İLETİŞİM VE İLİŞKİLERDE PSİKOLOJİK OYUNLAR

İşyerinde, evde ya da okulda kurduğumuz sosyal ilişkilerde diğer insanlarla olan iletişimimiz de çeşitli psikolojik oyunlar oynarız ve çoğu zaman bunu yaptığımızın farkında değilizdir. Çoğu zaman bu senaryosunu yıllar yıllar önce yazdığımız psikolojik oyunları oynarız. Ya da birileri bize bu oyunları oynar. Biz bu oyunlara dahil oluruz. Peki acaba nedir bu oyunlar? Siz farkında olmadan hangi psikolojik oyunları oynuyorsunuz ya da acaba size hangi oyunlar oynanıyor? Bu videoda bunu konuşalım. Ünlü psikiyatrist Eric Berne bu psikolojik oyun kavramını ortaya atmıştır. Ona göre insanoğlu fiziksel ve ruhsal sağlığını koruyabilmek için diğerlerinden gelen varlığının onanması ile ilgili mesajlara muhtaçtır. Nasıl ki küçük bir bebek hayatını devam ettirebilmek için annesinin ya da ona bakım veren kişinin dokunuşlarına ihtiyaç duyuyorsa, bu dokunuşları yeterince almadığında gelişim geriliği gösterebiliyor. Hatta hayatı tehlikeye girebiliyorsa aynı şekilde büyüdüğümüzde de yani çocukluğumuzda ve yetişkinliğimizde de diğerlerinden gelen ve varlığımızı onaylayan mesajlara ihtiyaç duyuyoruz. Bu psikolojik ve fizyolojik sağlığımız için olmazsa olmaz adeta. Düşünsenize uyandığınızda sabahleyin herkes siz yok musunuz? Gibi davransa mesela. Ne bileyim size selam vermese, gözünüze bakmasa sizi dinlemese, trafikte önünüze geçse kendinizi nasıl hissediyorsunuz? Bunun sürekli olduğunu varsayın. Bu gerçekten de kişi için çok zorlayıcı ve fiziksel ve psikolojik sağlığını bozucu bir durum. Tabii yaşımız ilerledikçe, büyüdükçe diğerlerinden beklediğimiz o varlığımızın onanması ile ilgili mesajlar şekil değiştirir ve çeşitlenir. Örneğin bir bebekken diğerlerinin bizi pış pışlaması belki yeterli olabiliyorken, büyüdükçe bu mesaj şekil değiştirir ve belki diğerlerinin dikkatini çekebilmek, diğerlerinin ilgisini çekebilmek, diğerlerinin bizi dinlemesi, diğerlerinin bizi sevmesi ya da değer vermesi şeklinde şekil değiştirebilir.

Bizler özellikle 0-6 yaş dönemindeki yaşam deneyimlerimizi dayanarak o zamanlar ki sınırlı bilincimizle hayata dair, kendimize dair ve diğer insanlara dair bazı kararlar alırız ve bu kararları bir ömür boyunca farkında olmadan uygularız. Öyle şeyler yaparız, öyle seçimlerde bulunuruz ki eninde sonunda o 0-6 yaş döneminde aldığımız kararı desteklerken ya da destekleyen şeyler yaşarken buluruz kendimizi. Diyelim ki 0-6 yaş döneminde anneyle bağlanmalı, bir sorun yaşadınız. Annenizden ya da size bakım veren kişiden yeterli ilgiyi göremediniz. Bu durumda tabii herkes için geçerli değil ama bazı kişiler için bu durumda zihninizde ben sevilmeyi hak etmiyorum. Ben değersiz ya da diğer insanlar güvenilmez gibi bir karar vermiş olabilirsiniz. Böyle bir karar almış olabilirsiniz. 0-6 yaş dönemindeki o sınırlı bilincinizle aldığınız bu karar daha sonra yaşınız ilerlediğinde büyüdüğünüz de farkında olmadan bilinç dışı bir şekilde sizin seçimlerinizi, davranışlarınızı, hayatınızı, yaşama biçimini etkileyecek. Örneğin çoğunlukla belki de eğer zihninizde böyle bir karar varsa, böyle bir inanç varsa sizi gerçekten de sevmeyecek, yanlış olmayacak kişilere aşık oluyorsunuzdur sürekli ya da belki de doğru kişiyi bulsanız bile bir şekilde o zihninizdeki kararla çakıştığı için bu durum bilinç dışı bir şekilde o kişiyi kendinizden uzaklaştıracak davranışlarda bulunabilirsiniz ve bir şekilde yaptıklarınızla yapıp ettiklerinizle davranışlarınızla ve seçimlerinizle eninde sonunda tekrar dönüp dolaşıp o zihninizdeki temel değersizlik inancını doğrulamış olacaksınız. Psikolojik oyun kavramına göre bizler insanlarla iletişim kurarken onlara bir görünen bir de görünmeyen gizil mesajlar göndeririz. Davranışlarımızla tavırlarımızla, söylediklerimizle ve yapıp ettiklerimizle. Karşı taraf ise görünen mesajı değil de o giden gizli mesaja bir yanıt verir ve verdiği bu yanıt bir şekilde biz de olumsuz bir duyguya yol açar.

Ve bu olumsuz duygu aslında bilinç dışı bir şekilde bize tanıdık gelen ve belki de ulaşmak istediğimiz bir duygudur. Şöyle örnek vereyim. Yine değersizlik konusu üzerinden gidelim. Diyelim ki çocukluğunuzda temel bir değersizlik duygusuyla büyüdünüz. Ardından evlendiniz ya da bir ilişkiniz var ve bir eşiniz var. Eşinizi çok seviyorsunuz. Sen benim hayatımsın diyorsunuz. Ben seni çok seviyorum diyorsunuz ancak bir şekilde onun hayatına çok fazla müdahil oluyorsunuz. Belki de onu çok fazla bunaltmaya başlıyorsunuz davranışlarınızla. Aslında bu davranışlarla ya da söylemleriniz ile görünen mesaj seni çok seviyorum. Sen benim her şeyimsin. Ancak karşı tarafa giden gizil mesaj belki de sana güvenmiyorum ya da kendime güvenmiyorum mesajı oluyor. Bunun sonucunda da karşı taraf o gizil mesaja göre yanıt verdiğinde, yani sizi olumsuz bir tepki gösterdiğinde siz kendinizi bir köşede kurban rolünde. Bak ben saçımı süpürge ettim, bak ben elimden geleni yaptım. Görüyor musun bana yaptığına diyerek yaşadığınız bu olumsuz sonuca üzülmeye başlıyorsunuz. Aslında bir şekilde yapıp ettiklerinizle yine en temeldeki o değersizlik duygunuzu destekleyecek bir noktaya getiriyorsunuz ilişkinizi. Bunu çoğu zaman farkında olmadan yapıyorsunuz. Oyununlar çocukluktan itibaren aslında öğrendiğimiz davranışlardır ve birçok insan favori oyunlarını farkında olmadan ilişkilerinde tekrar tekrar tekrar oynar. Sonra da derki ya ben neden hep aynı şeyleri yaşıyorum? Şimdi gelelim en çok oynanan psikolojik oyunlardan birkaç tanesine. Bakalım size tanıdık gelen var mı? Acaba siz bu oyunlardan birini ya da birkaçını oynuyor musunuz? Ya da birileri size bu oyunu oynuyor mu?

Birinci oyunumuz Sen Olmasaydın Senin Yüzünden oyunu.

Bu oyunu özellikle aile içinde çok sık görürüz. Bazen eşler birbirine oynar, bazen de örneğin çocuk ailesine karşı ya da aile çocuğa karşı oynar. Peki nedir bu oyun? Bu oyunda kişi ulaşılmadığı, yani isteyip de ulaşamadığı, hedefleri gerçekleştiremediği hedeflerin sorumlusu olarak, sebebi olarak diğerlerini gösterir. Örneğin diyelim ki bir ev kadınını düşünelim. Aslında ben kariyer olarak iş hayatında çok iyi yerlere gelirdim de evlendikten sonra eşim çalışmama izin vermedi. Çok kısıtladı beni işte derken sonra çoluk çocuk oldu. Bizim kariyer hayalleri de bitti. Yani aslında eğer evli olmasaydım çok iyi yerlere gelirdim ya da aslında çocuğum olmasaydı çok iyi yerlere gelirdim diyen bir kişi büyük bir olasılıkla aslında kendi yetersizlik duyguları ve kendi korkuları yüzünden harekete geçememektedir. Bu kişi zaten yaptığı seçimlerle ve davranışlarıyla da bilinçaltındaki o temel kararı destekleyecek şekilde davranır. Yani zaten belki de kendisini engelleyecek bir eş seçer ve bunu tamamen bilinç dışı bir kararla farkında olmadan yapar. Yani bu oyunu destekleyecek oyuncuları da aslında biz fark etmeden seçiyoruz. Ya da belki zaten eşi o halde olmasa bile o durumda olmasa bile onu o noktaya getirir. Ya da mesela belki daha az çocuk yapabilecekken daha çok çocuk yapıp daha fazla sorumluluğun altında kalır. Tabii burada aslında yapmak istediği şey, kaçmak istediği şey, kendi korkuları ve aynı zamanda kendi yetersizlik duygulardır. Bunu nereden biliyoruz? Çoğu zaman bunları bahane eden kişiler yani ben aslında istediğim şeyleri ulaşamadım.

Sebebi eşim ve sebebi çocuğum ya da sebebi ailem. Annem, babam, diğer insanların bu sebep ortadan kalktıktan sonra da yani diyelim ki evli ise boşanıp boşanmış olabilir ya da artık belki eşi davranışlarını değiştirmiş olabilir. Onu engelleyen faktör yani bahane olarak kullandığı ve onun sözde engelleyen faktör ortadan kalktığında da bir bakarsınız ki kişilerin davranışlarında bir değişiklik yok. Yine hedefine ulaşmak için bir çaba göstermiyor. O zaman demek ki sen zaten özellikle seni engelleyecek kişileri seçtin. Çünkü bu senin kendinle yüzleşmeni bir şekilde engelliyordu. Bunu sadece eşler arasında değil, dediğim gibi çocuklarda da görebiliriz. Örneğin belki de ilişki yaşamaktan korkan ya da mutlu bir ilişki yaşayamayacağını inanan, sevilmeyeceğini düşünen bir insan da kendini ilişkilere kapatmış olabilir. Kimseyle tanışmak, görüşmek istemiyor olabilir ve buna bahane olarak da annem babam yaşlı. Ben onlara bakıyorum zaten evlenmek istemiyorum. Eğer evlenirsem onlar yalnız kalacaklar. Ben zaten bunu yapamam diyerek kendi kendine engelliyor olabilir. Ve burada aslında anne baba ona muhtaç değilse bile kendisi adeta öyleymiş gibi düşünüp kendine bunu inandırıp bu oyun içerisinde yer alabilir.

İkinci oyunumuz Tekmeli Beni. Bu ne biçim oyun ismi diyebilirsiniz. Bir insan neden kendisine tekmelenmesini istesin ki? Bilmem belki de bilinçaltında sahip olduğu, farkında olmadığı o inancı gerçekleştirmek için olabilir. Bir şekilde insanları kızdıracak davranışlarda bulunup ondan sonra da insanla ona kızmaya başladığında süt dökmüş kedi pozisyonuna giren ve ben ne yaptım da böyle oldu anlamadım ki diyen insanlar vardır ya, işte bu insanlar çoğunlukla tekmele beni oyununu oynarlar. Bu oyunun çoğu zaman eşler arasında ya da romantik ilişkilerde oynandığını görürüz. Örneğin eşlerden bir tanesi diğerine görünürde sürekli terk etme beni terk etme benim mesajını vermesine rağmen öyle davranışlarda bulunur, öyle şeyler söyler ki karşı tarafı onu terk edecek noktaya getirir ve ardından da karşı taraf onu terk ettiğinde neden böyle oldu hiç anlamadım. Ben elimden geleni yaptım. Hep böyle oluyor der.

Üçüncü oyunumuz Bak Gördün mü Bana Neler Yaptırdın oyunu. Efendim bu oyunu genellikle kendi hayatının sorumluluğunu alamayan, kendi kararlarını veremeyen, belki de içten içe bunun için kendini yeterli görmeyen bireylerin sıklıkla oynadığı bir oyundur bu oyun. Bu oyunda ne yapar kişi? Bu oyunda hayatıyla ilgili önemli kararları? Başkalarına aldırır ve sonrasında alınan bu kararın sonucunu eğer beğenmez ise karşı tarafı suçlu olarak ilan eder. Diyelim ki üniversite sınavına hazırlanan bir öğrencisiniz ve hangi bölümü okumak istediğinizden, hayatta ne yapmak istediğinizden çok da emin değilsiniz ve bununla ilgili karar veremeyecek gibi düşünüyorsunuz. Sonuçta kararı ailenize bırakabilirsiniz. Bu durumda eğer ailenizin seçtiği bölümü gerçekten de kazanıp o bölümde okumaya başladığınızda bundan dolayı mutlu olmazsanız mutsuzluğunuzun sorumlusunu aileniz olarak ilan edebilirsiniz. İşte bu tipik bir bak gördün mü bana ne yaptırdın oyunudur. Kişi kendi hayatıyla ilgili kararları başkalarına aldırır. Ardından da ortaya çıkan sonuç eğer onu tatmin etmezse başkalarını suçlar.

Dördüncü oyunumuz Ama Ben Çok Denedim oyunu. Peki ama çok denedim oyunu nasıl bir oyun? Bu oyunu ne zaman oynarız? Önce bundan bahsedeyim. Çabalasak da hiçbir şeyi değiştiremeyeceğimize içten içe inandığımızda. Ya da bir şeyleri değiştirebilmek için kendi yeterliliklerimize güvenmediğimizde inanmadığımızda sırf eller alışverişte görsün, diğerleri bizi eleştirmesin diye böyle elimizin ucuyla gelişi güzel bir şeyler yaptığımızda bu oyunu oynamış oluyoruz. Amaç ne? Amaç bak ben denedim. Yine de olmuyoyu rahatlıkla söyleyebilmek, diğerlerinin bizi eleştirmesini engellemek. Bu oyunu oynayanlar gerçekten de deniyorlarmış izlenimi verirler dışarıdan ancak denerken bilinç dışı bir şekilde kendi kendilerini sabote ederler. Yani adeta başarısız olmak için ellerinden geleni yaparlar. Diyelim ki içten içe herhangi bir işte başarılı olacağınıza inanmıyorsunuz. Bir türlü deniyorum ama olmuyo diyorsunuz. Derken yeni bir iş fırsatı çıktı karşınıza. Bu iş fırsatını değerlendirmek için görüşmeye gittiniz. Bak ben görüşmeye gidiyorum, bak ben deniyorum diyorsunuz etrafınızdakilere fakat mesela diyelim ki örnek veriyorum. Görüşmeye geç gitmek ya da ne bileyim görüşme sırasında gerçek performansınızı göstermemek gibi kendi kendinizi sabote eden birtakım davranışlarla adeta o görüşmenin olumsuz geçmesi için elinizden geleni yapıyorsunuz ve sonuçta eliniz boş dönüyorsunuz ve etrafa şunu söyleyebiliyorsunuz, bak ben deniyorum olmuyor. Peki neden bu oyunları oynuyoruz? Neden bir şekilde bize zarar verecek seçimler yapıyoruz? Ya da neden bir şekilde davranışlarımızla bize zarar verir hale getiriyoruz? Ortam öyle olmasa bile. Aslında bunun detaylı altyapısını yine bir başka oyunu anlattığım Drama Üçgeni oyununu anlattığım hayatı değiştirmek istiyorsan mutlaka izlemelisiniz başlıklı videomda anlatıyorum. O yüzden bu videodan sonra onu izlemenizi öneririm. Bu videoda hem Drama Üçgeni oyununu öğreneceksiniz hem de aslında bu davranışları neden yaptığımızın daha detaylı bir açıklamasını bulacaksınız. Kişisel gelişim ve psikoloji ile ilgili konular eğer ilginizi çekiyorsa ki bu saate kadar izlediyseniz demek ki ilginizi çekiyor. Kanalımıza abone olmayı unutmayın. Aynı zamanda yorum yapmayı ve beğene basmayı da unutmayın.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir