Duygusal Zekada Seviye Atlamak – Drama Üçgeninden Nasıl Çıkarım?
Farkında bile olmadan her gün tekrar ettiğiniz bir döngü ilişkilerinizi, hayatınızı sabote ediyor olabilir. Bu videoda bizi içine hapseden drama üçgenini ve bu üçgenden nasıl özgürleşebileceğimizi adım adım anlatacağım. Duygusal zekanızı güçlendirmek, ilişkilerinizi dönüştürmek ve iç huzura bir adım daha yaklaşabilmek için hazırsanız başlayalım.
Drama Üçgeni, Stephen Cartman tarafından insan ilişkilerini analiz edebilmek amacıyla geliştirilmiş bir modeldir. Kısaca özetlemek gerekirse bu modele göre insan ilişkilerinde her birimiz zaman zaman şu üçgende görmüş olduğunuz rollere girer çıkarız.
Bu rollerden biri kurban rolüdür. Kurban rolündeyken kendimizi çaresiz, umutsuz ve güçsüz hissederiz. Sanki bütün kötülükler bizi buluyordur ve bunu değiştirebilmek için yapabileceğimiz hiçbir şey yoktur. Hayatımızda başımıza gelen olayların sorumlusu hep dışsal faktörler ve diğerleridir. Ve kurban rolündeyken hep bir kurtarıcı bekleriz.
Bu rollerin altında yatan dinamikler ve daha fazla bilgi için şu videomu izleyebilirsiniz. Farkında olmasak da kurban rolü ile aslında hayatımızla ilgili sorumluluklardan kaçınırız. Suçlu hep başkalarıdır ve bizim bununla ilgili yapabileceğimiz hiçbir şey yoktur.
Bir diğer rol kurtarıcı rolüdür. Kurtarıcı rolündeki insanlar kendi hayatlarını bir tarafa bırakıp hep diğerlerinin hayatları ve diğerlerinin problemlerini çözebilmek, onları içine düştükleri çukurdan kurtarabilmek için kendilerini adeta parçalarlar. Üstelik bu talep edilmemiş olsa bile. Ne kadar da takdir edilesi bir davranış gibi gözüküyor değil mi dışarıdan? Ancak sağlıklı yardımseverlik ve kurtarıcılık birbirinden farklıdır.
Kurtarıcılık kişinin kendi hayatını ikinci plana attığı ve diğerlerine yardım edebilmek pahasına kendisine zarar verdiği daha aşırı bir uçtur. Ve aslında kurtarıcı her ne kadar diğerlerini kurtarmak adına koşturuyor gibi görünse de kurtarmaya çalıştığı şey aslında kendisidir. Yüzleşmeye cesaret edemediği kendi acılarıyla, kendi kaygılarıyla, belki çaresizlik ve kırılganlık hisleriyle baş edebilmek için bir savunma yolu olarak buna başvurur. Kurtarıcı rolündeki kişiler aslında içten içe kendilerini bir kurban gibi hissederler. Çünkü diğerlerinin hayatları için kendi hayatlarını feda ederler ve bu durum içten içe onlarda bir yas ve öfkeye yol açar.
Üçgenin bir diğer ucunda ise zorba rolü vardır. Zorba rolündeyken diğer insanları suçlarız, yargılarız, onlara vaazlar veririz, öfkeyle üzerlerinde baskı kurmaya çalışır, onları yönlendirmeye çalışırız. Biz hep haklıyızdır, onlar ise haksızdır, onlar hep suçludur.
Ben hiç zorba rolüne girmiyorum demeyin. Zaman zaman öfkenin dolaylı yollardan ima edilmesi yani pasif agresif tepkiler, örneğin ayak diremek, mesafe koymak, tırnak içinde laf sokmak, trip atmak gibi dolaylı yollardan öfkeyi ifade ettiğimiz davranışlar da yine zorba rolündedir.
Çoğunlukla seçtiğimiz temel bir rol olsa da yani yaşamda çoğunlukla ilişkilerde seçtiğimiz baskın bir rol olsa da ilişkilerde aslında bu her üç rol arasında dolanır dururuz. Yani hepsine birden gireriz.
Öte yandan üçgendeki bu roller var olabilmek için diğer rollere bağımlıdır. Yani eğer bir kurban olacaksam ben bir zorbaya ve bir kurtarıcıya ihtiyacım var. Eğer bir kurtarıcı ya da bir zorba olacaksam bir kurbana ihtiyacım var. Bu yüzden de yani bu roller birbirine bağımlı olduğu için de yaşamda hangi roldeysek diğer rollerdeki kişileri kendimize çekeriz. Bir de bakarız ki karşımıza hep o üçgenin diğer ucundaki roller karşımıza çıkıyor.
Dikkat ederseniz üçgendeki her bir rolde aslında çocuksu bir tepki var. Yani yaşamla ilgili sorumlulukları almaktan kaçınma, kendi duygularıyla, kendi durumuyla yüzleşmekten bir kaçınma ve diğerlerini suçlama var. Bu roller aslında çocuksu tepkiler çünkü aslında bu rolleri biz çocukluk çağımızda çeşitli durumlarla, çeşitli duygularla baş edebilmek için o sınırlı bilincimizle geliştirdiğimiz savunma mekanizmaları bunlar. Ve bunları biz çocukluk çağından itibaren öğrendik, uygulamaya başladık ve bunlar o kadar oturdu ve yerleşti ki yetişkinlik çağımızda da halen bu savunma stratejilerini farkında olmadan yaşantımızda kullanmaya devam ediyoruz.
Tabii ki çocuksu tepkiler ve çocuksu çözümler her zaman yaşamı kolaylaştırmıyor. Kısa vadede belki sizi rahatlatıyor ancak uzun vadede yaşantımızı ve ilişkilerimizi daha sıkıntılı bir yere götürüyor.
Peki bunun çözümü ne olabilir? Tıpkı bu çocuksu yönlerimiz gibi bir de içimizde daha mantıklı, daha akılcı, daha dengeli bir parçamız var. Bu parçamıza sağlıklı yetişkin parçamız diyoruz. Onu fark edip daha fazla devreye sokarak, güçlendirerek diğer üçgendeki diğer rollerin gücünü azaltabiliriz.
Peki bu drama üçgeninden nasıl kurtulabiliriz? Ya da bir şekilde içine düştüysek nasıl çıkabiliriz? Tabii ki her şeyde olduğu gibi burada da ilk adımımız öz farkındalık. Çünkü kendini bilen kendini yönetir. Kendinin farkında olmayan ise dışsal koşulların etkisiyle, şuursuzca verdiği tepkilerle oradan oraya savrulup durur.
Yani kendini tanıyan, kendi duygularını, kendi düşüncelerini, kendi bedensel duyumlarının farkında olan kişi herhangi bir şekilde bir olay onu tetiklediğinde ya da bir şekilde bir drama üçgenin içine girdiğinde bunu fark eder. Fark ettiğinde de bunu değiştirme fırsatını yakalar.
O zaman önce farkındalığımızı arttıracağız ve kendimize şunu soracağız. Bir iç gözlem yaptıktan sonra yani kendi duygu, düşünce ve davranışlarımızı, tepkilerimizi, yaşadığımız deneyimleri nasıl yorumladığımızı, nasıl tepkiler verdiğimizi gözlemledikten sonra kendimize şunları soracağız.
Günlük yaşamda biz en çok hangi roldeyiz? Bu üçgendeki hangi rolde kendimizi buluyoruz? Çevremizdeki insanlar, hayatımızdaki, hayatımıza çektiğimiz insanlar daha çok hangi roldeki insanlar? Ne olduğunda bu rol tetikleniyor? Yani en çok ne yaşadıktan sonra birdenbire kendimizi bu rollerden birinde buluyoruz? Bu role girmemizi tetikleyen olay daha çok ne oluyor?
Bu rol ile gerçekte kendimde farkında olmadığım, belki bastırdığım hangi yönümle ya da hangi ihtiyacımla yüzleşmemek için bu role giriyor olabilirim? Yani neyden kaçıyor olabilirim bu rolle? Görünenin altındaki asıl ihtiyacım ne? Ve bu ihtiyacı karşılamanın daha sağlıklı bir yolu olabilir mi?
Bu soruları kendime sorabilmek, başlangıç için, öz farkındalığımı artırmak için iyi bir fikir. Ve ikinci adımımız tabii ki oyuna dahil olmamayı tercih etmek. Oyunu fark etmek ve oyuna dahil olmamak. Eğer oyunu fark edersen yani bazen bu oyunu kuran sen olabilirsin, bazen karşındaki kişi olabilir bu oyunu kuran. Eğer bunu fark edersen bu oyuna dahil olmamayı tercih edebilirsin. Zira bu oyun için en az üç kişi lazım.
Peki bunu nasıl yapacağız? Gelin durumlara göre ve rollere göre bunu konuşalım şimdi.
Eğer bir kurban ile karşılaşırsan. Böyle bir durumda hemen şöyle bir dön ve içine bak. İçinde hangi rol tetikleniyor? Bir kurtarıcı mı yoksa bir zorba mı? Tepki vermeden önce düşün ve bunu fark et.
Kurbanı gördüğünüz zaman eğer içindeki kurtarıcı rolü tetikleniyorsa, hemen bunu fark et ve bununla yani kurtarıcılık rolüyle sağlıklı yardımseverliği yer değiştir. Zira ne demiştik? Sağlıklı yardımseverlik ve kurtarıcılık birbirinden farklıdır. İnsanların yerine onların sorunlarını sen çözdüğünde onları kendine bağımlı hale getirirsin ve onların kendilerini geliştirmelerine engel olursun. Bu bir kurtarıcılıktır.
Bunun yerine onların kendi çözümlerini bulmalarına yardımcı ol. Yani onları bir kurtarıcı gibi değil de bir koç gibi yaklaş. Bir koç kişinin kendi çözümlerini bulmasına yarayan sorular sorar, onları cesaretlendirir, onlarla konuşur ancak onların yerine gidip sorunu çözmez.
Kurbanı gördüğün zaman eğer içindeki zorba tetikleniyorsa o zaman yine tepki vermeden önce şöyle bir dur ve burada beni asıl öfkelendiren şey ne? Hangi ihtiyacım karşılanmadığı için bu öfkeyi hissediyorum ve bu ihtiyacımı karşılamanın daha sağlıklı bir yolu var mı? Bunu düşünmeye çalış.
Öfkelendiğinde Pasif-agresif davranışlar sergiliyorsan, örneğin trip atmak, amiyane tabirle laf sokmak, ayak diremek, inatlaşmak vs. gibi şeyler yerine açık bir iletişimle, özgüvenli bir biçimde, gerektiğinde hayır demeyi, ve sınırlarını çizmeyi öğren. Seni rahatsız eden unsur her ne ise, ihtiyacın olan şey her ne ise barışçıl bir iletişimle ancak açık bir şekilde yani atılganlıkla geri bildirim vermeyi öğren.
Bununla ilgili İlişkilerde Sınırlar başlıklı oynatma listemde pek çok video bulabilirsin, bunu nasıl yapabileceğine dair teknikleri ve formülleri içeren. Bu oynatma listesinin linkini aşağıda yorumlara ekledim.
Eğer bu oyunda kurban sensen, yani kendini kurban rolünde bulduysan, neden yerine nasıl demeyi dene. Yani “neden bunlar hep beni buluyor?”, “neden ben bunları yaşıyorum?”, “neden, neden, neden, neden zavallı ben” diyerek sorunun içine daha da çok gömülmek yerine; çözüm odaklı bir yaklaşımla “peki bunlar başımıza geldi, nasıl bu durumdan çıkabiliriz?”, “neyi yaparsam bu durumu iyileştirebilirim?” sorularını kendine sormaya çalış.
İçinde bulunduğun durumdan dolayı sürekli olarak dışarıyı, dışsal faktörleri ve diğerlerini suçlamak aslında en temelde kendi hayatının sorumluluğunu almaktan kaçıştır. Bunu fark et. Bunu çocukken yapabiliriz. Belki kabul edilebilir. Ancak artık büyüdün. Artık sen bir yetişkinsin ve kendi hayatının sorumluluğunu, yani kendi hayatının iplerini başkalarının eline değil, kendi eline al.
Bu konuyla ilgili Öğrenilmiş Çaresizlik başlıklı videomu izleyebilirsin. Onun da linkini yine yorumlara ekledim.
Diyelim ki sen bir zorbayla karşılaştın ve bu zorba senin içindeki rollerden birini tetikledi ve bu drama üçgenine girmek üzeresin. Böyle bir durumda hemen içinde tetiklenen rolü fark et. Bu rol kurban mı? Yoksa kurtarıcı mı? Hemen bunu fark et ve bu roller yerine içindeki sağlıklı yetişkin parçanla yanıt vermeye çalış.
Örneğin bir iş toplantısında bir fikir sundun, bir fikir önerisinde bulundun ve iş arkadaşlarından biri senin fikrine son derece alaycı bir biçimde –yani gerçekten de bu fikrin işe yarayacağını mı düşünüyorsun– gibi alaycı, incitici bir üslupla yanıt verdi. Yani aslında zorba rolüne girdi. Ve zorbanın bu davranışı belki de senin içindeki o kırılgan parçayı, o yaralı çocuk parçanı tetikledi.
O anda bu tetiklemenin etkisiyle, ne bileyim, mesela kurban rolüne girebilirsin. Yani o zorbanın karşısında birdenbire kurban rolünde kendini bulabilirsin. Ne olur kurban rolünde bulduğunda? İşte sus pus içine çekilirsin, pasif bir şekilde kalırsın ve kendi içinde o hüznü yaşarsın belki. Belki sen de zorba rolüyle karşılık vereceksin. Sen daha büyük bir öfkeyle çıkış yapacaksın.
Fakat tüm bu saydıklarım sana ve ilişkiye zarar veren tepkiler. Bunun yerine, yani bu üçgenin içindeki rollerden biri yerine, sağlıklı yetişkin parçanla yanıt vermeye çalışıp, “anladığım kadarıyla bu fikri beğenmedin, daha iyi bir fikrin varsa duymak isterim” gibi sakin bir yaklaşımla yanıt verdiğinde kazanan sen olacaksın.
Şöyle düşünebilirsiniz, sonuçta toplantıda bize zorbalık yapan kişiye de bir şekilde bu yaptığı davranışın etkilerini bildirmek gerekmez mi? Yani haberi olması gerekmez mi? Evet, gerekir. Ama bununla ilgili olarak ona çıkışmak yerine, yine ona bu davranışının bizim üzerimizdeki etkilerine ve bizde yarattığı duygulara dair açık, son derece özgüvenli, ancak kırıcı ya da saldırgan olmayan bir geri bildirimde bulunabiliriz.
Bunu yapmanın formülünü Kırmadan Söyle Ama Nasıl videomda paylaşmıştım. Dilerseniz bunun formülünü de yine o videoda bulabilirsiniz. Linkini aşağıda yorumlara ekledim.
Bazen de yaşamda bir kurtarıcıyla karşı karşıya kalırız. Kurtarıcı bizim hayatımızdaki sorunları çözmek için hemen atılır. Böyle bir durumda çoğu kişi hemen kolaylığı seçer ve kurban rolüne girmeye doğru meyillenir.
Böyle bir meyili içinde fark ettiğinde hemen bir dur ve şunu söyle karşındaki kişiye. Öncelikle bir kere kibarca bir teşekkür et. Yani sana yardımcı olmaya çalıştığı için teşekkür et ki aslında yapmaya çalıştığı şey yardım etmekten ziyade kurtarıcılık.
Ardından “şu anda bu durumla ilgili olarak ben kendi çözümlerimi bulmak istiyorum, kendi performansımı görmek istiyorum. O yüzden bu işi ben çözmek istiyorum. Ancak zorlandığım zamanlar gelip senden yardım isteyebilirim” şeklinde kibarca o kişiyi reddedebilirsin.
Evet, her şey farkındalıkla başlıyor gördüğünüz gibi. Tüm bunları yapabilmek için öncelikle benim kendi tepkilerimin ve dışarıda olan bitenin benim içimde yarattığı, görünen ve görünenin altındaki temel ihtiyaçların farkında olmam gerekiyor.
Bu konularda yani öz farkındalıkla ilgili size yardımcı olabilecek sayısız video var bu kanalda. Merak ediyorsanız oynatma listelerini inceleyebilirsiniz.
Siz yaşamda en çok hangi roldesiniz? Kendinizi en çok hangi rolde buluyorsunuz? Belki duruma göre, yere göre değişiyordur. Aile içinde başka bir rol vardır. Sosyal yaşamda başka bir rol vardır. Bunları yorumlarda bizimle paylaşırsanız çok sevinirim.