Çocukluğun İlişkilerini ve Aşk Hayatını Nasıl Etkiliyor? – 4 Bağlanma Stili
Bu videoda, çocuklukta oluşturmaya başladığımız ve yetişkinlikte de iş hayatımızdan tutun da aşk hayatımıza, sosyal hayatımıza arkadaşlarımızla olan ilişkilerimize kadar tüm ilişkilerimizi etkileyebilen dört bağlanma stilinden bahsedeceğim. Böylelikle ilişkilerde hem kendi davranışlarınızı hem de ilişki yaşadığınız diğer insanların davranışlarını daha rahat analiz edebileceksiniz. Neden bazı insanlar ilişki bağımlısı iken bazıları ilişkiden olabildiğince kaçarlar? Neden bazıları diğerlerinin davranışlarına karşı daha hassasken her şeyi kafaya takıyorken diğerleri daha rahattır? İnsan ilişkilerindeki farklı yaklaşımların nedenine dair pek çok cevap verilmiş olsa da bu cevaplar arasında en güvenilirlerinden bir tanesi Bawlby ve Ainsworth’in bağlanma kuramıdır. Bu kurama göre yaşamın ilk yıllarında özellikle 0-2 yaş dönemi ağırlıklı olmak üzere bize bakım veren kişi ile kurduğumuz bağ gelecek yıllardaki ilişkilerimiz üzerinde oldukça etkili. Daha önceki videolarımdan 2 dakikalık bir kesit ile bu ilişkinin önemini bir hatırlayalım. Filmin en başına gidelim. Çok konforlu, güvenli, sıcacık bir yerdesiniz. Burası harika bir yer. Tüm ihtiyaçlarınız karşılanıyor. Burası annenizin karnı. Sonra birdenbire bu ortam bozuluyor ve bu dünyaya gözünüzü açıyorsunuz. Nerede olduğunuz, kime olduğunuz ne yapacağınız ne olduğunuza dair hiçbir fikriniz yok. Hiçbir konuda hiçbir fikriniz yok. Sonra birini görüyorsunuz. Bu anneniz ya da size bakım veren kişi her kimse o. Onun size olan davranışlarına bakarak bazı ipuçları yakalamaya çalışıyorsunuz. Acaba ben kimim? Ben var mıyım? Ben değerli miyim? Ben güçlü müyüm? Tüm bu soruların cevaplarını onun size olan davranışlarından çıkartmaya çalışıyorsunuz. Eğer size yeterince ilgi gösteriyorsa, evet, demek ki ben varım ve ben değerli biriyim. Çünkü bunu hak ediyorum.
Hak ediyorum ki diğerleri bana yardım ediyorlar diye düşünmeye başlıyorsunuz. Bu aynı zamanda size diğerlerinin de güvenilir olduğunu, dış dünyanın da güvenilir olduğunu anlatıyor. Evet, diğerleri de güvenilir insanlar. Dış dünyada güvenilir çünkü ne zaman ihtiyaç duysam birileri koşup geliyor ve benim ihtiyaçlarımı karşılıyor diyorsunuz. Tabii ki bu inançlar siz büyüdükçe deneyimleriniz çeşitlendikçe farklılaşmaya ya da daha da güçlenmeye, yerleşmeye devam ediyor. Fakat gelin görün ki her şey her zaman bu kadar yolunda gitmeyebiliyor. Bazen sıkıntı verici bazı olaylar yaşıyorsunuz ve bu olayların sonucunda da kendinize, dış dünyaya ya da diğerlerine dair bazı sağlam katı inançlar yerleştirmeye başlıyorsunuz. Mesela ben değersizim, ben yetersizim ya da diğerleri güvenilmez, dış dünya tehlikelerle dolu, hiç bir zaman güvende değilim gibi birtakım temel inançlar oluşmaya başlıyor. Çocuklukta yaşadığınız bu olayların sonucunda. Yaşamımızın ilk yıllarında bize bakım veren kişiyle ki bu çoğunlukla annemiz oluyor kurduğumuz bu ilişkiyi gelecek yıllarda da kuracağımız ilişkilerin temelini atıyor. Üstelik bu temel sadece diğerleriyle olan ilişkimizi etkilemiyor, bizim kendimizle olan ilişkimizi de etkiliyor. Tüm bunlar sonucunda bu ilişkinin kalitesine göre 4 tane bağlanma stilinden birini gerçekleştiriyoruz. Peki bu dört bağlanma sitili nedir? Acaba, sizin bağlanma stiliniz hangisi? Gelin inceleyelim. Evet, ilk bağlanma türümüz güvenli bağlanma. Eğer o bebeklik döneminde her şey yolunda giderse, yani bir şekilde anne ya da bakım veren kişi bebeğin fiziksel ve duygusal bakın özellikle belirtiyorum, duygusal ihtiyaçlar da çok önemli. Duygusal ve fiziksel ihtiyaçlarını sağlıklı, yeterli, tutarlı ve dengeli bir biçimde karşılıyorsa, bu durumda anneyle çocuk arasında güvenli bağlanma gerçekleşiyor.
