Altın Çocuk Sendromu Nedir? Bu Sendromun Belirtileri Nelerdir? – Çocuk Eğitimi – Çocuk Psikolojisi
Yetişkinlikte yaşadığımız pek çok ruhsal sorunun kökeninde çocuklukta ihtiyaç duyduğumuz sevgi ve ilgiyi yeterince alamamamız yatıyor. Peki acaba tam tersi de doğru olabilir mi? Yani bazılarımız yeterli sevgi görememek şöyle dursun, aksine aşırı derecede sevildiği ya da ilgi gördüğü için yetişkinlikte bazı sorunlar yaşıyor olabilir mi? Cevap Evet. Bu sendromlardan biri olan Altın Çocuk sendromundan muzdarip olabilir misiniz acaba? Ya da kendi çocuğunuzu farkında olmadan bu sendroma itiyor olabilir misiniz? Detaylar videoda. Neredeyse her ebeveyn mükemmel bir altın çocuğun hayalini kurar. Her konuda yetenekli, zeki, başarılı, nazik, saygılı. Peki her çocuk bu kadar mükemmel olabilir mi? Efendim, bazı ebeveynler çocukları doğduğunda çocuklarıyla ilgili çok yüksek beklentiler oluştururlar. Aslında çocukları o beklentileri tam olarak karşılamıyor olsa bile yine de onları muhteşem görürler. Çocuğunu her konuda övebilir, ona eşsiz olduğunu söyleyebilirler. Benim oğlum harika bir sanatçı, benim kızım gerçek bir lider. Benim oğlum okulun bir numarası olacak. En yüksek notları o alacak. Bu beklentiler çocuğun küçücük omuzlarına çok ciddi bir yük yükler. Öte yandan birini sahip olmadığı bir şey için ya da asla yapamayacağı bir şey için övmek, övülen kişiye daha çok acı verir. Bu çocuklar gerçekte sahip olmadıkları birtakım yetenekler ve nitelikler için çok ciddi övgüler alabilirler. Bu övgülere layık olmadığını içten içe bilen çocuk, kendini gerçekte olduğu haliyle kusurlarıyla eksiklikleri ile kabul etmekte güçlük çeker. Kendisiyle barışık olamaz. İçten içe anne babasının yüksek beklentilerini, övgülerini karşılayamaz. