DUYGUSAL PATLAMALARIN ALTINDAKİ GİZLİ GERÇEK – Aşırı Reaksiyon Verilen Duygular

Bazı durumlarda aşırı reaksiyon verdiğinizi ve sonrasında da bu tepkilerinizden dolayı pişman olduğunuz oluyor mu? Nedensiz yere ya da çok küçük sebeplerle tetiklenip birden birdenbire kendinizi çok öfkeli ya da çok üzüntülü ya da çok kaygılı bulduğunuz oluyor mu? Sık sık aşırı tepki verdiğinizi söylerler mi? Peki bu neden olabilir ve bununla ilgili neler yapılabilir? Cevaplar bu videoda. Öncelikle girişte sorduğum sorulara cevap olarak çoğu zaman evet yanıtını verdiyseniz büyük bir olasılıkla duygusal farkındalığınız biraz düşük ama bir dakika bunu söyledim diye hemen aşırı tepki vermeyin. Yoo, ben duygusal farkındalığı gayet yüksek bir insanım, yaşadığım duyguyu fark ediyorum diyebilirsiniz. Fakat çoğu zaman yüzeyde görünen duygu gerçek duygu değil, altta yatan gerçek duyguyla baş etmek için geliştirdiğimiz bir savunma tepkisidir. Neyi mi kastediyorum? Şöyle bir sahne düşünün Ayşe işyerinde yeni bir göreve atandı ve bu yeni görev için bir sınava girmesi ve yüksek bir not alması gerekiyor. Ayşe akşam işten geldi ve oturdu dersin başına ders çalışmaya çalışıyor ancak dikkati sürekli dağılıyor. Defalarca okumasına rağmen bazı konular aklına girmiyor. Öyle ya da böyle bir şekilde kitaptaki bir bölümü bitiriyor Ayşe ve o bölümün bölüm sonu değerlendirme testini yanıtlamaya başlıyor. Testi bitirdikten sonra cevaplarını kontrol ettiğinde ise şok oluyor. Cevapların çoğu yanlış. Ayşe ardından bütün kitapları, defterleri etrafa fırlatıp bağırmaya başlıyor. Allah kahretsin, ne biçim iş bu? Nereden girdim bu işe? Ne kadar saçma bir şey. Nereden çıktı bu sınav? Ayşe sizce şu anda ne hissediyor? Öfke mi? Yoksa nefret mi? Görünürdeki duygular bunlar gibi duruyor değil mi? Ancak bunlar aslında Ayşe’nin ikincil duyguları.

Peki Ayşe’nin birincil duygusu ne olabilir? Mesela belki korku olabilir. Bu sınavda başarısız olma ihtimali. Başarısız olursa, işyerindekilere ne diyeceği ihtimali, bu sınavı geçemezse işinden olma ihtimali ya da belki de düşündüğü kadar akıllı olmadığını ya da düşündüğü kadar iyi olmadığını fark etme ihtimali Ayşe’yi korkutmuş olabilir. Herhangi bir olay yaşadığımızda vücudumuzun ilk ve en güçlü tepkisi birincil duygulardır. Bunlar istemsizce otomatik olarak ve hızlıca gelirler. Birincil duygularımız genellikle hayatı devam ettirmekle ilgili çok yakın ilişkili olan öfke, korku, mutluluk ya da üzüntü gibi en temel duygulardır. Tabii ki bunlar demek değildir ki bunlar ikincil duygu olamaz. Bazen ikincil duygu da olabilirler. İkincil duygularımız ise o şoku atlattıktan sonra, yani o olaya verdiğimiz ilk tepki olarak ortaya çıkan şoku atlattıktan sonra ilk başta ortaya çıkan o duyguyu örtbas etmek için savunma olarak kullandığımız duygulardır. Yani aslında bir bakıma ikincil tepkilerimiz bir olaya ilk verdiğimiz tepkiye verdiğimiz tepkidir. Aslında birincil duygular bize gerçekte ne hissettiğimizi ya da neye ihtiyacımız olduğunu anlatmaya çalışırken, ikincil duygular ise bu birincil duygularla nasıl baş etmeye çalıştığımızı gösterir. Çoğu insan ikincil duygularını daha kolay fark eder, yani görünen duyguyu fark ederler. Ancak görünenin altında yatan o gizli, bastırılmış, örtülmüş, örtbas edilmeye çalışılmış duygudan çoğu kişinin haberi yoktur. Bu yüzden de bu duygularla baş etme stratejilerinde başarılı olamayabilirler. Çünkü siz görünen duygu öfke olduğunda, öfke ile baş etmeye yönelik teknikler uyguladığınızda ancak belirli bir yere kadar ilerleyebilirsiniz.

Ancak eğer esas altta yatan gerçek duygunuz korku ya da üzüntü ise sizin öfke ile ilgili aldığınız önlemler pek de işe yaramayacaktır. O yüzden esas yapılacak şey görünenin altındakini görmeye çalışmak ve onunla ilgili yol almaktır. Peki neden birincil duygularımızı bastırıyoruz? Aslında bunun pek çok sebebi olabilir. Ancak açıklamalardan biri şu. Sosyalleşme sürecinde çocukluğumuzdan itibaren bazı duygular daha kabul edilebilir gibi görünürken bazıları daha kabul edilemezdir. Bazı duyguları yaşamamıza izin vermezler yetişkinler ve bizler bu duyguları bastırmayı ya da farklı şekilde yansıtmayı öğreniriz. Örneğin özellikle erkek çocukları açısından düşündüğümüzde ne yazık ki geçmişte çoğu zaman erkekler ağlamaz, erkek dediğin şunu yapmaz diye yetiştirilen bir çocuk, yetişkinliğinde de bir hüzün hissettiğinde, bir mutsuzluk hissettiğinde ya da belki bir pişmanlık, bir hayal kırıklığı. Tüm bu duyguları yaşadığında, bu duyguları olduğu gibi ifade etmenin doğru olmayacağına inandığı için bilinçdışı seviyede bunu baskılayıp daha kabul edilebilir bir yolla, belki de öfke ile dışarıya yansıtacaktır. Çok sık şikayet etmek, sürekli başkalarını suçlamak, sürekli endişeli hissetmek, sürekli depresif hissetmek, boşlukta hissetmek, bağımlılık, atalet. Çoğu zaman altta yatan gerçek duyguları baskılamak için kullandığımız ikincil duygulardır. Bu durumda bundan sonraki süreçte kendinize şu soruyu sorun. Herhangi bir duygu durumu içerisine girdiğimde gerçekten ben ne hissediyorum? Görünürdeki duygu bu. Ancak bunun altında başka bir şey olabilir mi? Görünenin altında yatan daha temel bir ihtiyacım olabilir mi? Ve ben bu duygunun altında yatan ihtiyacımı nasıl sağlıklı bir biçimde karşılarım? Bu gibi sorular üzerine kafa yormak ve belki de kendimizi biraz daha yakından tanımaya çalışmak.

İşte o hep bastırmaya alıştığımız, gizlemeye alıştığımız duygularımızla tekrar yüzleşmemizi sağlayabilir? Aslında bu soruların cevabı üzerine düşünmek ve belki de doğru cevabı bulmak ve bununla ilgili harekete geçmek. O birincil duyguya ben senin mesajını aldım ve bak harekete geçiyorum mesajı verdiği için artık eskisi kadar o rahatsız edici duyguları da hissetmemeye ve dolayısıyla onları bastırmak için ikincil duygu olarak gösterdiğiniz o aşırı reaksiyonları göstermemeye başlayacaksınız. Ayrıca bu gibi duygusal patlamalarınız varsa, özellikle gölgenle yüzleşmemenin bedeni isimli videomuzu izlemenizi öneririm. Linkini aşağıya bırakacağım. Kendimizle ilgili çocukluğumuzdan itibaren bastırdığımız birtakım özelliklerimiz, duygularımız ne yazık ki kendilerini farklı biçimlerde yansıtmaya başlarlar ve bu yansıtmaları çoğu zaman işte o aşırı tepkilerdir. Bunları anlamaya çalışmak, bunlarla baş edebilmek için ilk adımdır. Kişisel gelişim ve psikoloji eğer ilgi alanınız içindeyse kanala abone olmayı unutmayın. Çünkü bu kanalda her hafta 2 tane yepyeni video paylaşıyoruz. Bu yeni videolardan haberdar olabilmek için abone olduktan sonra bildirim zillerini açmayı unutmayın. Kanalımızdaki videolar ve anlatılan teknikler sayesinde hayat kalitesini arttıran çok sayıda kişiden geri bildirimler alıyoruz ve bunlar bizi çok mutlu ediyor ve motive ediyor. Eğer sizlerde bu kanaldaki videoların ve tekniklerin daha fazla sayıda kişiye ulaşmasına yardımcı olmak isterseniz videolarımızı beğenmeyi, kanala abone olmayı ve alta yorum yazarak bize destek vermeyi unutmayın lütfen.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir