AŞKIN BİLİMİ – AŞK NEDEN BİZE BUNLARI YAPAR? – Aşk Biter mi? – Aşkın Süresi – Bana Neler Oluyor?
Eskiden beri aşkı biraz patolojik bulmuşumdur. Bir OKB’li gibi takıntılı bir biçimde onu düşünürsün. Bir bağımlı gibi onsuz yapamazsın. Yoksunluk krizleri çekersin. Normalde yapmayacağın cesarette ve saçmalıkta işler yapabilirsin. Ve bazen bir şizofren gibi olmayan şeyleri görebilir ya da duyabilirsin. Peki beynimizde ve zihnimizde ne oluyor da bu hale geliyoruz? Acaba aşk sadece insanlarda mı var? Diğer canlı türleri de aşık oluyorlar mı? Aşkın bir süresi var mı? Sonsuza kadar bir aşk mümkün mü? Bu soruların cevabını bilimsel çalışmalar eşliğinde bu videoda araştıracağız. Videoyu çektiğimiz gün 14 Şubat’a denk gelince ben de biraz aşk hakkında konuşmak istedim. Ah minel aşk! Bence aşk hayattaki en güzel ve en anlamlı duygulardan bir tanesi ve yaşamı daha çekilir kılıyor. Ancak aşkı biraz daha yakından bakmaya başladığımızda daha çok insan türünün hayatta kalabilmesi ve türünü devam ettirebilmesi ile ilgili biyokimyasal ve evrimsel bir süreç gibi gözüküyor. Tabii bu cevabım bazı arkadaşlarımızı biraz rahatsız etmiş olabilir. O yüzden eğer daha romantik, daha felsefi, daha edebi bir aşk tanımınız varsa lütfen bunu yorumlarda bizimle paylaşın. Peki aşık olduğumuzda beynimizde ve bedenimizde neler oluyor? Gelin biraz daha yakından inceleyelim. Aşık olduğumuzda salgılanan hormonlardan bir tanesi dopamin, dopamin salınımı artar. Dopamin ödül ve motivasyon hormonu olarak geçer ve dopamin salgıladığımızda kendimizi çok iyi hissetmeye başlarız. Bu adeta beynimizin hey dostum bu yaptığın şey her ne ise çok güzeldi. Bunu tekrar tekrar yapmalısın deme yoludur. Bir etkinlik az dopamin salgısı atıyorsa onu yapmak için de daha az motivasyon hissederiz. Eğer bir etkinlik bize çok fazla dopamin salgılatıyorsa onu tekrar tekrar yapmak isteriz. Şimdi anlıyor musunuz? Neden sürekli sevgilinizi görmek istediğinizi? Aşık olduğunuz kişiyi gördüğünüzde dopamin salınımınız artar. Bu da bizi o kişiye daha da bağımlı bir hale getirir.
Dopamin aynı zamanda bağımlılıkla ilgili bir hormondur. Kumar ve sosyal medya bağımlılığı da dahil olmak üzere pek çok bağımlılıkta rol oynar. Dopamin bizi sadece karşıdaki kişiyle ilgilenmek için motive etmekle kalmaz, aynı zamanda o kişinin peşinden koşturacak enerjiyi de verir. Yani dopamin aynı zamanda bizi enerjik de hissettirir. Gelin görün ki beyniniz bir süre sonra bu dopamin seviyelerine alışır ve bu seviyeler onun için normalleşmeye başlar. Bunun anlamı artık bu şeyle ilgili bir dopamin toleransınızın geliştiğidir. Yani artık o şeyi yaparken eskisi kadar zevk almazsınız ki bu da o şeyi yapma isteğinizi azaltmaya başlar. Yani herhangi bir şeye yüksek dozda maruz kaldığınızda bir süre sonra o doz artık sizin için yetersiz olmaya başlar. Zannediyorum uzun süre evli kalanların ya da uzun süre ilişki yaşayan insanların neden ilişkilerinin ilk günlerdeki gibi olmadığını daha net anlayabiliyoruz. Evet, ne yazık ki sonsuza kadar aynı tutkuyla devam eden bir aşk yok. Aslına bakarsanız yapılan bilimsel çalışmalar bize aşkın süresinin en fazla taş çatlasın üç dört yıl olduğunu gösteriyor. Tabii birçok doğal ve anlaşılabilir fizyolojik bir durum. Eğer bu konudaki beklentilerimizi buna göre ayarlarsak hayal kırıklığı da yaşamamış oluruz. Tabii ki ilk baştaki tutkunun bitmiş olması demek ilişkinin bitmesi anlamına gelmez. Aslına bakarsanız bu süreçte yani bu yıllar içerisinde yaşanılan pek çok deneyim, saygı, sevgi, bağlılık, şefkat gibi pek çok duyguyu güçlendirecektir ve bu duygular da ilişkinin devam etmesine yardımcı olacaktır. Tabii aşkla ilgili tek hormon dopamin hormonu değil. Mutluluk hormonu olarak ünlenen serotonin hormonu da aşkta önemli bir rol oynar. Aşık olduğumuzda adeta OKB’de olduğu gibi takıntılı bir hal alırız. Sürekli onu düşünürüz, sürekli onun hakkında konuşmak isteriz.
Her yerde onu görürüz. Her konuyu ona bağlamaya çalışırız. Bazı araştırmacılar bunun sebebini tıpkı OKB’de olduğu gibi serotonin hormonundaki dalgalanmaya bağlamaktadır. Yine bağlanma ile ilgili en temel hormonlardan oksitosin ve vazopressinde aşkta çok önemli bir rol oynar. Oksitosin her türlü bağlanma ile ilgilidir. Anne ve bebek arası bağlanmada da çok önemli rolü vardır. Doğum sırasında çok yüksek düzeyde salgılanır. Rahmin kasılmasını ve süt gelmesini sağlar. Sürekli ağlamasına, kaka yapmasına, sizi uykusuz bırakmasına rağmen o minik şeyden kaçmayıp, adeta ona büyük bir aşkla bağlanmanızın altında oksitosin ve vazopressin hormonların önemli bir rolü vardır. Aşk ve cinsellik sırasında da yine oksitosin ve vazopressin hormonları bolca salgılanır. Oksitosin aynı zamanda güvenle ilgili bir hormon. Kim bize yüksek düzeyde oksitosin salgılatıyorsa ona yüksek düzeyde güvenmeye meyilliz. Tabii aşık olduğumuzda çok yüksek düzeyde sağladığımız için bazen bunu hak etmeyecek insanlara da fazlasıyla güvenebiliriz. Karşı tarafın niyetini yani gerçek niyetini anlayamayabiliriz ve normalde tolere etmeyeceğimiz bazı şeylere karşı hoşgörülü yaklaşabiliriz. Yani aşıkken gözümüzün kör olması ve saçmalamamızın nedenlerinden bir tanesi de yüksek düzeydeki oksitosin hormondur. Saçmalamamızın bir diğer sebebi ise aşıkken beynimizin ilkel bölümlerinin aktive olmasıdır. Hatırlarsanız diğer videolarımızda da bahsetmiştik. Beynimizi en temelde, en kabaca iki bölümde inceliyoruz demiştik. Bunlardan biri insan beyin, diğeri ise hayvan beyindi. Hayvan beyin, beynimizin en ilkel bölümü ve en temel yaşamsal faaliyetlerden sorumlu olan bölüm. Kalbinizin çarpması, nefes alıp vermeniz, acıkmanız, saldırganlık, cinsellik yani hayvanlarda da olan ve yaşamı devam ettirmekle ilgili pek çok güdü burada buradan yönetiliyor. Hayvan beyin aynı zamanda duyguların da merkezi. İnsan beyin ise alnımızın hemen arka kısmında bulunan beynin ön tarafı, beynin en son evrimleşmiş olan kısmı diye biliniyor ve bu kısım ise daha üst düzey bilişsel aktivitelerden sorumlu.
Stratejik düşünme, geleceği kurgulama, planlama yapabilme, karar alabilme, mantık gibi daha farklı birtakım işlevleri var. Aşık olduğumuzda bir tür stres yaşarız ve beynin en ilkel bölümü aktive olur. Biliyorsun stres anında aktive olan beyin bölümü orasıdır ve aktive olan hayvan beyin, mantıktan sorumlu olan insan beyni baskılar bunu yaptığı an mantıklı kararlar almak ve mantıklı düşünmek biraz daha zorlaşır. İşte aşıkken belki de mantıksız davranmamızın altında yatan nedenlerden biri de budur. Bu yüzden birisiyle evlilik gibi ciddi bir kararı almadan önce onunla yeterince vakit geçirdiğinizden emin olun. Zira bu süreçte yani onunla yeterince vakit geçirdiğinizde öncesinde o hormonların etkisiyle gözünüzün kör olduğu dönemi bir miktar atlatmış olacaksınız ve karşınızdakini daha gerçekçi ve objektif bir gözle görmeye başlayacaksınız. Ayrıca bu süreçte yaşadığınız paylaşımlar da arttığı için o kişinin farklı yönlerini de gözlemleme şansı elde etmiş olacaksınız. Dolayısıyla mantıklı karar verme ihtimaliniz de artacak. Peki insan dışı canlılarda da aşk var mı? Hayvanlarda aşkı araştırmak ve ölçmek biraz daha zor. Zira onlar tam anlamıyla bizim gibi ifade edemiyorlar kendilerini. Yani hangilerine aşk duyduğunu tespit edip o sırada bir ölçüme gidemiyoruz ne yazık ki. Ama burada aşktan neyi kastettiğimiz de önemli. Buradaki aşktan kastım romantik türden bir aşk, yoksa sevgi ve bağlanmadan bahsediyorsak eğer tabii ki hayvanlarda da sevgi ve bağlanma var. En basitinden evcil hayvanlarımıza baktığımızda dahi bunu görebiliyoruz. Zira köpeklerle ilgili yapılmış çalışmalar köpeklerin sahiplerini gördüklerinde oksitosin hormonlarının arttığını gösteriyor. Yani biz onları seviyoruz, onlar da bizi. Gerçi ben bazen kedilerimden emin olamıyorum ama olsun. Belki tam olarak aşk değil ama aşk benzeri duyguları insan dışı canlıların da yaşadığına dair bazı bilimsel araştırma sonuçları var.
Mesela bunlardan bir tanesinde bir canlı türünün bizimki gibi aşk acısıyla efkarlanıp içmeye gittiğini gösteriyor. Evet, Science dergisinde yayınlanan bir çalışmaya göre sirke sinekleri çiftleşme talepleri dişi sirke sinekleri tarafından reddedildiğinde tıpkı bizim reddedildiğimizde yaptığımız gibi benzer tepkiler verdiklerini ve daha fazla alkole yöneldiklerini gösteriyor. Çalışmanın detaylarını merak edenler için ismini açıklama kısmına koyacağım. Hayvanlarda da aşk olarak nitelendirilebilecek bazı davranışlara bakacak olursak mesela albatros kuşlarını görebiliriz. Albatros kuşları yaşamları boyunca 40 yılı aşkın bir süre boyunca dönüp dolaşıp her seferinde tekrar aynı eşe geri dönüyorlar. Tek eşlilik ve eşin kaybının ardından yas davranışı gibi pek çok davranışı hayvanlarda da görebiliyoruz. Tabii aşıkken gösterdiğimiz davranışları sadece hormonlarımızla açıklayamayız. Bunun yanı sıra pek çok faktör var. Sosyolojik ve psikolojik faktörler de var. Mesela bize bakım veren kişi, örneğin annemizle bağlanma şeklimiz, çocukluktaki deneyimlerimiz ve sahip olduğumuz şemalar gibi pek çok faktör aşk yaşantımızı da etkiliyor. Eğer bunların bizi nasıl etkilediği merak ediyorsanız şu videolara bir göz atmanızı öneririm. Videoların linklerini yorumlara da bırakacağım. Kişisel gelişim ve psikoloji eğer ilgi alanlarınız içerisindeyse ve eğer hala bu kanala abone olmadıysanız şimdi tam sırası. Kanala lütfen abone olun. Çünkü bu kanalla her hafta iki tane yepyeni psikoloji ve kişisel gelişim konulu video yayınlanıyor. Videomuzu sonlandırmadan önce kanalımıza katıl üyesi olarak destek veren abonelerimize teşekkürlerimizi sunmak istiyorum. Eğer sizler de bu kanalın daha fazla kitlelere ulaşmasını isterseniz kanala abone olarak ya da katıl üyesi olarak bize destek verebilirsiniz. Aynı zamanda videoyu beğendiyseniz beğenmeyi ve aşağıda yorum yaparak bizi desteklemeyi unutmayın lütfen.