Güvenli bağlanma yaşayan çocukların büyük bir kısmı yetişkinliklerinde de ilişkilerinde güven ya da bağlılık problemleri yaşamıyor. Diğerlerine rahatlıkla güven duyabiliyor, başkalarıyla ilişki kurmaktan çekinmiyor, ilişkilerinde net sınırlar koyabiliyor, kıskançlık ya da güvensizlik gibi problemlerle çok fazla karşılaşmıyor. Gelin görün ki her zaman şansımız yaver gidemeyebiliyor ve anne ya da bakım veren kişiyi bebeğin ihtiyaçlarını yeterli, tutarlı ve dengeli bir biçimde karşılamayabiliyor. Mesela ne gibi durumlar olabiliyor? Örneğin annenin olmaması, bakım veren kişinin bebekle yeterince ilgilenmemesi, çeşitli sebeplerle, örneğin annenin doğum sonrası fiziksel ya da ruhsal hastalığından kaynaklı bebeğe yeterince ilgi gösterememesi ya da annenin çok yoğun çalışmasından kaynaklı bebeğe yeterince ve kaliteli vakit ayıramaması, annenin bir şekilde evden gitmiş olması ya da vefat etmesi gibi pek çok sebepten kaynaklı güvenli bağlanma, zedelenebiliyor. Bazen de anneler farkında olmadan ya da iyi niyetle güvenli bağlanmayı olumsuz etkileyebiliyor. Mesela erkenden çocuk buna henüz hazır değilken yatakları ve odayı ayırmak ya da aman şımarmasın aman alışmasın diyerek henüz çok küçük olan daha birkaç aylık bebeği ağlamasına rağmen kucağına almamak, sakinleştirmemek gibi. Peki güvensiz bağlanma türleri neler? Geriye kalan üç bağlanma türümüz de bu güvensiz bağlanma türleri. İlki kaygılı bağlanma. Kaygılı bağlanma stiline sahip kişilerin en belirgin özelliklerinden bir tanesi terk edilme korkusunu yoğun biçimde yaşamalarıdır ilişkilerinde. Sevgilisinin her davranışından onu terk edeceğine dair bir çıkarım yapabilir. İkinci işaretimiz kıskançlık. Yine terk edilme korkusundan kaynaklı kıskançlık duygusunu fazlasıyla yaşayabilir. Örneğin partnerinden uzaktayken endişeli hissedebilir, kıskançlaşabilir ve onu yakın tutmak için karşı tarafı suçluluk hissettirecek bazı manipülatif teknikleri uygulayabilir.
Bir diğer işaretimiz güvensizlik. Partnerinin onu gerçekten sevip sevmediğinden bir türlü emin olamaz. Bunu sürekli sorgular. Aynı şekilde kendisinin de sevilecek biri olup olmadığını sorgular ve yine sık sık partnerinin onu umursamadığından şikayet eder. Yani bir türlü karşı tarafa güvenmek konusunda rahat hissedemez. Bir diğer işaretimiz reddedilmeye karşı aşırı duyarlılardır. Yani birisi tarafından sevilmemek, reddedilmek, istenmemek, yalnız kalmak dünyanın sonu gibidir onlar için. Elbette ki bu gibi durumlar hepimizi üzer. Fakat burada ben daha uç bir histen bahsediyorum. Dünyanın sonu gibi gelmesinden, yaşayamayacak gibi hissetmekten bahsediyorum. Bu yüzden de ilişki bağımlısı olabilirler. Çünkü ilişkisiz duramazlar. Samimiyete ihtiyaç duyarlar. Ancak karşı taraf onlara samimiyet gösterdiğinde hiçbir zaman bu onlara yeterli gelmez. Doyamazlar yani bir türlü. Bir diğer işaret tırnak içinde yapışkan davranış. Ya ben bunu kullanmayı pek sevmiyorum ama genellikle bu şekilde isimlendirildiğini görüyorsunuz. Kaygılı bağlanma stiline sahip kişilerin davranışları çoğu zaman muhtaç ya da tırnak içinde yapışkan olarak adlandırılabilir. Evet, yani neden mesajıma geri dönmedin diye otuz beş kere sizi arayabilir. İlişki yaşadığı partnerini tek şansı gibi görme eğilimindedir. Yani o benim hayattaki tek şansım. O benim gerçek ruh eşim. Başka hiç kimseyle hiç kimseye karşı onu hissettiğim şeyleri hissedemem gibi inançlar gösterme eğilimlidir. İşte bu yüzden de bir önceki maddede bahsettiğimiz birilerine aşırı takılma, takılıp kalma, saplantılı davranış ya da tırnak içinde yapışkanlık denilen davranışları gösterebilir. Bir diğer işaret yaşadıkları ilişkiyi ya da partnerlerini aşırı idealize etme.
Yani o çok değerli, o çok biricik, bir tane ben bir hiçim gibi. Partnerlerinin ve ilişkilerinin sadece iyi yönlerini hatırlarlar. Ve diyelimki bitmiş bir ilişkileri vardır ve kısa bir ilişkidir. Ama yine de çok derin acılar çekebilirler ve o kısa ilişkiyi sonrasında kısaydı ama çok derin bir ilişkiydi, çok tutkulu bir ilişkiydi diye anlatabilirler. Aslında bu ilişkinin çok derin olduğundan değil de çoğu zaman evet o kişinin gerçekten de çok yoğun duygular yaşamasından kaynaklanır. Çok derin acılar yaşamıştır, yoğun duygular yaşamıştır. Dolayısıyla onun yokluğu da boşluğu da kişide derin acılar yaratır. Aslında çoğu zaman tutku zannettikleri şey travma bağıdır. Travma bağımı o da ne diyorsanız şu videoya bakabilirsiniz. Üçüncü güvensiz bağlanma türümüz. Kaçınan bağlanma. Issız adamlar ya da ıssız kadınlar bu gruptadır. İlk başta ilişki çok güzeldir. Her şey harikadır. Fakat yavaş yavaş ilişki derinleşmeye başladıkça, işler ciddiye binmeye başladıkça birdenbire ortadan kaybolabilirler. Bunun sebebi yakın ilişkilerden kaçınma özellikleridir. Bir diğer işaret yakın ilişkilerden kaçınmaktır. Kişilerle yakın ilişki kurmakta hayli zorlanırlar. Yakın ilişki kurdukça sanki bağımsızlıklarını, özgürlüklerini kaybedecek gibi hissederler. Ve yakın ilişki çoğu zaman onlara boğucu hissettirir. Yani bir şekilde karşı taraf ona daha çok bağlandıkça, ona daha çok ihtiyaç duymaya başladıkça bir o kadar kaçma, geri durma eğilimi gösterir, uzaklaşma eğilimi gösterir kaçınan tip. Bir diğer özellikleri işte bu bağımsızlık özellikleridir. Bağımsızlık özgürlük onlar için önemlidir. Kimseye ihtiyaçlarının olmadığını, kendi kendilerine yeter bildiklerini düşünürler. Genellikle başkalarının onları kontrol etmesi ya da kafeslemesi gibi konularda tırnak içinde paranoyaktırlar.
Bir diğer özellikleri destek istemekten çekilmeleri. Çocukluklarında bakım veren kişi bu çocukların tepkilerine, taleplerine karşı dirençli durduğu için ya da ilgisiz durduğu için ya da işte tutarsız durduğu için bir şekilde annenin ya da bakım veren kişinin onları cezalandırdığını düşünürler ve bu yüzden de yetişkinliklerinde de ilişkilerde yardım destek istemekten çekinirler. Üçüncü özelliğimiz duygulardan kaçma ve bastırma. Duygusal farkındalık genellikle kaçınan bağlanmada düşüktür. Çünkü o duyguları yaşamaya izin vermezler. Çoğunlukla duygularını bastırırlar yok sayarlar ya da savunma mekanizmaları kullanırlar. Bu yüzden de herhangi bir ilişki yaşadıklarında o ilişkiye duygusal yatırım yapmaktan çekinirler. Pek fazla yatırım yapmadıkları için de herhangi bir ayrılık durumunda diğerlerine oranla daha az duygu hissederler. Sadece kendi duygularına değil, başkalarının duygularına da kayıtsız gibi gözükürler. Örneğin birisi yaşadığı herhangi bir sıkıntıyla ilgili ona geldiğinde uzaklaşabilir. Aslında bu o kişiye değer vermediğinden değil, bu tam olarak ne yapacağını bilmemesinden kaynaklanır. Yakınlarının zor zamanlarını tam olarak desteklerken ne yapmaları gerektiğini, duygularını ve düşüncelerini nasıl ifade etmeleri gerektiğini pek bilemezler. Bu yüzden de birileri sıkıntıyla onlara geldiklerinde ya da yardım talebiyle onlara geldiklerinde uzaklaşabilirler. Bir diğer işaret geçici, gündelik, hani böyle çok fazla duygusallığın olmadığı, ilişkileri uzun süreli ciddi ilişkilere tercih etmeleridir. Bir diğer özellikleri böyle dışarıdan gizemli gözükmeleri. Çünkü bir şeyleri hep böyle saklarlar. Bir şeyleri belirsizdir. Yani onunla ilişki yaşayan insan sürekli kendini bir bulmaca çözüyormuş gibi hisseder. Şimdi herhangi bir ilişki yaşadıklarında hani dedik ya bir iş ciddiye bindiğinde ya da o bağ derinleşmeye başladığında bir şekilde kaçarlar.
İşte bu kaçma sırasında adeta yok olurlar. Yani hani bu Ghosting dedikleri ilişkilerde bir şekilde ondan haber alamazsınız, iletişim girişimlerine karşı kayıtsız kalırlar ve bu yüzden de çoğu zaman ilişkilerini böyle hani oturup düzgünce konuşarak, anlaşarak bitirmezler. Bu bitiş genellikle birdenbire ortadan yok olma şeklindedir. Ve dördüncü bağlanma stilimiz daha önce bahsettiğimiz iki güvensiz bağlanmanın birleşimi. Yani kaygılı kaçınan bağlanma türü ya da düzensiz bağlanma türü. Bu bağlanma türüne düzensiz bağlanma da deniyor. Çünkü bu bağlanma türüyle ilgili yapılan çalışmalarda, araştırmalarda çocuk ve bakım veren bir süre ayrı kaldıktan sonra tekrar bir araya geldiklerinde çocuğun bakım verene karşı çelişkili ve düzensiz davranışlar sergilediği görülmüş. Güvenli bağlanan bir çocuk bir süre annesiyle ayrı kaldıktan sonra tekrar bir araya geldiğinde genellikle ona doğru yönelir. Oysa kaygılı kaçınan bağlanma türündeki çocuklar önce annelerine doğru yönelirken sonra birdenbire geri çekebiliyorlar, kaçabiliyor ya da annelerini bir şekilde vurarak cezalandırabiliyorlar, saldırabiliyorlar. Nitekim bu bağlanma türünde çocuk için anne ya da bakım veren güvenilmezdir. Şimdi kaygılı kaçınan bağlanma türünün detaylarına çok fazla girmiyorum. Çünkü bu iki stilin yani daha önce bahsettiğimiz iki stilin bir birleşimi. Yani bir taraftan kişi son derece terk edilme korkusu yaşıyor ve bir ilişki yaşamak istiyor ancak bir taraftan da yakınlık kurmaktan kaçınıyor. İlişki problemleriniz için ebeveynlerinizi, annenizi, babanızı suçlamadan önce şunu bilmenizde fayda var. Bu süreç, herkeste her koşulda, her zaman aynı şekilde işlemeyebilir.
Çocukluktan yetişkinliğe geçişe kadar arada uzun bir süreç var ve bu süreçte sizin için önemli olan diğer insanlarla yaşadığınız ilişkiler. Bu ilişkilerin kalitesi de yine bağlanma stilinizi etkileyebilir. Yine benzer şekilde doğuştan getirdiğiniz mizaç yapınız da yine diğer insanlarla olan ilişkilerinizde önemlidir. Ayrıca evet, bağlanma kuramı var ve bağlanma kuramını destekleyen, gerçekten de çocukluktaki anneyle kurulan bağın yetişkinlikteki ilişkileri derinden etkilediğini gösteren çalışmalar mevcut. Ancak bu kuramı eleştiren ve aslında yetişkinlikte o kadar da etkili olmadığını söyleyen kişiler de mevcut. Ancak her halükârda bu kuramı bilmenin hem kendi davranışlarınızı hem de ilişkide olduğunuz diğerlerinin davranışlarınızı anlamanızda bir empati geliştirmenizde faydası olacağını düşünüyorum. İnsanları toksik, zehirli, narsist ya da psikopat gibi etiketlerle yargılamadan önce, bu etiketleri onlara yapıştırmadan önce acaba hani bağlanmada böyle problemler yaşamış olabilir mi? Bunun sebebi bu olabilir mi? Diye düşünmemize yardımcı oluyor bu kuram. Yine öte yandan bağlanma stilleri bir kader değildir. Yani çocukluğunda güvensiz bağlanma türlerinden birini geliştirdiysem, yetişkinliğinde de ölene kadar hep bununla gideceksin diye bir şart yok. Kişi eğer bunu kendinde fark ederse ve bilinçli olarak fark ettiği bu özelliğini, bu yaklaşımını değiştirmeye yönelik bir çaba içerisine girerse, sabırlı ve istikrarlı bir şekilde bunun için çaba gösterirse elbette bu da değişebilir. Kişisel gelişim ve psikoloji ile ilgili bu kanalda her hafta 2 tane yepyeni video paylaşıyoruz. Eğer bu konulara ilginiz varsa yeni yüklediğimiz videolardan haberdar olabilmek için kanala abone olmayı ve bildirim zillerini açmayı lütfen unutmayın.