TEMBEL DEĞİLSİN HAYATTA KALMA MODUNDASIN!

Çok tembelleştim, sabahları çok zor kalkıyorum. Hiçbir şey yapsam yok. Neden bu kadar tembelleştim ya mı diyorsun? Belki de tembel değilsin. Sadece hayatta kalma modundasın. Peki nedir bu hayatta kalma modu ve acaba senin yaşadıklarının gerçek sebebi bu mu? Bunun 7 işaretini bu videoda konuşacağız. Bir süre önce sizlerle tembel değil de DHBE olduğunun 9 işareti isimli bir video paylaşmıştık. Şimdi onun ardından bu videoyu görünce belki bazılarınız şöyle diyebilir. Ya arkadaş sadece tembeliz niye buna bir kılıf uydurmaya çalışıyorsun? Evet, gerçekten de söylediğiniz bazılarımız için geçerli olabilir. Ancak herkes için değil. Bazılarımız gerçekten tembel. Bazılarımızın ise tembellikmiş gibi görünen davranışlarının altında başka bir şey var, başka bir sebep var. İşte bu sebeplerden bir tanesi, yani olası sebeplerden bir tanesi hayatta kalma modu olabilir. Belirsizliğin ve her türlü krizin çok yoğun bir biçimde yaşandığı ve üst üste toplumsal travmalar yaşadığımız bu dönemlerde aslında çoğumuz hayatta kalma modunda yaşıyoruz. Yani günümüzün büyük bir bölümünü hayatta kalma modunda geçiriyoruz. Peki nedir bu hayatta kalma modu? Issız bir ormanda yürüdüğünüzü varsayın. Etraf oldukça sessiz. Birdenbire çalıların arasından bir ses duydunuz ve bir karaltı gördünüz. Acaba vahşi bir hayvan olabilir mi? Bir ayı mesela diye düşünmeye başladınız. Birdenbire kalbiniz hızlanmaya başladı. Adrenalin ve kortizol hormonlarının yükseldi, kaslarınız gerildi. Odağız tek bir noktaya sabitlendi. Savaşmaya ya da kaçmaya hazırsınız. Hayati bir tehditle karşılaştığınız zaman vücudunuz o tehdit yaratan faktörle savaşa bilmek ya da ondan kaçabilmek için bir takım fizyolojik değişiklikler yaratır.

Bunun yanı sıra yine bu tehdit anında hayatta kalabilmemiz için beynimizin en temel yaşamsal aktivitelerden sorumlu olan en ilkel bölümü, yani hayvan beyin dediğimiz bölümü daha üst düzey bilişsel aktivitelerden sorumlu insan beyin dediğimiz prefrontal korteksi baskılar ve ipleri ele geçirir. Yani bir şekilde strese girdiğimiz zaman hayvan beyin aktifleşir ve insan beyni baskılar. Bunun sebebi hayvan beyninin insan beyni oranla çok daha hızlı tepki verebilmesidir. Ne de olsa eğer işi insan beyne bırakırsak o daha o verileri alacak, analiz edecek, planlayacak, ne bileyim onlarla ilgili stratejik düşünecek bir karara varacak. Böyle bir vaktimiz yok. Hayatta kalabilmek için hızlı olmamız gerekiyor. Bu yüzden de hayvan, beyin, insan beyine sen bir çekil kenara diyor, ipleri ele alıyor ve böylelikle bizler çok daha hızlı, çok daha güçlü ancak tırnak içinde çok daha aptal oluyoruz. Bu sırada enerjiyi tasarruflu bir şekilde kullanabilmeniz için beynimiz en çok enerji çeken ve çok da öncelikli olmayan bazı aktiviteleri kapatıyor. Mesela sindirim gibi, mesela bağışıklık gibi. Evet, stres anında bağışıklık sistemimiz baskılanır, sindirim yavaşlar. Dikkat, sadece stres yaratan faktöre odaklanır, onun dışındaki faktörler görmezden gelinir. Vücut her an tetiktedir ve her türlü uyarana karşı hassasiyet artar. Acaba bu bir tehdit unsuru mu diye. Ve yine bu sırada vücudumuz gerekli ve öncelikle olmayan her türlü aktiviteyi kapatır. İşte vücudumuzun stres anında ya da herhangi bir travma anında girdiği bu moda hayatta kalma modu diyoruz.

Hayatta kalma moduna girdiğimizde bazen o modda takılıp kalırız ve o modda çıkamayız. Hayatta kalma modundayken vücudumuz sadece yaşamsal konularla ilgili olarak gerekeni gerektiği kadar yapar. Bunun dışındaki unsurlarla mesela yüksek dikkat gerektiren yeni ve riskli aktivitelere girmez. Bu konularda isteksiz olur. Stres yaratan faktörler ortadan kalktıktan sonra normalde sağlıklı bir vücutta ne olur? Para, sempatik sinir sistemi devreye girer. Mesela onun ayı olmadığını anladınız. Ya da ayıyı gördünüz ama kaçtınız, kurtuldunuz. Belli bir süre sonra, yani o stres yaratan faktör ortadan kalktıktan sonra vücutta parasempatik sinir sistemi devreye girer ve kaslarınız gevşemeye başlar. Nefes alışverişinizi, kalp hızınız normale dönmeye başlar ve rahatlama moduna girersiniz. Ancak ne yazık ki dediğim gibi bazen özellikle bazı travmalardan sonra ya da kronik stres durumlarında hayatta kalma modunda takılı kalabiliyoruz. Tabii tüm bu fizyolojik tepkilerin ortaya çıkması ve hayatta kalma moduna girmeniz için illa bir ayı görmeniz şart değil. Yani illa gerçekten somut, yaşamsal bir tehditle karşılaşmanız şart değil. Yeni gelen zamlar, birtakım duyduğunuz felaket haberleri, ilişkilerde yaşadığınız çatışmalar gibi sosyal ve finansal tehditler de beynimiz tarafından aynı tepkiyle karşılanıyor. Ne yazık ki günümüzde maruz kaldığımız stres faktörleri, yüzbinlerce yıl önce atalarımızın maruz kaldıklarına oranla çok daha uzun süreli ve daha kronik stres faktörleri. Yani bizler daha uzun süre strese maruz kalıyoruz. Yani aslandan kaçarsın kurtulursun ve bitti. Ancak günümüzde işte o faturalardan, kredi kartı ekstrelerinden, gelecek kaygısından ya da ilişkilerle ilgili birtakım sıkıntılardan, sorumluluklardan öyle kaçarak kurtulamıyoruz.

Modern çağın insanları olarak strese çok daha uzun süreli ve kronik şekilde maruz kalıyoruz. Ve tabii bu bir süre sonra bizim çok daha uzun süreler hayatta kalma modunda kalmamıza yol açıyor. Peki hayatta kalma modunun bazı işaretleri nelerdir? Günlük yaşamdaki gelin bunlara bakalım. Birinci işaretimiz Odaklanma, dikkat, karar alma, planlama yapma sorunları. Dikkat ederseniz hayatta kalma modundayken beynimizin tüm bu yüksek üst düzey bilişsel aktivitelerden sorumlu olan bölümü, yani insan beyin bölümü baskılanır demiştik. Dolayısıyla sizde stres yaratan faktör dışındaki faktörlere odaklanmak oldukça zordur. Stratejik düşünmek, yeni kararlar almak, planlama yapmak yine bu dönemde sıkıntılıdır. Yorgunluk ve halsizlik son dönemde çoğumuzun problemi. Bunun pek çok sebebi olabilir tabii ki ama bu sebeplerden biri de sizin sürekli olarak uzun süreli hayatta kalma modunda olmanız olabilir. Hayatta kalma modunda çok uzun süre kaldığınız zaman bitkin düşersiniz. Yeni bir şeyler yapmayı isteğiniz yoktur. Yeterince uyumuş olmanıza rağmen sabah kalktığınızda dinlenememiş hissedersiniz ve sürekli uyumak ve dinlenmek istersiniz. Bir diğer belirtimiz aşırı tepkisellik. Hayatta kalma modundayken adı üstünde hayatta kalma modu. Beynimizin amigdala bölümü yaşamsal tehditleri araştırmaya o kadar odaklanmıştır ki, bir süre sonra çevremizdeki uyaranlarla ilgili algımız değişmeye başlar ve her şeyi bir tehditmiş gibi algılamaya başlarız. Bunun sonucunda ne olur? Alınganlaşırız, normalde vermeyeceğimiz tepkiler veririz.

Aşırı reaksiyonlar gösterebiliriz. Mesela normal bir moddayken bir arkadaşınızın söyleyeceği bir söz size pek bir tepkiye yol açmazken, hayatta kalma modundayken onu yanlış anlamaya biraz daha fazla meyillisinizdir ve tepkiyi biraz daha sert bir şekilde gösterebilirsiniz. Aynı şekilde korku, heyecan, üzüntü gibi noktalarda da bu gibi duygularla ilgili olarak da aşırı reaksiyonlar verebilirsiniz. Ayrıca fiziksel olarak da aşırı tepkiler verebilirsiniz. Mesela birisi sizi çağırdığında ya da bir ses duyduğunuzda aşırı derecede irkilmek. Dokunsal olarak dokunsal uyaranlara ya da sese, ışığa karşı hassasiyetin artması gibi durumlar da söz konusu olabilir. Hareketsizlik, yeni işlerden kaçmak, yeni girişimlerde bulunmamak. Efendim hayatta kalma modundayken beyniniz sürekli güvenli alan aramaya çalışır. Güvenli alan da ne demektir? Bilinen alandır. Tanıdık alandır. Aşina olunan alandır. Eğer bir şey ya da bir yer sizin için bilindikse bu demek ki burada hayati bir tehdit yok. Çünkü ben zaten buradaki her şeyi biliyorum. Burası benim konfor alanım diyorsunuz ve konfor alanınızda çıkmak çok istemiyorsunuz. Özellikle hayatta kalma modundayken. Çünkü o modda çıkmak demek. Yani o alandan çıkmak demek. Yeni bir şeyler öğrenmek, yeni insanlarla tanışmak, yeni girişimlerde bulunmak demek ki bu da bilinmeyen alana bir giriştir. Bilinmeyen alanda risklidir. O yüzden özellikle hayatta kalma modundayken vücudumuz daha aşina olduğu, daha tanıdığı, daha bildiği ortamlarda kalmaya özen gösterir. Bizi yeni girişimlerden uzak tutar. Bir diğer sorun unutkanlık efendim bir diğer belirti unutkanlığınızın çok arttığını mı düşünüyorsunuz? Özellikle bu dönemde ne yazık ki uzun süreli stres ve birtakım travmalar beynimizin hafızayla ilgili bölümlerinden biri olan hipokampussü olumsuz etkiliyor ve sonuçta da unutkanlık ile ilgili problemlerde bir artış gözlemleniyor. Yani uzun süreli hayatta kalma modunda kalmanın bir diğer yan etkisi de unutkanlık. Hayatta kalma modunun bir diğer etkisi olumsuz düşünmedir. Malum, olası tehditleri hesaplayabilmek için her türlü felaket senaryosunu zihnimde canlandırırım geleceğe dair ya da geçmişteki travmatik anlar sürekli olarak zihnime gelip durur, gelip durur. Ve tüm bunların sonucunda da daha olumsuz düşünen, daha kaygılı, daha karamsar bir kişi haline dönüşürüm. Hayatta kalma modunda çok uzun süre kalmanın bir diğer yan etkisi rahatlayamamadır. Yani sürekli gergisinizdir. Kaslarınız gergindir, ruhunuz gergindir. Bir türlü tam anlamıyla gevşeyemezsiniz rahatlayamazsınız, kendinizi bırakamazsınız. Hatta bazı kişilerde bu geceleri uykuya dalmada da sorun yaratabilir. Gördüğünüz gibi hayatta kalma modunda takılıp kalmak, uzun süreler bu modda vakit geçirmek oldukça yorucu ve bedensel ve ruhsal sağlığımızı uzun vadede bozuyor. Peki ama hayatta kalma modundan çıkabilmek için neler yapabiliriz? Bu modda çıkabilmek ve para sempatik sinir sistemimizi aktifleştirebilmek için uygulayabileceğiniz çok sayıda bedensel tekniği stresle baş etme oynatma listemde bulabilirsiniz. Bu kanalda zihinsel ve bedensel pek çok tekniği sizlerle paylaşıyorum. Eğer bunlardan haberdar olabilmek istiyorsanız kanala abone olmayı lütfen unutmayın. Zira bu kanalda her hafta bu konularla ilgili iki tane yeni video paylaşıyoruz.

2 Yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir