek.

Ve o duygu ya da düşünceyle birlikte kalabilme konusunda artık daha sakin ve daha ustalaşmış bir hale geleceksiniz. Bu tekniğin mantığı ne peki? Yani şimdi size çok saçma ve delice gelmiş olabilir. Sonuçta bir nesne alıyorum karşıma ve oturup onunla konuşuyorum. “Ay beni görseler ne derler acaba” diye düşünmeyin.

Sonuçta bilinçaltınız ya da bilinç dışınız, yani bir şekilde zihnin bilinçli olmayan kısmı daha çok sembollerden ve elle tutulur, gözle görülür, somut nesnelerden, somut mesajlardan anlıyor. Burada da amacımız kaygıyı ya da sizi sıkıntıya sokan o duygu ya da düşünce her ne ise onu soyut bir kavram olmaktan çıkarıp daha anlaşılır, daha somut bir nesne haline getirebilmek.

Bu soyut kavramı somutlaştırıp dışarıdan gözlemleyebilme ve mesafe koyabilme becerisini arttırabilmek. Böylelikle kişi kaygısıyla bütünleşmiş, ona yapışmış bir benlik gibi değil; ilişki kurabileceği, aslında oturup konuşabileceği, dışarıdan sakinlikle bakabileceği dışsal bir olguymuş gibi çalışabilmeyi öğrenebilir.

Tabii zorlayıcı duygu ve düşüncelerle çalışabilmekle ilgili olarak bu pek çok sayıdaki teknikten sadece biri. Bundan çok daha gelişmiş versiyonları da var, daha ilkel versiyonları da var. Sizin ihtiyaçlarınıza göre, sizin durumunuza göre çok daha farklı teknikler gerekli olabilir.

Dolayısıyla hiçbir şey yapmayıp sadece bu tekniği yapmak size yeterli gelmeyebilir. Bu çok normal. Eğer kendinizle çalışmak, stres, kaygı, öfke, olumsuz düşünme, aşırı düşünme, takıntılı düşüncelerle baş edebilme gibi konularda etkili olan bedensel ve zihinsel teknikleri öğrenmek istiyorsanız, bu kanal bunun için oldukça iyi bir kaynaktır.

Sizlere oynatma listeleri bölümünü incelemenizi öneririm. Bunun yanı sıra katıl üyesi olarak kanala video eğitim paketlerine ulaşabilirsiniz ki böyle panik atak gibi, stres gibi bir takım durumlarla baş edebilmeyi adım adım, ders ders sıfırdan başlayıp ileriye doğru anlattığım teknikleri de bu video eğitimlerde görebilir ve uygulayabilirsiniz.

Teknikle ilgili eğer başka sorularınız olursa yorumlardan bu soruları bana ulaştırabilirsiniz. Şimdi izninizle ben Pakize ile beraber biraz sohbete gidiyorum. Hoşçakalın.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir