MOTİVASYON İÇİN BUNLARI YAP!
Motivasyon için Yapılması Gerekenler
Çoğumuzun hedefleri var, çalışılması gereken dersler, belki verilmesi gereken kilolar ya da yetiştirilmesi gereken işler. Evet, hedeflerimiz var ama iş harekete geçmeye geldiğinde maalesef çoğumuz atalete düşüyoruz. Atalet, hareketsizlik ya da eylemsizlik demek ve bu atalet döngüsü öyle bir döngüdür ki bir kere içine girmeye başladığında, yani bir kere hareketsizleştiğinde gitgide daha da hareketsiz hale gelirsin.
İşte bu atalet döngüsüne düşmemek için motive olabilmek ve harekete geçebilmek için neler yapabiliriz? Bu hafta bu videoda bunu konuşacağız. Motive olmayı neden istiyoruz? Harekete geçmek için ve çoğumuzun kafasında şöyle bir şablon vardır. Motive olursan harekete geçersin.
Peki bu çoğu zaman doğrudur ama ben size bunun tersinin de doğru olduğunu söylesem, yani harekete geçersen motive olursun. Dolayısıyla harekete geçmek için motive olmayı beklemeyin. Yani harekete geçeceğim ama motive olmayı bekliyorum. Başlayacağım ama motivasyonum yok. Ya onu bekleme. Sen bir harekete geç. Zaten sen harekete geçtiğinde bir süre sonra motive olmaya da başladığını göreceksin. Nerede hareket orada bereket? Hareketsizlik motivasyonu düşürür. Hareket motivasyonu artırır. O yüzden lütfen motive olmayı bekleme. Neyi yapman gerekiyorsa kalk, harekete geç ve yapmaya başla. Bu durum bana Claude Pepper’ın güzel bir sözünü hatırlatır.
Hayat tıpkı bisiklet üzerinde dengede durmaya benzer. Eğer durursan düşersin. O yüzden durma. Pedalları çevirmeye devam et. Kalk harekete geç.
İnsanın her eyleminin temelinde ya haz almak ya da acıdan kaçınmak yatar. Dolayısıyla harekete geçtiğimiz zaman ya o şeyden haz aldığımız için ya da başka bir acıdan kaçınmak için harekete geçeriz. Örneğin bir öğrenciyi düşünelim. Ders çalışma davranışına baktığımızda bu davranışın altında ya haz olmak vardır. Yani öğrenci ya ders çalışmaktan haz aldığı için çalışıyordur ya da ders çalışmamanın sonuçlarından kaçmak yani acıdan kaçınmak için ders çalışıyordur. Örneğin sınıfta kalmaktan kaçınmak gibi. Günlük eylemlerimizin kararlarımız çoğunun altında bu iki durum yatar. O zaman madem davranışın temelinde acıdan kaçınma ve haz alma var. Bunun üzerine çalışalım. Harekete geçmek için bu ikisiyle ilgili neler yapabiliriz?
Öncelikle önünüze bir kağıt kalem alın ve kendinize şu soruyu sorun. Eğer yapmanız gereken şeyi şu an yapmazsanız bunun sonuçları ne olur? Yani gelecekte bununla ilgili ne gibi acılarla karşılaşırsınız? Bunun olumsuz sonuçları ne olur? Bunları yazın. Örneğin mevzu diyete başlamaksa, eğer diyete başlamazsam gelecekte daha da kilo alacağım. Belki şeker hastası olacağım. Belki damarlarım tıkanacak, belki kıyafetlerimin içine sığamayacağım. Her neyse ya da mevzu ders çalışmaksa. Örneğin üniversite sınavı için istediğim bölümü kazanamam, istediğim bölümü kazanamazsam mutsuz olurum. Belki bir sene daha çalışmak zorunda kalırım gibi. Gelecekle ilgili yapmamanız durumunda karşılaşacağınız acı sonuçları görselleştirin.
Yani yazın bu acıları görselleştirmek daha da somutlaşacak ve bunlarla karşılaşmamak için, yani acıdan kaçınmak için harekete geçmek belki de daha da kolaylaşacak.
Peki işin haz kısmı ile ilgili ne yapalım o zaman? Kağıdın bir kısmında şunu yazalım. Harekete geçmeye çalıştığınız bu eylemle ilgili haz veren ne olabilir? Yani bunun keyifli yanları ne olabilir? Biraz düşünürsek eminim en sıkıcı gibi görünen eylemlerin dahi keyif veren, haz veren kısımları bulunabilir.
Bunları da düşünüp yine kağıt üzerine geçirebiliriz.
Motivasyon için çok basit gibi görünen ama çok etkili bir diğer yolda özlü sözlerden destek almaktır. Gerçekten de bazı özlü sözler bizi harekete geçirmek de çok başarılıdır. Bunun için internette şöyle bir arama yap. Motive edici sözleri bul ve hoşuna giden, sana uygun olan, seni harekete geçireceğini düşündüğün sözlerin çıktısını al ve görebileceğin yerlere yapıştır. Ben de zaman zaman özlü sözlerden faydalanırım.
Örneğin en sevdiğim özlü sözlerden bir tanesi şimdi değilse ne zaman? Yani harekete geçmek için neyi bekliyorsun? Mesela spor yapmam gerektiğinde ya da bir diyete başlamam gerektiğinde ise bunlar genellikle acı verici gibi gözüktüğü için bana hep şunu söylerim. Acı yoksa kazanç yok. Bu söz de kendi kendimi motive etmeye çalışırım. Ya da önümde bitirmem gereken işler dağlar gibi biriktiğinde ve ben başlamaya çok üşendiğimde. Kendime şunu söylerim. Bitirmek için başlamak gerek. Bir kilometrelik bir yol bile bir adımla başlar. Bu sözler gerçekten de harekete geçirme de etkili oluyor ben de sen kendine uygun sözler bulabilirsin.
Sizin de kendi kendinizi motive etmek için kullandığınız özlü motivasyon sözleri varsa lütfen yorumlarda belirtin. Belki de bizim izleyicilerimiz de o yorumlardaki sözlerden kendilerine yeni bir motivasyon sözü bulabilirler. Özellikle zor koşullardan çıkmış ve başarıyı yakalamış, engeller karşısında pes etmemiş insanların gerçek başarı hikayelerini okudukça göreceksin ki onlar da bizim gibi sadece birer insanlar. Üstelik bazıları bizden çok daha zor koşullardalar. Ancak bizlerden farkı onların engeller karşısında pes etmemeleri ve azimle yollarına devam etmeleri. Bu insanların hikayelerini okudukça sen de içinde harekete geçme gücü bulabilirsin. Bununla ilgili olarak özellikle Mümin Sekman’nın “Azmin Zaferi Hikayeleri, İnsan İsterse” kitap setini öneririm. Burada çok sayıda gerçek yaşam hikayesi bulacaksınız. Bunun yanı sıra benim kalalım da ilham veren gerçek hikayeler oynatma listesine de bakabilirsiniz.
Bu oynatma listesine düzenli olarak gerçek başarı hikayelerini yüklüyoruz. Ne güzel demiş Şekspir “Daha iyi, iyinin düşmanıdır” Bazen harekete geçmememizin sebebi mükemmel koşulları beklemektir. Mükemmeliyetçiliktir. Halbuki mükemmel koşulları beklerken bir de bakarsın ki hiçbir şeyi yapamamışsın. O yüzden harekete geçmek için koşulların mükemmel olmasını bekleme. Sen bi harekete geç, yolda düzeltirsin. Yani birazcık da göç yolda düzelir diyebilmek gerekir. Bazen de hedeflerimiz için harekete geçmekten bizi alıkoyan şey başarısızlık korkusudur. Ya olmazsa? Ya başarısız olursam diye düşünürüz ve bununla ilgili türlü türlü senaryoları kafamızda kurarken kendimizi buluruz. Yani ya olmazsa ne olurun görsel bir imgesini yaratırız ve onun içerisinde adeta kayboluruz. Halbuki yapmamız gereken şeylerden bir diğeri de ya olursa? Yani başarılı olduğunda nasıl olacak? Hedefe ulaştığımda nasıl olacak? Hayatım nasıl değişecek? Kendimi nasıl hissedeceğim? Bunu odaklanmaktadır. Bununla ilgili olarak imgelemenin, yani hayal gücünün gücünü kullanabilirsiniz. Başarıya ulaştığınızda hayatınızın nasıl olacağını, diğer insanların sizi nasıl tebrik edeceğini, neler yaşayacağımızı düzenli olarak hayalinizde canlandırın. Bunun adeta spor gibi bir egzersiz olarak düşünün ve günlük olarak yapın. Hatta bununla ilgili eğer talep gelirse birkaç tane motivasyon, meditasyon videosu yükleyebiliriz. Eğer böyle bir talebiniz varsa lütfen yorumlara yazın. Yeterince talep gelirse böyle bir video yapabiliriz. Özetle ne istemediğinize değil, ne istediğinize odaklanın. Enerjinizi size hedefinize doğru giderken alıkoyacak olası engeller üzerine değil, nasıl başarılı olacağınız üzerine odaklayın. Harekete geçmememizin sebeplerinden bir diğeri de öz yeterliliğimizin düşük olması olabilir. Öz yeterlik. Stanford Üniversitesi’nden psikolog, Albert Bandura tarafından kişinin hedeflerine ulaşacağına dair kendi yeteneklerine olan inancı olarak tanımlanır. Yani öz yeterliği yüksek olan bireyler kendi yeteneklerinin, kendi yeterliliklerinin o hedef için uygun olduğunu düşünürler.
Dolayısıyla daha kolay motive olurlar ve engeller karşısında kolaylıkla pes etmezler. Peki sizin öz yeterliliğiniz ne durumda?
Mesela hedefe doğru ilerlerken herhangi bir engelle karşılaştığınızda kendinize zaten başarısız olacağımı biliyordum mı diyorsunuz, yoksa engeller beni vazgeçemez mi diyorsunuz? Bazen de etraftaki öğrenilmiş çaresizlik yaşayan ya da yaşamış insanları olumsuz söylemleri bizi hedefe doğru demotive eder. Yani sigarayı bırakmak istiyorsunuz. Yok ya bırakamazsın. O iş öyle kolay değil ya o iş olmaz. Çünkü nokta nokta nokta diyerek teker teker o işin neden başarılamayacağına dair bahanelerini sıralar var. Bu gibi insanları gördüğünüzde derhal koşarak uzaklaşmanızı öneririm. Onlara şöyle de söyleyebilirsiniz “Ya bir yol bul, ya yol aç ya da yolumdan çekil. Bazen de bir başkası değil de kendi kendimiz, kendi içimizdeki o iç ses bizi demotive eder ve neden olamayacağına dair bahaneleri sınırlar. Çoğumuzun içerisinde geçmiş başarısızlık tecrübelerimizden ya da gözlemlediğimiz şeylerden duyduklarımız dan yola çıkarak içimizde oluşturduğumuz, bizi sınırlandıran, harekete geçmemizi engelleyen inançlar vardır. Mesela ya bu saatten sonra olmaz ya. Kaç yaşına gelmişim artık bu yaştan sonra olmaz gibi. Ya da ya ben yapamam, ben başaramam, iradesizim gibi. Ya da bu hayatta zaten çalışarak bir yere gelemezsin gibi gözlemlerimiz ya da yaşanmışlıklarımız sonucu oluşturduğumuz birtakım sınırlandıran inançlarda harekete geçmemizi engelliyor ve bizi demotive ediyor olabilir. Bunlarla baş edebilmenin ilk adımı bunları fark etmektir. O yüzden şöyle kendi kendinize bakın ve sizi harekete geçmekten alıkoyan olası sebeplerinizi yazın. Bunlardan kaç tanesi gerçek? Kaç tanesi bahane? Farkına varın. Sizi demotive eden şey ister kendi iç sesiniz olsun, isterse dışarıdaki diğer insanların sesleri olsun. Eğer hedefinize ve kendi yeterliliğinize inanıyorsanız yola devam edin ve aklınıza hep kurbağanın hikayesini getirin. Bir gün kurbağalar çölün ortasındaki çok yüksek bir kuleye tırmanma yarışı yaparlar.
Yarışmacı kurbağaların yanı sıra seyirci kurbağalar da alana gelirler ve doldururlar izlemek için. Ancak seyirci kurbağalar yarışmacı kurbağaların hiçbirinin o yüksek tepeye çıkacağına inanmamaktadır. Bu yüzden de kendi aralarında konuşurlar. Zavallılar nasıl olsa başaramayacaklar. Boşu boşuna yarışıyorlar. Kendi aralarındaki bu konuşmalar aslında yarışmacı kurbağalar tarafından da duyuluyordur. Yarışma başlar ve kurbağalar teker teker kuleye tırmanmaya doğru yol alırlar. Derken kuleye tırmanamadığını gören kurbağalar teker teker yarışmayı bırakmaya başlarlar.
Onların yarışmayı bıraktığını gören seyirci kurbağalar ise daha yüksek bir sesle Yapamayacaksınız, başaramayacaksınız, inin oradan boş verin diye tezahüratlarını yükseltmeye başlarlar.
Bu yüksek tezahüratlarında eşliği ile teker teker kurbağalar yarışmayı bırakırlar. Ancak bir tanesi hariç bir tanesi her türlü olumsuz protestoya rağmen tırmanmaya devam eder. Vazgeçmez, pes etmez ve sonunda da en tepeye ulaşmayı başarır.
Seyirci kurbağalar buna oldukça şaşırırlar ve acaba bunu nasıl başardı diye onun yanına giderler ve sorarlar Yahu buraya kimse tırmanamazdı.
Sen bunu nasıl başardım derler ama bir cevap alamazlar. Evet, çünkü bizim kurbağamız sağırdır. Sağır olduğu için de bu tezahüratları duymamış ve başarmıştır. İşte siz de ister içinizden olsun, ister dışınızdan olsun sizi demotive eden o seslere karşı sağır olun. Motive olabilmek için konfor alanı kavramını farkına var. Kendi konfor alanını belirle ve mümkünse orayı terk et. Sürekli yaptığın işler, şimdiye kadarki alışkanlıkların, tecrübelerin bilgilerin senin konfor alanını oluşturur. Bu konfor alanın içerisinde rahat ve huzurlusundur. Çünkü her şey tanıdık ve bilindiktir. Örneğin 10 yıldır aynı işyerinde çalışıyorsam artık orası senin konfor alanındır. Çünkü yeni olan hiçbir şey neredeyse yoktur. Dolayısıyla her şey tanıdık ve bilindiktir. Ancak eğer bir hedefim varsa bu hedef büyük bir olasılıkla konfor alanın içinde değil, daha çok şuralarda bir yerdedir. İşte o hedefe ulaşmak için de şu an içinde bulunduğun bu konfor alanından çıkmam gerekir. Yani yeni alışkanlıklar geliştirmen ve belki de şimdi yaptığım bazı şeyleri yapmamam gerekir. Yani değişmen ve gelişmen gerekir. Konfor alanından çıktığın an gelişim alanı dediğimiz bir alana gelirsin.
Bu alan senin artık değişmeye ve gelişmeye başladığın, farklı şeyler yaptığın, yeni bilgiler öğrendiğin bir alandır. Dolayısıyla bu alanda çok fazla sayıda bilinmezlik vardır. Çünkü sen bu alana hakim değilsindir. İşte bu yüzden de bilinçaltı bundan rahatsızlık duymaya başlar. Çünkü bilinçaltı her zaman rutin bir hayat sever. Yani her şeyin tanıdık, bilindik olduğu, çok fazla belirsizliklerin olmadığı bir hayat ister. Ve sen hali hazırda yaptığın alışkanlıkları geride bıraktığında, yeni şeyler yapmaya başladığında bilinçaltın buna direnir. Çünkü belirsizlik demek bir anlamda ölüm demektir onun için seni bu belirsizlik dünyasından daha bilindik, daha güvenilir olan konfor alanına çekmeye doğru çalışır. Bunun için de sana çeşitli bahaneler türetir. Diyelim ki sigarayı bırakmak gibi bir hedefim var. Şu anda dumanlı hava sağanda yani konfor alanının içerisinde rahatsın. Çünkü her zaman yaptığı şeyi yapıyorsun. Ancak her zaman yaptığı şeyi yapmayıp bir kenara bıraktığında yeni alışkanlıklar geliştirdiğinin de yani sigarasız hayata başladığında konfor alanından çıkıp gelişim alanına geçmeye başlıyorsun. Gelişim alanına girdiğinde ilk zamanlar belki her şey çok güzel fakat bir süre sonra bir de bakıyorsun ki bilinçaltın çeşitli bahaneler üretmeye başlamış. Ya içende ölüyor, içmeyende ölüyor ya. İçebiliriz aslında ya bir taneden bir şey olmaz ya da ya benim ninem içiyordu 90 yaşında öldü. Aslında bizim genler sağlam gibi çeşitli bahanelerle bir de bakmışsın ki tekrar dumanlı hava sahana geri dönmüşsün. Peki ama madem benim beynim benim bilinçaltınım beni hayatta tutmak üzerine çalışıyor. Neden beni tekrar sigaraya başlatıyor? Çünkü senin bilinçaltının sigarayla ilgili değil de daha çok rutinleşmiş bilindik şeylerle ilgili alanı güvenli alan diye düşünüyor ve o yüzden de seni tekrar alışkanlıklarına geri çekmeye çalışıyor işte hayatımda herhangi bir hedef için yeni bir adım attığında bil ki ilk zamanlar biraz zorlu geçebilir. Çünkü bilinçaltını seni tekrar geriye çekmek için çalışacaktır. Ancak bu süreçte bunun farkında ol. Ve şu anda evet böyle bir direnç gösteriyor bilinçaltım buna. Ancak ben buna alışacağım diyerek. Eğer direnirsen bir süre sonra artık bu yeni alan yani gelişim alanı da senin bilinçaltın için tanıdık, bilindik ve güvenilir bir yer haline gelmeye başlayacak ve sen artık daha rahat etmeye başlayacaksın. Ama bunun için o kritik süreyi aşağı bilmen gerekiyor.
Yani sözün özü, harekete geçmek için önce konfor alanını fark et ve bu alandan çık dışarı.
Motivasyon için kendi kendinize ödüllendirmeyi unutmayın. Hedeflerinize doğru ilerlerken köşe başlarında kendinize minik ödüller verin. Kendinizle yaptığınız içsel konuşmaları olumluya doğru çevirin ve kendi kendinizle gurur duyun. Bakın kendi kendimize yaptığımız o içsel konuşmalar da motivasyon üzerinde çok etkilidir. Bu konuşmaları nasıl pozitife çevirebileceğinizle ilgili bir videom var. Bu videonun linkini aşağıya koyacağım. İç sesle ilgili kendini yargılıyor musun? İç sesim ne diyor? Videomda bunun detaylarını anlatıyorum. Eğer bu videoyu sonuna kadar izlediysen harikasın. Yani bu bile seni motive etsin. Çünkü en azından motive olmak için bir adım attın ve bu videoyu sonuna kadar izledin. Şimdi daha fazlasını yap ve kişisel ve psikoloji ile ilgili videolar yüklediğim kanalıma abone ol, bildirim zilini de aç ki. Ben de motive olayım. 🙂