İYİ İNSANLARIN EN BÜYÜK SORUNU VE ÇÖZÜMÜ

Ne geliyorsa başıma iyi niyetimden geliyor. Ben her zaman insanları iyi davrandım. Onlar için elimden geleni yaptım. Onları üzmemek için, kırmamak için gerekirse kendimden vazgeçtim. Ama insanlar bencil. Çoğu zaman kendimi kullanılmış hissediyorum. Ben iyi davrandıkça tepeme çıktılar. Bu sözler sizin içinde tanıdık mı? Bu videoda iyi insanların en büyük sorunlarından bir tanesi ve bunun çözüm yolları hakkında konuşacağız. Detaylar introdan sonra. Kim kendini kötü bir insan olarak görür ki? Hepimiz en azından görünüşte iyi bir insan olmaya çalışıyoruz. Bunun için elimizden geleni yapıyoruz. Peki sizce iyi insan kimdir? Bir insan neyi yaparsa ya da neyi yapmazsa iyi bir insan olur? Bu sorunun cevabını gerçekten merak ediyorum. Ne düşünüyorsunuz? Aşağıda yorumlarda bizimle paylaşırsanız çok sevinirim. Siz kime iyi insan dersiniz? Çoğumuz bu soruya cevaben kimseyi kırmayan, üzmeyen başkalarına zarar vermeyen, diğerlerini düşünen, bencil olmayan, diğerleri için de çabalayan, uyumlu, özverili, fedakar gibi yanıtlar verebiliriz. Çünkü sonuçta çocukluktan itibaren sosyalleşme sürecinde gözlemlediğimiz ve öğrendiğimiz şey budur ve bunun etkisiyle iyi bir insan olabilmek için ya da diğer insanlar bizim hakkımızda o iyi bir insandır diye düşünsün. Bizleri sevsin, bizleri kabul etsin diye. Bazen istemesek bile aslında bazı şeylere hayır diyemeyebiliriz. Mesela hayır demekte sorun yaşayabiliriz. Bazen diğerlerinin ihtiyaçlarını kendi ihtiyaçlarımızın önünde tutabiliriz. Bazen aslında incinsek bile kırılsak bile bunu karşı tarafa çaktırmamaya çalışırız. Aman tartışma çıkmasın, aman ortam bozulmasın diyebiliriz. Bazen aşırı fedakarca davranabiliriz ve karşı taraftan aynı şekilde bir yanıt gelmeyince kendimizi kötü hissedebiliriz. Sorun şu ki, iyi insan olmak için elimizden geleni yapsak bile aslında belki de o kadar da iyi bir insan olmayabiliriz. Ya da şöyle söyleyelim bazen sadece iyilik yeterli olmayabilir. İyi insan olmakla ses çıkarmamak, pasif kalmak ya da aşırı fedakarlık arasında bir fark var.

İyi insan olmak aynı zamanda diğer insanlarla ve o insanlarla yaşadığımız bazı sorunlarla da yüzleşmeye istekli olmayı içermeli. İyi insan olmak, evet, bir başkasını çiğnememek ve bir başkasının hakkını yememek ama aynı zamanda kendini de çiğnememek. Sırf iyi bir insan olduğumuz için diğer insanların bizi anlamasını ve bizim hak ettiğimiz şekilde davranmasını beklemek biraz bazen bencilce olabilir. Bir dakika ya bencil olan onlar dı, ne ara biz olduk diyebilirsiniz. Her birimiz dünyaya kendi pencerelerimizden bakıyoruz ve algılıyoruz. Bu pencere, geçmiş tecrübelerimiz, genetik yapımız, ailemizden genetik olarak aktarılanlar, yetiştirilme biçimimiz, bize öğretilenler içinde yaşadığımız toplum, aile, kültür, ülke, kıta gibi pek çok faktörden oluşur. Ve bu saydıklarımın her biri her birimiz için farklı olacağından, aynı şeye bakıp farklı pencerelerden baktığımız için farklı şeyler görebiliriz. İşin kötü yanı, bu pencereler doğrultusunda zihnimizde bazı varsayımlar ve önyargılar oluştururuz ve hayatı, diğer insanları ve diğer insanların davranışlarını bu önyargılar ve varsayımlar doğrultusunda algılarız, yargılarız. Mesela size desem ki Ahmet, kalabalık bir restorantda etrafta bir sürü insan varken sesli bir biçimde bağırsak gazını çıkardı ve etraf leş gibi kokmaya başladı. Ancak Ahmet o kadar rahatlamıştı ki kahkahalar atmaya başladı. Ahmet’le ilgili ilk yargınız ne olur? Saygısız, kaba ve düşüncesiz değil mi? En azından çoğumuz belki böyle düşündük. Peki ya size Ahmet’in sadece iki aylık bir bebek olduğunu söylesem bu durumda algınız ve yargınız nasıl değişirdi? Çoğumuzun aklına Ahmet deyince yetişkin bir adam geldi değil mi? İşte yaşamda da çoğu zaman hayatı, diğer insanları, diğer insanların davranışlarını bu otomatikleşmiş yargılarımızla değerlendiriyoruz. Sizin için son derece saygısızca olarak adlandırılabilecek bir durumun belki de çok farklı bir açıklaması var. Ancak çoğu insan bu açıklamayı öğrenmek için çaba göstermez.

Çünkü böyle bir olasılık yoktur zaten zihninde. Kendi algılamasının, kendi yorumlanmasının tek gerçeklik olduğuna katı bir şekilde inanır ve odaklandığı tek şey o sırada yaşadığı hayal kırıklığıdır. Ben bunu hak etmedim der. Nezaketli olmaya ses çıkarmamaya, diğerlerinin bizi iyi bir insan olarak etiketlemesine o kadar çok odaklanmışız ki bazen bunun bencillik olabileceğinin farkında bile değiliz. Rahatsız olduğunuz konuyla ilgili belki de karşı tarafın size zarar verdiğinden ya da sizi rahatsız ettiğinden haberi yok. Sizin bu durumu böyle algılayabileceğinizi hiç düşünmemiş, aklına bile getirmemiş. Sizce sizin düşünceleriniz ile ilgili bilgi sahibi olmaya ya da haberdar olmaya hakkı yok mu? Her şeyi ben mi söyleyeceğim bir zahmet onu da kendisi düşünüversin diyebilirsiniz. Ancak bu durumda yine aklınıza bencillik sözünü getirin. Sizce hangisi daha dürüstçe? Rahatsız olduğum şeyle ilgili karşı tarafla yüzleşmek, onu haberdar etmek, onunla orta bir yol bulmaya çalışmak mı? Yoksa kendi dünyama kapanıp sürekli şikayet etmek, söylenmek ve diğerlerini yargılamak mı? Çoğu kişi ya konuşsak da bizi anlamazlar ki diyebilir. Olabilir ama en azından bir deneyebilirsiniz. Tabii bu konuşmada, yani karşı tarafa rahatsız olduğunuz şeyi bildirmede onunla yüzleşmekte seçilen kelimelerden bunu yapma zamanınıza, ses tonunuzdan beden diline kadar pek çok pek çok önemli faktör var. Bunlarla ilgili eğer bilgi sahibi olmak istiyorsanız, “Kırmadan söyle ama nasıl?” Videomu izleyebilirsiniz? Bu videoda sonra bu videomda bahsettiğim videomda karşı tarafa rahatsız olduğunuz konularla ilgili bilgi verme konusunda çok etkili bir formülü sizinle paylaşıyorum. Merak edenler bu videonun linkini yine başa sabitlediğim yorumda bulabilirsiniz. Biliyorum şikayet etmek ya da söylenmek daha kolay ama iyi insan olmak biraz emek gerektiriyor ve bu emek sadece aşırı fedakarlık ya da pasiflik değil, gerektiğinde sıkıntılı durumlarla da yüzleşmeyi içeriyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir