İŞ YERİNDE ÇOCUKLUK TRAVMAMIZI TETİKLEYEN 3 DURUM
İş yerinde sizi en çok hangi durumlar adeta çileden çıkartıyor, tepkiselleştiriyor. İş ortamında yaşadığımız bazı sorunlar biz farkında olmasak da çocukluk travmalarımızı tetikleyip bize aşırı tepkisel ve duygusal bir hale getirebilir mi? Bu videoda iş yerinde bizi tetiklemesi olası üç durumdan bahsedeceğiz. İşyerleri, kurumsal şirketler, holdingler deyince dışarıdan yetişkin insanların çalıştıkları, ürettikleri, kendilerini var ettikleri büyük yerler gibi görürüz. Oysa genellikle gerçekte olan, içinde büyük çocukların bulunduğu devasa kreşler olduklarıdır. Bunun sebebi, o işyerini oluşturan en önemli parçalar olan bizlerin her ne kadar dışarıdan fiziksel olarak bir yetişkin gibi görünsek de içeride ruhsal olarak 0-6 yaş döneminde takılıp kalmış yaralı çocuklar olmamızdır. Geçmişte, özellikle çocukluğumuzda ya da belki ergenliğimizde bazen bir şeyler yolunda gitmez, bazen bir şeyler gereğinden fazladır, bazense eksik ya da dengesiz ve sonuçta bizler ruhsal olarak yaralanırız. Bu yaralanmaya karşı çocuk zihnimizle bazı savunma mekanizmaları, baş etme stratejileri geliştiririz. Mesela kimimiz yaşadığımız acıyı bastırmaya çalışırız, yok saymaya çalışırız. Kimimiz aslında hissettiğimizin tam tersiymiş gibi davranırız. Kimimiz yaşadığımız acıdan korunmak için ya da cezadan korunmak için hayatımızdaki zorbayı memnun etmeye, ondan onay almaya çalışırız sürekli. Kimimiz mükemmeliyetçilik de mesela eleştirilmeye yargılanma ya da onaylanmamanın yarattığı suçluluk ve değersizlik duygusundan kaçmaya çalışırız. Çocuklukta acıya karşı geliştirdiğimiz bu baş etme stratejileri bir süre sonra kalıcı hale gelir ve yetişkinlikte de aslında kullandığımız düşünce ve davranış alışkanlıklarına dönüşür. Hatta Alain de Botton şöyle der “Kişilik dediğimiz şeyin büyük kısmını, kaygı ve üzüntüye karşı kendimizi nasıl savunmayı seçtiğimiz belirler.” Bu konuyla ilgili kişiliğim dediğin ama aslında travma tepkisi olan 5 davranış isimli videom da ilginizi çekebilir.
O videonun da linkini yorum kısmına bırakıyorum. Çocuk zihnimizle acıya karşı geliştirdiğimiz bu savunma mekanizmaları kısa vadede bizi rahatlatır gibi görünse de aslında bizi o hep yaralandığımız ilk andaki hislere götüren, çocuk yaşta takılıp kalmamıza ve yetişkin benliğimizin yeterince gelişememesine neden olan bir döngüye hapseder. Sonrasında farkında olmasak da hep o yaraya benzer yerlere gitmeye çalışırız ve oraya gidip o yarayı iyileştirmeye, yarım kalan işleri tamamlamaya çalışırız. Bu videoda bahsedeceğim iş yerindeki bazı durumlar da o çocuk yaşta aldığımız yaraları tetikleyebilir. Ancak bu videonun yanlış anlaşılmasını istemiyorum. Bu videonun amacı kapitalist sistemi destekleyip bütün suçu bireyin üzerine yıkmak değil elbette. Anlattıklarıma karşı taraf tamamen sorunsuz. Sorun sizde demek istemiyorum. Zaten amacımız tırnak içinde bir suçlu bulmak değil. Amacımız verdiğimiz tepkilerden yola çıkarak kendimize doğru bir yolculuğa çıkmak, kendimizi daha yakından tanıyabilmek. Dış dünya ve diğerleri. Onları nasıl gördüğümüzü, nasıl algıladığımız, onlara nasıl tepkiler verdiğimiz, bizi bize yansıtan aynalarımızdır aslında. Çünkü onlara verdiğimiz tepkiler, onları algılama biçimlerimiz, duygularımız, düşüncelerimiz, davranışlarımız. Bunların her biri içte var olan ve ilgilenilmesi gereken yaralarla, ihtiyaçlarla ilgili bize bazı mesajlar verir. Şimdi bazılarımız şöyle diyebilir Ya benim çocukluk travmam yok ki. Travma deyince aklımıza hep böyle çok somut ve nispeten böyle sanki daha büyük, daha şiddetle yaşanan birtakım krizler geliyor. Ancak çocukluk çağında yeterince ya da dengeli bir biçimde sevgi, şefkat, her halinle kabul edilme, onaylanma, güven, güçlü ve yeterli hissetme gibi duygusal bir akım ihtiyaçlarımızın karşılanmamış olması ya da yetersiz ya da dengesiz bir şekilde karşılanmış olması da travmaya sebep olabilir ve ebeveynler çoğu zaman bunu farkında olmadan ya da hatta bazen iyi niyetle yaparlar.
Bu yüzden çocukluk çağında bir travmamızın olması ille de ebeveynlerimizin kötü insanlar olmasını gerektirmez. Peki gelelim işyerinde bizi tetikleyebilecek durumlara. İlk durum Patronla ya da yöneticiyle sorunlar. Yani genellikle otoriteyle ilgili sorunlar. Bunlar neler olabilir mesela? Patronunuz aşırı öfkeli olabilir. Hakikaten zorba gibi olabilir, bencil olabilir, adaletsiz olabilir ya da onun beceriksiz, yetersiz olduğunu düşünüyor olabilirsiniz. Ya da belki onun sahte olduğunu düşünüyor olabilirsiniz. Bu arada bu gerçekten öyle de olabilir. Ama burada üzerinde durduğumuz nokta, onun nasıl olduğundan ziyade bizde yarattığı duygu durumu ve bizim onu nasıl algıladığımız. Peki bu durumun sizi tetiklediğini nasıl anlarsınız? Sık sık çalıştığınız iş yerlerinde yönetici pozisyonundaki kişilerle sıkıntı yaşamak, onun söylediklerinin ve yaptıklarının sizi fazlasıyla tetiklemesi, aşırı tepkiler vermeniz. Mesela kendinizi sürekli onun dediklerini ya da yaptıklarını düşünürken bulabilirsiniz ya orda öyle dedi. Niye öyle dedi? Böyle yapmalıydı? Tekrar tekrar zihninizde onunla yaptığınız görüşmeler ya da onun dediği birtakım sözler ya da davranışlarını oynatabilirsiniz mesela. Yani ciddi bir aşırı düşünme ruminasyon durumunda kalabilirsiniz yöneticinize ya da patronunuza ilgili. Ya da mesela belki onun yaptığı bazı davranışlar sizi fazlasıyla hayal kırıklığına uğratmış olabilir. Bu hayal kırıklığı üzerine düşünüyor olabilirsiniz ya da belki bir şekilde onu etkilemek ya da onu yönlendirmek için fazlasıyla uğraşıyor olabilirsiniz. Bunların her biri, yani ona karşı aşırı tepkisel olmak ya da onun yaptıkları dediklerini aşırı şekilde düşünmek ya da bir şekilde ona etkilemeye çalışmak, ondan sürekli onay almaya çalışmak.
Bunların her biri bir şekilde bizim tetikleniyor olabileceğimiz göstergeleri. Bakın birileri haksızlık yaptığında ya da birileri sizi yanılttığında, hayal kırıklığını uğrattığında tepki göstermek elbette ki son derece normal ve sağlıklı olan şeydir. Bu şekilde bizler kendi hakkımızı koruruz ve gelecekteki olası tehditlere karşı önlem alırız. Ancak burada bahsettiğim tepki biraz daha farklı. Eğer bu durumlar sizi diğer çoğu insana göre çok daha fazla etkiliyorsa, duygusal olarak da davranışsal olarak da çok daha fazla etkiliyorsa mesela bu durumu aklınızdan bir türlü çıkaramıyorsanız, sürekli tüm hayatınızın odak noktası haline getirdiyseniz o zaman bir tetikleme durumu söz konusu olabilir. Peki bunun kaynağı ne olabilir? Bu tepkilerimiz bize bizimle ilgili ne anlatıyor olabilir? Acaba patronu ya da yöneticiyi amiyane tabirle tırnak içinde bu kadar çok kafaya takmamızın sebebi bir şekilde onu geçmişimizdeki bir otorite figürüyle eşleştirmemiz olabilir mi ki bu otorite figürü anne babamız olabilir, bize bakım veren başka birisi olabilir. Yani anneanne, babaanne, dede, işte, amca, hala her neyse bunlar olabilir, bir öğretmen olabilir. Acaba bizim bu verdiğimiz tepkiler, geçmişte var olan bu kişi ve ondan aldığımız yarayla ilgili olarak bir hesaplaşma, geçmişle olan ilişkimizi düzeltme ya da o yarayı iyileştirme, onarma çabamız olabilir mi? Örneğin sürekli yöneticisini etkilemek isteyen, ondan hep pozitif geribildirim almak isteyen, en ufak bir ona göre tırnak içinde negatif bir geribildirim aldığında ya da en ufak bir hata yaptığında dünyası başına yıkılan kişi çocuklukta duygusal ihmale uğramış olabilir. Yeterince görülmemiş, duyulmamış olabilir. İlgisiz bir ebeveynin belki sürekli dikkatini çekmeye çalışmıştır ve bunu başaramamıştır.
Bunun için çok uğraşmıştır. Ebeveyn diyorum ama dediğim gibi buradaki otorite figürü bazen bir öğretmen de olabilir ya da çocuğun hayatındaki başka bir otorite figürü de olabilir. Ya da koşullu sevginin olduğu bir ailede büyümüş olabilir. Yani ancak başarılı olduğunda ya da uslu durduğunda ya da bir şeyleri hatasız yaptığında kendisiyle yeterince ilgilenilmiş olabilir, ihtiyaç duyduğu ilgiyi, sevgiyi ancak o zamanlarda görmüş olabilir. Ya da bazılarımız utanç ve suçluluk duygusunun ağır bastığı bir aile ortamında büyümüş olabiliriz. Hatta bazılarımız belki ebeveynlerimiz tarafından ya da işte o otorite figürü tarafından, belki fiziksel, belki sözel, belki de psikolojik şiddete maruz kalmış olabiliriz. Tabii bunların her biri ihtimaller ve herkes için, her koşulda, her zaman geçerlidir demiyorum. Ancak genellikle bu konuyla ilgili derinlemesine düşünmeye başladığımızda ilgili bir anı yakalayabiliriz. Gelelim ikinci duruma. Mesela sorumsuz ya da tembel çalışanlar iş yerinde bazı insanları aşırı sorumsuz, tembel, disiplinsiz mi görüyorsunuz? Ve bu durum sizi aşırı derecede rahatsız mı ediyor? Mesela şuna benzer cümleler çıkıyor mu sizden de? Ben bunların yaşındayken asla geç kalmazdım. Biz böyle miydik ya? Her zaman işyerine ilk ben gelirdim, en geçte ben çıkardım. Yıllık iznimde bile gerekirse gelir gönüllü çalışırdım Bunlardan mesai dışında bir şey iste. Hayatta yapmazlar. Tutturmuşlar bir iş yaşam dengesi. Sorumsuz tembeller. Mesela kolaylıkla hayır diyebilen, sınır çözebilen insanlar size bencil mi geliyor? Kendilerini ve haklarını önceledikleri için içten içe onları uyumsuzlukla mı suçluyorsunuz? Oysa siz hep kendi istek ve ihtiyaçlarınızı belki ikinci plana attınız. Sırf uyumsuzluk olmasın diye. Belki de hiç istemediğiniz işleri yapmak zorunda kaldınız, yaptınız, sesinizi çıkarmadınız.
Sorumsuz, tembel ya da disiplinsiz olarak adlandırdığımız etiketlediğimiz bu insanların bizi bu kadar çok rahatsız etmesinin asıl sebebi belki de bizim zamanında kendimizi koruma, kendi istek ve ihtiyaçlarımızı ifade edebilme, bunu önceliklendirebilme, içimizden geldiği gibi davranabilme, hayır diyebilme, bir parça dinlenebilme, ihtiyaçlarımızı fazlasıyla bastırmış olmamız olabilir. Yine koşulu sevginin olduğu ortamlarda büyümüş çocuklar ne yazık ki çoğu zaman onay alabilmek, kabul görebilmek uğruna pek çok istek ve ihtiyacını bastırmak durumunda kalır. Ve bastırılan bu ihtiyaçlar ileride bu ihtiyacı bize hatırlatan diğerleri tarafından tetiklenir ve bizi tepkiselleştirir. Efendim, gelelim üçüncü durumumuza bizi tetikleyebilecek. İşyerinde adaletsizlik olan durumlar. Adaletsizlik doğal olarak hiçbirimize iyi hissettirmez, hissettirmemeli de. Ancak bazılarımız için bu durum biraz daha fazla can yakıcıdır. Bazılarımız buna karşı biraz daha fazla hassasız. Hatta bazılarımız çok da aslında adaletle ilişkilendirilemeyecek durumları da o noktaya çekip bunu bir adalet savaşı haline getirebilir ve bununla ilgili bir savaşçı olabilir. Bazı durumlarda ve yine bazılarımız için bunun altında yatan sebeplerden biri yine geçmiş dönemlerde, belki çocukluğumuzda, belki ilk gençlik dönemimizde ya da ergenliğimizde haksızlığa uğradığımız, hakkımızı koruyamadığımız ve bunun için kendimizi gerçekten kötü hissettiğimiz zamanlarla ilgili bir yara olabilir. Belki de her durumu bir adalet savaşına dönüştürmemizin sebebi çocukluğumuzda maruz kaldığımız o adaletsizliği çözmeye ve bu travmayı işlemlemeye çalışmamızdır. Şemalarla ilgili videolarımı izleyenler hatırlayacaktır. Geçmiş dönemlerde yaşadığımız sıkıntıları zihnimizde çözümleyebilmek için o sıkıntı yaratan duruma, benzer kişilere ya da durumlara adeta çekiliriz yetişkinliğimizde de. Yani sanki o travmayı tekrar tekrar kendimize yaşatmaya çalışırız.
Tabi burada amaç yarım kalan işlerimizi tamamlayabilmek daha önce de belirttiğim gibi. Bu biraz detaylı bir konu. Merak edenler şemalarla ilgili oynatma listemdeki videoları izleyebilirler ve kendilerini daha da yakından tanıyabilir. Onun da linkini yine başa sabitledim yorumda bulabilirsiniz. Bu videoyu izledikten sonra pek çok kişi şöyle diyebilir. Ne yani hırsızın hiç mi suçu yok? Bakın, olabilir vardır da. Burada bizi ilgilendiren şey olağan şeyden ziyade bunun bizde yarattığı duygu. Bunun neden bizi bu kadar çok tetiklemiş olabileceği, neden bunun bizi bu kadar çok rahatsız etmiş olabileceği. Sadece rahatsız eden kişiye ya da duruma takılıp kaldığımızda genellikle yüzeyde kalırız. Ancak bizi rahatsız eden şeyden ziyade neden bu kadar çok bizi rahatsız ettiğini analiz etmeye başladığımızda ise daha derinlere ineriz ve kendimizle yüzleşmeye başlarız ki çoğu zaman asıl çözüm de buradadır. Yani asıl çözüm çoğu zaman bakmayı pek de düşünmediğimiz yerdedir. Öte yandan elbette tek sorumluluk bireyde değildir, iş yerlerinin ve yöneticilerin de çalışanların kendilerini daha iyi hissedebilecekleri, kendilerini var edebilecekleri toksik olmayan bir işyeri kültürü yaratma konusunda elbette ki sorumlulukları vardır. Ancak bu kanalda biz daha çok bireysel dönüşümle ilgili konuştuğumuz için işin bu tarafına baktık bu videoda. Kendinizi daha yakından tanıyabilmek, stres, kaygı ve pek çok zorlayıcı duyguyla baş edebilmek için etkili teknikleri merak ediyorsanız eğer, bu kanalda her hafta bu konuyla ilgili yeni videolar paylaşıyoruz. Aynı zamanda daha önce paylaştığımız videolar da dikkatinizi çekebilir. Bunları merak ediyorsanız kanalımızdaki oynatma listeleri sekmesine bir göz atmanızı öneririm. Yeni videolarımızdan haberdar olabilmek istiyorsanız kanala abone olmayı ve bildirim zillerini açmayı unutmayın lütfen.
1- TEDX KONUŞMASI: https://youtu.be/1lISxy6D5Ig?si=JhNuwnCWE5e7g4TD
2- KİŞİLİĞİM DEDİĞİN AMA ASLINDA TRAVMA TEPKİSİ OLAN DAVRANIŞLAR: https://youtu.be/TJN5WrIL1-Y?si=6uNqChk9ZbU4nXFE
3- ŞEMALAR VE BUGÜNE ETKİLERİ: https://youtube.com/playlist?list=PLQ0GXHNs4RAHpp_99REVcMlyEnBURwVlW&si=X2neplQmpXNrVwid