BİLİME GÖRE SENİ DAHA ÇEKİCİ KILAN 7 ŞEY – Çekici Olmanın Yolları

Bunu belki açıkça söyleyemiyoruz ama hepimiz ya da en azından çoğumuz derinlerde bir yerde çekici olmak istiyoruz. Bazen bilinçli olarak, bazen de farkında olmadan yaptığımız bazı şeyler bizi daha çekici bir hale getiriyor olabilir. Bilime göre seni diğerlerinin daha çekici bulmasını sağlayacak 7 şey bu videoda. Popüler kültür, tiz sesli kadınların daha kadınsı, dolayısıyla daha çekici bulunduğunu bize dikte etse de yapılan araştırmalar bunun tam tersinin doğru olduğunu söylüyor. Susan Hughes ve Albright Koleji’ndeki bir araştırma ekibi yaptıkları araştırmanın sonucunda daha düşük perdeden ve daha boğuk konuşan kişilerin cinsiyetten bağımsız olarak daha çekici bulunduklarını gösteriyor. Görünen o ki kadın da olsanız, erkek de olsanız daha düşük bir perdeden konuşmak sizi daha çekici kılıyor. Evrimsel olarak simetrik ve solgun olmayan bir yüz sağlıklılığın göstergesidir. Dolayısıyla böyle yüzler bize daha çok çekici gelir. Bu şekilde adeta gelecekteki yavrularımızın daha sağlıklı olmalarını ve kaliteli genlerin diğer nesillere aktarılmasını garanti etmiş oluruz. Çoğu insan sağlıklılığı ve doğurganlığı gösteren birtakım fizyolojik özelliklere doğru adeta istemsizce çekilir. Mesela erkeklerde bu kendini daha geniş kalçalı, daha sağlıklı bir cilde sahip, daha parlak gözlere, daha parlak saçlara sahip kadınları daha çekici bulmak yönünde. Kadınlarda ise kendini daha dar kalçalı, daha atletik yapılı erkekleri daha çekici bulmak yönünde gösterebilir. Her ne kadar zıtlar, birbirini çeker diye bize öğretilmiş olsa da yapılan araştırmaların çoğu bunun tersinin doğru olduğunu gösteriyor. Yani bizler bize benzeyen insanları daha çekici bulma eğilimindeyiz. Tabii burada gerçek benzerlik ve algılanan benzerlik kavramlarından da bahsetmek gerek. Gerçek benzerlik somut olarak ölçülebilen, daha objektif, daha gerçek bir benzerlikken algılanan benzerlik biraz daha subjektif bir kavram. Yani sizin kendinizi diğerine ne kadar benzer algıladığınızla ilgili bir kavram. Dolayısıyla sizin algıladığınız benzerlik gerçek benzerliği yansıtmıyor olabilir. Bundan daha yukarda ya da daha aşağıda olabilir. 2008 yılında yapılan bir araştırmada kişilerin kendilerine benzeyen kişileri daha fazla çekici buldukları, kendilerine benzeyen partnerleri daha çekici buldukları gösterilmiş. Ancak araştırmada çıkan sonuçlardan ilginç sonuçlardan birisi de şu. İlişkinin başlarında benzerlik yani gerçek benzerlik çekiciliği belirlerken, ilerleyen zamanlarda bu gerçek benzerliğin çok da bir önemi kalmamaya başlıyor. Bu sefer algılanan benzerlik daha yukarıya doğru çıkıyor. Görünen o ki ilişkinin başlangıcında bize benzeyen kişileri daha çok çekici buluyoruz, ilişkiye başlıyoruz ve ilişkinin ilerleyen zamanlarında ise karşı tarafla algılanan benzerliğimiz artıyor. Yani gerçekte benzemesek bile birbirimizi benzer olarak algılama eğiliminde oluyoruz. Ya da belki de gerçekten birbirimize benzemeye başlıyoruz. Yine yapılan bazı araştırmalar ki bu araştırmaların isimlerini ve linklerini açıklama kısmında sizlerle paylaşıyorum. Yapılan araştırmalar bizlere sadece kişilik olarak değil, fiziksel görünüş olarak da bizlere benzeyen insanları daha çekici bulduğumuzu gösteriyor. Yani herkes üç aşağı beş yukarı kendisiyle benzer çekicilik seviyesindeki insanları daha çekici buluyor. Ve onlarla bir ilişkiye başlıyor. Görünen o ki yaş, boy, IQ, görünüş olarak bizlere daha çok benzeyen insanları çekici bulma eğilimindeyiz. Yine yapılan araştırmalara göre insanların gözlerine bakmak, güçlü bir göz teması sağlamak karşı tarafın onları daha çekici bulmalarını sağlıyor. Yapılan bir araştırmada ikili gruplar halinde kişiler partnerlerinin gözlerinin içine baktılar. Diğer gruplarda ise böyle bir bakışma söz konusu olmadı. Ve araştırmanın sonunda yapılan değerlendirmede kişilerin 1-2 dakika boyunca gözlerine bakan kişileri daha çekici olarak buldukları görüldü. Birisine çekici görünmek istediğinizde artık ne yapmanız gerektiğini biliyorsunuz. İyi bir mizah anlayışı da seni diğerlerine göre daha çekici kılabilir. Ancak McMaster Üniversitesi’nden Eric Bressler 2005 yılında yaptığı bir araştırmayla bize gösterdi ki mizahın önemi kadınlara ve erkeklere göre biraz farklılaşıyor. Kadınlar daha çok kendilerini güldüren erkekleri çekici olarak algılarken, erkekler ise kendi şakalarına gülen kadınları daha çekici buluyorlar. Birbirlerinden hoşlanan insanlar farkında olmadan bilinçsizce birbirlerinin hareketlerini taklit ederler. Buna aynalama diyoruz. Bilimsel ismi ise limbik senkronizasyon. Beynimizdeki ayna nöronlar karşı tarafın hareketlerini taklit etmekten sorumludur ve birisiyle belli bir süre iletişim kurduktan sonra belli bir süre vakit geçirdikten sonra farkında olmadan karşı tarafın hareketlerini taklit etmeye başlarsınız. Diyelim ki karşılıklı oturuyorsunuz, o ayak ayak üstüne attı. Sen de ayak ayak üstüne atıyorsun. Diyelim ki o geriye doğru yaslandı, sen de geriye doğru sanıyorsun. Diyelim ki o elini saça götürdü. Sen de kafana doğru götürüyorsun. Bu farkında olmadan yaptığımız davranışa aynalama diyoruz ve eğer karşı tarafın davranışını aynalarsanız daha çekici olarak gözüküyorsunuz ona ve daha güvenilir olarak gözüküyorsunuz. Evet şaşırmayacağımız bir şekilde kendine güvenen ve kendilerini seven, kendileriyle barışık olan insanlar. Araştırma sonuçlarına göre diğerlerine oranla daha çekici olarak algılanıyor. Bugün günümüzde ne yazık ki çoğu kişide öz güven ve öz sevgi problemleri var. Bunlarla nasıl baş etmen gerektiği konusunda öneriler almak istersen kanalındaki videoları bir incelemeli öneririm. Sana özellikle öz sevgi ile ilgili olarak öz şefkat ilgili olarak öz şefkat meditasyonu ile kendinle barış videosunu izleyerek bu yola başlayabilirsiniz. Kişisel gelişim ve psikoloji eğer ilgi alanındaysa her hafta iki adet yeni video yüklediğimiz kanalımıza abone olabilirsin. Abone olduktan sonra bildirim zillerini de aç ki yeni videolar yüklediğinde sana haber gelsin.

Yani çocuk sahibi olmak öyle hadi hemen şimdi yapalım diyebileceğimiz bir şey olmayabilir. Çünkü ciddi bir sorumluluktur. Bu sorumluluğa hazır hissetmiyor olabilir. Evliliğiyle ilgili belki emin değildir ya da belki de kendisi de çocuk istiyor ancak birtakım tıbbi ya da maddi sebeplerden kaynaklı çocuk sahibi olamıyor olabilir ve bu yüzden gerçekten çok acı çekiyor olabilir. Belki de şu anda bir tüp bebek tedavisinde belki defalarca başarısızlıkla sonuçlandı ve bunun travmasını yaşıyor. Ve siz bu soruyu sorduğunuzda bunun üzerine bu soruların sorulması kişiyi gerçekten çok çok incitebilir, çok incitici olabilir. Düşünsenize belki de bu sorunuzun ardından kişi gözyaşlarına boğulacak ya da boğulmasa bile kendi içinde o gözyaşlarını içine akıtacak. Ve siz bu gereksiz merakınızla bir insanın üzülmesine, kırılmasına ve incelmesi yol açacaksınız. Efendim bir diğer rahatsız edici olabilecek soru “Kiran ne kadar ya da maaşım ne kadar?” İnsanlar bunları gerçekten paylaşmak istemiyor olabilir çeşitli sebeplerle. Bu yüzden eğer finansal bir analiz yapmayacaksınız, yani amacınız bu değilse borç istemeyecekseniz. Ne bileyim bunun gibi sebepler yoksa bu soruyu sormak pek iyi bir fikir olmayabilir. Kilo mu aldın sen? Evet, bu soru gerçekten de bazı kişiler için çok rahatsız edici olabilir. Yani tut ki kilo aldım. Niye sordun? Mesela bana kilo almanın ne kadar sağlıksız olduğunu mu söyleyeceksin? Gerçekten de çok yaratıcı, sence bunu bilmiyor olmam ya da daha önce duymamış olma olasılığı var mı? Yok. O zaman neden soruyorsun? Fatih Sultan Mehmet ne güzel söylemiş. İnsanlara dinin nedir? Namaz kılıyor musun? Oruç tutuyor musun? Gibi Allah’ın kula soracağı soruları sormayın. İnsanlara aç mısın? Bir şeye ihtiyacın var mı? Gibi kulun kula soracağı sorular sorun. Hala iş bulamadın mı? Atanamadın mı? Bulabilseydi ya da atanabilseydi haberin olurdu inan bana. Bakın özellikle uzun süren iş arama süreci, uzun süren işsizlik dönemleri bazı kişiler için hatta çoğu kişi için oldukça yıpratıcı olabilir.

Böyle bir durumda kişilerin sürekli olarak bu sorulara maruz kalması onlar adına yıkıcı olabilir. Bu yüzden bırakın konuyu gerekirse onlar açsın. Siz sorgulamaya çalışın. Otizm, Down Sendromu, CP ya da benzeri gibi tanımlara sahip özel çocuklarımızın ebeveynlerine aaa bu çocuklar neden böyle? Düzelir mi? ay niye zamanda fark etmediniz. Senden sonra ne olacak bu çocuğa? Gibi sorular sormanız bu annelerin, bu babaların yüreğinde yaralar açıyor. Hele bir de çocuğu garipseyen ya da çocuğa acıyan bakışlarınız bu sorularınıza eşlik ediyorsa o anne ya da babanın acısını ikiye katlamış oluyorsunuz. Bunun yerine belki de o çocuğu sevmeye çalışmak, o çocukla iletişime geçmeye çalışmak, o çocuğa gülümsemek çok çok daha iyi bir fikir olabilir. Bırakın eğer anne ya da baba isterse size çocuğun özel durumuyla ilgili bilgi versin. Herhangi bir fiziksel farklılığı, kusuru ya da engeli olan birisine aaa ne oldu buraya böyle? Niye böyle? Burası neden böyle? Gibi sorular sormak kadar patavatsız bir şey olamaz sanırım. Açıkçası ben bu soruları sadece çocuklar soruyor zannediyordum ama yetişkinlerden de epey soranlar varmış. Neden boşandınız? Neden ayrıldınız? O kişi çok yakın değilseniz eğer bu soruyu sormanız pek tavsiye etmiyorum. Zira bu gibi şeyler gerçekten çok çok özel konular. Yani hatta ilişki içerisindeki sadece iki kişiyi ilgilendiren ve sadece belki iki kişi için anlamlı gelebilecek konular. Dolayısıyla bu gibi sorular diğer insanlar için son derece rahatsız edici olabilir. Öte yandan onların sunduğu gerekçeler size saçma da gelebilir. Çünkü siz sonuçta o ilişkinin içerisinde değildiniz. Bundan kaynaklı dediğim gibi eğer çok yakın değilseniz neden ayrıldınız? Neden boşandınız? Gibi soruları çok tercih etmemenizi öneriyorum. Öte yandan travmatik bir durum söz konusuysa, gerçekten acı dolu bir durum söz konusuysa yine o kişinin yarasına tuz basmış oluyoruz bu sorumuzla. Efendim bir taziyeye gitmişsinizdir. Ya da bir kişi size bir yakınını kaybettiğinden bahseder. Ardından merakınıza yenik düşersiniz ve o soruyu sorarsınız. Nasıl oldu? Özellikle yakınını kaybetmiş insanlar için o anı tekrar tekrar anlatmak zorunda kalmak ya da o konuyla ilgili konuşmak zorunda kalmak yıpratıcı olabilir. Dolayısıyla mümkün mertebe bu soruyu sormamaya çalışın. Ancak ben çok merak ediyorum, meraktan kurdeşen dökeceğim, illa sormam lazım sormazsam olmaz diyorsanız o zaman da mümkün mertebe belki biraz daha uzak ilişkisi olan yani o kişiyle ilişkisi biraz daha uzak olan ve konudan haberdar olan bir kişiye sormak daha iyi bir fikir olabilir. Evet bu arada bu sorular bazı insanlar için son derece rahatsız edici olabilirken, bazıları o kadar etkilenmiyor olabilir. Dolayısıyla kişiden kişiye, durumdan duruma göre bu soruların rahatsız ediciliği, evet değişebilir. Ancak genel anlamda insanların çoğunluğuna baktığımızda evet bu sorular rahatsız edicidir diyebiliriz. Bu arada bana rahatsız edici bir soru sorulduğunda ben de onlara bir soru ile cevap veririm. Mesela şöyle derim “Neden bunu sordun ya da bunun neden öğrenmek istiyorsun?” Genellikle bu soruyu sorduğumda kişiler sordukları soruyu unutuverirler ve konu dağılır ve ben de bu saçma soruya cevap vermekten kurtulurum. Belki sizin de işinize yarar paylaşmak istedim. Sizi en çok rahatsız eden sorular hangileri? Gerçekten çok merak ediyorum. Yorumlara yazarsanız seviniriz. Belki bu yorumlardan hatta yeni bir istatistik oluştururuz ve bu videonun ikincisini çekeriz. Sizi en çok rahatsız eden sorular hangileri? Bunlar yorumlara lütfen yazın. Bu arada kişisel gelişim ve psikoloji ile ilgili her hafta iki yeni video yüklediğimiz kanalımıza abone olmayı, videoyu beğenmeyi ve bildirim zillerini açmayı lütfen unutmayın. Hoşça kalın!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir