İYİMSER OL AMA NASIL? – ÖĞRENİLMİŞ İYİMSERLİK (Egzersizler ve Öneriler)
İflah olmaz bir karamsar mısınız? Kendinizle ilgili ve hayatla ilgili kötümser düşüncelere mi sahipsiniz ve bunun asla değişmeyeceğini mi düşünüyorsunuz? Size bir haberim var. Karamsarlık kader değil, değiştirilebilir ve iyimserlik öğrenilebilir ve geliştirilebilir bir beceridir. Peki ama bunları nasıl yapacağız? Gelin bu hafta bunlar hakkında konuşalım.
Pozitif psikolojinin kurucusu ve psikoloji dünyasının önemli isimlerinden Martin Seligman yıllar yıllar önce öğrenilmiş çaresizlik kavramını ortaya attı ve insanlar ve hayvanlar üzerine yaptığı deneylerle çaresizliğin öğrenilebilir bir durum olduğunu bize kanıtladı. Öğrenilmiş çaresizlik kavramı bize çok özetle şunu söyler. Eğer bir şeyi defalarca denemenizi rağmen her seferinde başarısızlıkla karşılaşırsınız ya da çaba harcamanıza rağmen her seferinde sonuç alamazsınız. Bir süre sonra o şeyle ilgili artık çaba göstermekten vazgeçersiniz. Çünkü başaramayacağınıza olan inancınız yerleşmiştir. Örneğin daha önce sigara bırakmayı belki bir iki kere denemiş bir insanın ve bırakamamış bir insanın artık asla ben sigarayı bırakmamam diye bir inanç geliştirmesi gibi. Ya da belki daha önce kurduğu işlerde olumsuz sonuçlarla karşılaşan bir girişimcinin zaman, mekan, koşullar uygun olmasına rağmen karşısına bir fırsat çıkmasına rağmen defalarca denedim.
Daha önce olmadı şimdi yine olmayacak inancıyla o işe girişmemesi gibi Martin Seligman yıllar süren pozitif psikoloji çalışmaları sonucunda tıpkı çaresizlik gibi iyimserliğin de öğrenilebilir olduğunu göstermiştir ve öğrenilmiş iyimserlik kitabıyla bize bunun detaylarını anlatmıştır. Gerçekten de çaresizliği hem kendi tecrübelerimiz hem de başkalarının tecrübelerine dair gözlemlerimiz ile bize söylenilenlerle okuduklarımızla ve izlediklerimiz de anne babamızın bizi yetiştirme biçimi gibi çok çok sayıda faktör ile öğreniyoruz.
Ancak sadece çaresizliği öğrenmiyoruz. Karamsarlığı da bunun gibi pek çok faktör yoluyla öğreniyoruz. Öte yandan sinirbilim alanında yapılan çalışmalar bize gösteriyor ki beyinde neyi çok yaparsak onunla ilgili sinir ağları oluşuyor ve bir süre sonra tekrarlamamız halinde bu davranışları o ağlar güçleniyor ve güçlü ağlar, alışkanlığa dönüşüyor. Dolayısıyla bir kere karamsar olmaya başladığınızda artık daha da fazla karamsar olmaya başlıyorsunuz. Bir kere negatif bakış açısıyla etrafa baktığınızda artık daha da negatif bir insan haline dönüşmeye başlıyorsunuz. Öte yandan yine sinirbilim alanında yapılan çalışmalar, yaşımız kaç olursa olsun her an her deneyimle beynimize yeni bağlantılar oluşabileceğine, varolan bağlantıların değişebileceğini gösteriyor. Yani, “aman ben karamsarım” “Böyle gelmiş böyle gider”, “ben değişmem” diye bir şey en azından bilimsel olarak yok. Yaşınız kaç olursa olsun yeni alışkanlıklar geliştirebiliyorsunuz. O halde beynimizi daha iyimser olma yönünde eğitilebilir miyiz? Evet diyebiliriz. Peki bunu nasıl yaparız? Beynimizi İyimserlik egzersizleri yaptırarak mesela yeni bağlantılar kurulmasını sağlayabiliriz ve bu egzersizleri tekrar tekrar yaptığımız taktirde bu bağlantılar bir süre sonra alışkanlığa dönüşecek ve artık bizim bakış açımız değişmeye başlayacak.
Şimdi olumlu bakış açısını eleştirenler hemen şunu dile getirebilirler. Yani hep iyimser mi olacağız? Karamsar da olmak lazım.
Elbette ki daha önceki videolarında da bahsettiğim gibi hayatta yaşadığımız tüm duygular, düşünceler aslında bize bir şey anlatır. Belki bazen bir şeylerin yolunda gitmediğini bize söyler. Bazen değiştirmemiz gereken bir şey olduğu hakkında bizi uyarır. Elbetteki onlar üzerinde düşünmemiz gerekir ve analiz etmemiz gerekir. Zaten bizim burada bahsettiğimiz iyimserlik de körü körüne gerçekçi olmayan, gerçekleri bastıran ya da yok sayan bir iyimserlik değil.
Başımıza gelen ya da hayatın negatif yada tırnak içinde olumsuz olarak da nitelendirdiğimiz taraflarını da gören, bunların nedenlerini analiz eden, bunları nasıl değiştirebileceğini, bunlarla ilgili kendisinin sorumluluğunun ne olduğunu, bu olaylardan ne öğrendiğini de analiz eden bir iyimserlikten bahsediyorum.
Yani araştırmacıların esnek iyimserlik dedikleri bir iyimserlikten bahsediyorum. Yani gerçeküstü bir iyimserlik değil, esnek iyimserlik. Bizim bahsettiğimiz iyimserlik ya da halk tabiriyle gerçekçi iyimserlik de diyebiliriz.
Peki konuyu uzatmadan gelelim iyimserlik egzersizlerine. Madem ki egzersiz yaptırarak buraya değiştirebiliyoruz, o zaman hangi egzersizleri yapalım? Aslında ben daha önce kanalımda yayınladığım olumlu düşünme teknikleri videomda çok etkili iki egzersizden bahsetmiştim. Burada daha kısa bir biçimde yine bu iki egzersizi örnek vereceğim. Sonra diğer egzersizleri geçeceğim. Eğer zihin yapımızı değiştirmek ve hayata daha pozitif bakabilmek, hayattaki iyi şeyleri de görebilmek istiyorsanız yapabileceğiniz çok basit bir egzersiz var.
Bunun için ihtiyacınız olan şey bir adet kalem, bir adette kağıt ya da hatta kağıt değil de bence şöyle güzel bir defter. Çünkü bir defter tutmanız isteyeceğim sizden. Günlük olarak hatta bu egzersiz için size önerim şöyle küçük, güzel, süslü bir defter alın. Sadece bu egzersiz de kullanılmak üzere. Peki ne yapacaksınız bu defter ve kalemle? Bununla yapacağınız şey şu. Her gün günün sonunda o gün için iyi gitmiş ya da o gün için şükrettiğiniz iyi ki olmuş iyi ki var dediğiniz 3 tane maddeyi o deftere yazmak. Her gün günün tarihini atıyoruz ve her akşam o gün için iyi olan üç şeyi yazıyoruz.
Bunu yaparken dikkat etmemiz gereken bazı noktalar var. Birinci nokta her gün üç farklı madde yazmak zorundasınız.
Eğer her üç aynı maddeyi yazarsanız, mesela bugün dediğiniz ki ilki bir ailem var. İkinci gün tekrar. İyi ki bir ailem var. Üçüncü gün… Olmaz. Hatta tersi yönde işlemeye başlar bu egzersiz. Neden biliyor musunuz? Çünkü bir şey bu kadar çok dile getirdiğinizde artık sıradanlaşmaya başlar ve zihniniz bunu kanıksar ve küçümser. Bir süre sonra artık o olay önemini yitirmeye başlar. Yani egzersizle bizim yapmaya çalıştığımız şeyin tam tersi olmaya başlar. O yüzden yapmanız gereken şey her gün 3 farklı madde bulmaya çalışmak. Bunları bulmaya çalışırken bir süre sonra hayatınızda aslında iyi olan fakat daha önceden görmediğiniz çok sayıda şeyi de fark etmeye başlayacaksınız. Farkındalığınız yukarıya doğru çıkacak ve hayatınızdaki o güzellikleri gördükçe kendinizi hem çok daha iyi hissetmeye başlayacaksınız hem de bakış açınız pozitif yönde değişecek.
Bunu deneyin derim. Her gün çok basit.
Bakın çok basit ama çok hayat değiştiren bir egzersiz. Bununla ilgili yapılmış sayısız bilimsel çalışma var ve bilimsel çalışmalar hem fizyolojik hem de psikolojik sağlığımızı çok çok olumlu yönde etkilediğini gösteriyor. Bu çalışmalar nelerdir? Neden zihne bu çalışmayı yaptırdığımız da bu yönde bir sonuç elde ediyoruz. Detaylarını merak ediyorsanız yine kanalındaki olumlu düşünme teknikleri videomu izlemenizi tavsiye ederim. Orada bu işin biraz nöro fizyolojisinden de bahsediyorum.
Gelelim ikinci egzersizimize. İkinci egzersizimizde kendimize bir Esnek İyimserlik formu hazırlayacağız. Ne demek esnek iyimserlik formu? Bir kağıda alın ve şöyle yatay bir biçimde tutun. Bir A4 kağıdı olabilir ya da herhangi bir defter olabilir. Bu egzersiz de başımıza gelen kötü olayların iyi yanlarını bulmaya çalışacağız. Ama bunu yaparken o olayın bize öğrettiklerini de es geçmeyeceğiz merak etmeyin. Çünkü öncelikle başınıza gelen kötü bir olayı yazın. Bu son zamanlarda başınıza gelmiş bir olay da olabilir.
Daha önce olmuş bir olay da olabilir. Olayı yazdıktan sonra şöyle kendinize ikinci bir sütun oluşturur ve bu sütunun başına şöyle bir başlık atın. Bu olay bana ne öğretti? Ardından bu olayın size ne öğrettiğini düşünün ve maddeler halinde yazın. Çünkü her olumsuz diye tabir ettiğimiz olay bize çok sayıda ders öğretir. Ardından bir sütun daha açın ve bu sütunun başına şu başlığı yazın. Bu olayda benim sorumluluğum var mıydı? Varsa neydi? Burayı da doldurun. Hemen yanına bir sütun daha açın ve bu olayın bir daha başıma gelmemesi için ne gibi önlemler alabilirim? Bunları düşünün ve alabileceğiniz önlemleri yazın ve son sütunda da bu olayın iyi yanı neydi? Bunu düşünün. Her kötü olayın aslında iyi bir yanı da vardır. Hiçbir şey olmasa bile ikinci sütunda yazdığınız o dersler var ya, aslında onlar o olayın en iyi yanlarıdır.
Bunu başınıza her kötü olay geldiğinde bu formu kullanarak eğer hayatı geçirirseniz bir süre sonra bakacaksınız ki hayatınızda başınıza gelen kötü olaylarla ilgili sadece şikayet etmek ya da ağlamakla kalmayacaksınız.
Aynı zamanda o olayın size öğrettiklerini ve o olayla ilgili iyi yönleri de daha erken bir zamanda fark etmiş olacaksınız. İşin daha da iyi yanı bir süre sonra bakış açınız bunu tekrarladıkça daha da fazla değişmeye başlayacak. Üçüncü önerim hayatınızdaki 4D’nin ve bu 4D’nin hayatınıza olan etkilerinin farkına varın. Peki nedir bu D’ler birinci D’miz Durum? Her birimiz günlük yaşamda çeşitli durumlarla, çeşitli olaylarla karşılaşırız. Mesela bir örnek üzerinden gidelim. Diyelim ki Ali ile karşılaştım ve arkadaşım Ali’ye selam vermeme rağmen selamı almadı ve yolundan geçti gitti. Yaşadığım durum bu olsun. Birinci D’nin ardından ikinci D devreye girer. Yani, düşüncelerim yaşadığım durumu beynim hemen yorumlamaya başlar. Az önce ne yaşadım? Bunun anlamı neydi? Örneğin bu örnekte şöyle diyebiliriz. Geliştireceğimiz düşüncelerden bir tanesi şu olabilir.
Ali’ye bak ya iyice havalara girdi. Hayret bir şey selamımızı da almıyor. Hayır yani sen kimsin ki selamımı almıyorsun. Geçenlerde terfi aldı herhalde ondan böyle yapıyor.
Allah Allah deyip böyle bir düşünce geliştirebilirim.
Ya da aaa görmede herhalde diyebilirim. Bakın iki farklı düşünce. Bu geliştirdiğim iki farklı düşünceye göre üçüncü de devreye giriyor. Eğer birinci düşünceden ilerlersem yaşayacağım üçüncü D yani duygu, öfke ya da hayal kırıklığı olacaktır. Bakın ikinci D ve üçüncü D’yi etkiliyor gördüğünüz gibi ya da aaa görmedi herhalde dersem o zaman başka bir duyguyu bu sefer tetikleyeceğim. Daha sakin, daha nötr olacağım. Dolayısıyla hissedeceğim duygu geliştireceğim düşünceye bağlı gördüğünüz gibi. Peki, dördüncü D’miz ne? Bu duygunun ardından da davranış devreye giriyor. Yani hissettiğim duyguya göre davranışlarım değişmeye başlıyor.
Eğer birinci düşünce tarzını, yani Ali’ye karşı öfkelenmeme sebebiyet veren düşünce tarzını benimsersem davranışlarınım çok daha farklı oluyor. Hem Ali’ye karşı, hem hayata karşı, hem diğer insanlara karşı eğer ikinci düşünce tarzını benimsersem davranışlarım yine daha farklı oluyor. Gördüğünüz gibi bu dört D sürekli olarak birbirini etkiliyor.
Yani hayatta başıma gelen olaylardan ziyade onlarla ilgili düşünce biçimim esas belirleyici olan Şekspir de dediği gibi “Şeyler, sadece olurlar. Onları iyi ya da kötü yapan düşüncedir.”
Düşüncelerimizin duygu ve davranışlarımız üzerindeki etkisini bilmek iyimserlik için çok önemlidir. Çünkü bu düşünceler yani hayatı yorumlama biçimimiz iyimserlik ya da karamsarlığımızı belirler. Eğer düşünce biçiminin ne kadar sağlıklı olduğu ya da olayları yorumlarken ne tür hatalar yapmaya eğilimli olduğunuzu merak ediyorsanız, bir diğer videom olan “stresle başa çıkmak için bu düşünce hatalarını yapmayın” videomu da izlemenizi öneririm. Halihazırda hayatı yorumlarken ne tür hatalara düşüyoruz bunları görebilirsiniz. Gelelim bir diğer iyimserlik egzersizine. Efendim ben buna tez antitez egzersizi diyorum. Ne yapıyoruz bu egzersizde, hayatla ilgili ya da kendinizle ilgili herhangi bir olumsuz düşünce yine bir kağıda yazın. Gördüğünüz gibi çok masrafsızım bir kağıt, bir kalem ihtiyacınız olan şeyler. Çok pahalı şeylere ihtiyacınız yok. Yazmak gerçekten de iyileştirir. Bunu bir düşünün derim. Peki olumsuz düşüncenizi yazdınız.
Diyelim ki ne olabilir? Kendimi yetersiz hissediyorum. Ben yetersizim ya da her şey daha da kötüye gidecek.
Gibi farklı düşünceler ya da geçen hafta şirkette bir hata yaptım. Bu hatadan sonra herkes benim aptal olduğumu düşünüyor gibi herhangi bir olumsuz düşünceyi kağıda yazdım.
Bunu kağıda yazdıktan sonra hemen karşısına bu düşünceyi çürütecek bir antitezini yazın.
Yani bu düşünceyi çürütecek kanıtlar yazmaya başlayın. Örneğin ben yeteneksizim, hiçbir şeyi beceremiyorum gibi bir düşüncenin karşısına.
Yoo aslında iyi yaptığım şeyler de var. Mesela geçen hafta şunu, şunu, şunu iyi yaptım aaa bak şunu da becermiştim.
Evet evet geçenlerde şöyle bir şeyi de doğru yapmıştım gibi onu çürütecek, antitezini yazmaya başladığınızda bir süre sonra diğer düşünce etkisini kaybetmeye başlayacak. Ya da ne bileyim. Geçen hafta yaptığım hata yüzünden şirkette herkes benim aptal olduğumu düşünüyor. Gibi bir cümleye; yoo…
Aslında diğer insanlar benim hatalarıma benim kadar acımasız yaklaşmıyorlar. Ya da diğer insanlar benim davranışlarımın benim kadar çok düşünmüyorlar. Ya da hatasız kul olmaz. Herkes hata yapabilir gibi bir düşünce yazdığımda diğer düşüncenin etkisini biraz daha azaltmaya başlamış oluyorum ve zihnimi bu olayla ilgili farklı bakış açılarına da açmış oluyorum. Bir diğer önerim dinlediklerine, izlediklerine, okuduklarına dikkat et!, izlediğin diziler, filmler, dinlediğim müzikler. Bu müziklerin ritmi. Sözleri, okuduğun romanlar, hikayeler, hatta haberler. Bunların her biri senin duygu ve düşünce yapını etkiliyor. Sen farkında olmasan bile bunu yapıyor. Şimdi diyebilirsin ki ya ne saçma, saçmalama ben onun filmi olduğunun farkındayım. Ya da ben onun dizi olduğunun farkındayım. Gerçek olmadığını farkındayım. Evet, belki sen bilinçli zihninle bunun farkındasın ama bilinç dışın bunun çok da farkında değil.
Gergin ya da negatif içerikli bir filmi izlediğimde bilinçaltın sanki sen adeta o sırada o olayı yaşıyormuşsun gibi tepki verir. Yoksa neden gergin bir gerilim filmi izlerken kasların gerilsin ya da kalbin hızlı hızlı çarpmaya başlarsın ki o sırada stres hormonları salgılamaya başlıyorsun. Dolayısıyla olabildiğince olumsuz içerikli yapımlardan uzak durmaya çalış.
Şimdi bazılarınız şunu söyleyebilirler şöyle bir televizyona baktığımızda gerçi pek televizyon seyreden kalmadı ama diyelim ki televizyondan gidelim.
Diğer medyada da durum çok farklı değil. Genellikle yerli ya da yabancı hep olumsuz, şiddet, karamsarlık içerikli yapımlar görüyoruz. Bunları hiç izlemeyin demiyorum. Sınırlı izleyin ya da en azından sayısını azaltmaya çalışın. Yani izleyecek hiçbir şey kalmaz o zaman diyorsanız da izlemeyin. Yani ben kendi adıma şahsen haberlerde dahil neredeyse hiçbir yapımı izlemiyorum. Eğer içeriği olumsuzsa. Şimdi diyebilirsiniz ki dünyadan da bir haber olalım. Hayır, tabii ki haberleri daha böyle üçüncü sayfa haberlerinden arındırılmış bir şekilde çeşitli internet sitelerinden ya da çeşitli Youtube kanallarından takip etmeyi daha doğru buluyorum kendi adıma. Çünkü en azından bu şekilde duygularımı, düşüncelerimi ve zihin yapıma korumuş oluyorum.
Şu an çok ciddi anlamda her türlü medyadan karamsarlıkla ilgili bizi karamsarlığa sürükleyecek, kaygıya sürükleyecek çok sayıda veriye maruz kalıyoruz. Bu yüzden yapmamız gereken şey aslında biraz kendimizi korumaya almak. Bununla ilgili bilinçlenmek ve seçici davranmak, izlediklerim, dinlediklerim, okuduklarım konusunda izlediklerimize, dinlediklerimize, okuduklarımıza dikkat edeceğiz. Diğer bir önerim ise söylediklerimize, yani ağzımızdan çıkanlara da dikkat etmemiz yönünde. Şöyle bir kurduğun cümlelere, o cümlelerin yapılarına ve konuşma konularına alıcı gözle bir bak. Daha çok olumsuz içerikli sıkıntılarla ilgili yaşanılan, kötülüklerle ilgili, ne bileyim hayatla ilgili şikayet dolu, sitem dolu konuşmalar mı yoksa daha çok pozitif ya da daha nötr konularla ilgili mi konuşuyorsun? Gerçekten objektif gözle şöyle bir bak. Çünkü kelimeler ve cümleler sandığından çok daha fazla ruh hali üzerinde etkili. Şikayet etmek, kötü anılardan bahsetmek belki geçici olarak sizi rahatlatabilir ama uzun vadede fizyolojinize ve psikolojinize size zarar verir.
Ne yapalım? Hayattaki kötülükleri hiç mi görmeyelim demeyin bana, elbette ki görelim ama odaklandığımız şey sorundan çok çözüm olsun. Evet böyle bir durum var. Peki ben ne yapabilirim? Peki bunu değiştirmek adına ne yapabilirim? Konuşma konularım daha çok sorunla ilgili değil de çözüm ile ilgili olduğunda benim için çok daha faydalı olacaktır. Öte yandan öyle bir şey ki bizim genel olarak negatif kelimeleri, negatif yapıları kullanma alışkanlığımız vardır. Şöyle bir düşünün. Siz hangi kelime kalıplarını daha çok düşünüyorsunuz? Mesela ben bazen eğitimlerim de katılımcılarıma sorarım.
Gelecekte nasıl bir hayatınız olsun istiyorsunuz derim. Bana gelen bazı cevaplar şöyle Elden ayaktan düşmeyin.
Kimseye muhtaç olmayın, hasta olmayım.
Şimdi bakın bunların her biri aslında iyi dilekler değil mi? Peki ama buradaki sıkıntı ne? Bu iyi dilekleri dahi negatif kalıplar kullanarak dile getiriyoruz. Oysa bunların yerine sağlıklı ve dinç bir yaşam diliyorum. Diyebiliriz mesela. Ya da kendi kendime yetecek maddi olanaklara sahip olmak istiyorum diyebiliriz. Bunu demiyoruz. Tam tersine korktuğumuz şeyleri daha çok dile getiriyoruz. Yani istediklerimizden çok korktuklarımızdan ya da kaygılandıklarımızdan bahsediyoruz. Bu da bizi negatif yönde etkiliyor. Çünkü bizim beynimiz çağrışımla çalışır. Yani ben hasta olmayayım dediğimde her ne kadar orada olmayayım kalıbı geçse de ilk baştaki kelimeye beyin odaklanır ve o kelimenin çağrıştırdıklarını düşünmeye başlar. Hasta olmayın demek başlı başına zihne. Hastalığı çağrıştırmakdır. Şöyle düşünün mesela size desem ki lütfen pembe panteri düşünmeyin, acaba kaçınız? Bunu başardı merak ediyorum. Çoğumuzun zihninde Pembe Panter o kuyruğu ile beraber canlandı bile. Halbuki ben sizi düşünmeyin dedim ama buna rağmen düşündünüz. İşte hayattaki negatif kelimelerde böyle, birisine iyi dileklerimizi iletirken dahi negatif kalıp kullanıyoruz ve negatif kelimeleri çağrıştırıyoruz. Mesela birisi araba alıyor. Diyoruz ki Allah kazadan beladan saklasın. Ne kazası ya? Güle güle kullan falan desene neden kazayı, belayı bana çağrıştırıyorsun? Dolayısıyla işte günlük yaşamda da seçtiğimiz, kullandığımız kelimeler, kalıplar hem yapı olarak hem anlam içerik olarak daha pozitif olduğu takdirde ruhumuzda daha pozitif yönde etkileyecek ve bizi daha iyimser olma yolunda destekleyecek. Gelelim bu video için iyimserlikle ilgili son önerime. Herhangi bir sıkıntı verici durum yaşadığınızda ya da olumsuz bir yaşam deneyimi yaşam tecrübesi yaşadığınızda hemen kendinize şu soruyu sorun.
Bu durumda Alice Teyze olsaydı acaba o ne yapardı onu düşünürdü.
Tabii Alice Teyze kim? biliyorsunuz değil mi? Eğer bilmiyorsanız çok büyük bir kayıp. Bu video daha sonra hemen psikolojik dayanıklılık videoma gidin ve onunla tanışın. Alice Teyze gerçekten de benim hayatımda zor zamanlarda örnek aldığım bir kişilik. Yaşadıkları tüm zorluklara rağmen ayakta kalabilmeyi başarmış, iyimserliği ile hayata tutunabilmiş insanların ilham verici yaşam hikayeleri. Sizi de İyimserlik yönünde motive edebilir. Bu anlamda çeşitli kaynaklardan faydalanabilirsiniz. Öte yandan belki de siz ya da sizin gerçekten tanıdığınız hayatınıza var olan çok ilham verici hikayeler olabilir. Eğer böyle hikayeler varsa yorum kısmına yazmanızı çok isterim. Bizlerle paylaşmanızı çok isterim. Aslında iyimserliği geliştirebilmek için sadece düşünsel teknikler değil, bedensel tekniklerden de faydalanabiliriz. Örneğin nefes egzersizleri, örneğin hem düşünsel hem zihinsel teknikler olan mindfulness, meditasyon gibi teknikler. Bunların her biri ile ilgili kanalımda videolar var. Bunları da eğer ilgileniyorsanız incelemenizi öneririm. Haftaya görüşmek üzere kendinize iyi bakın. Bu arada abone olmayı unutmayın. Eğer bu tarz videolar ilginizi çekiyorsa bildirim ziline açın ki yeni videolar yüklediğimiz de haberiniz olsun.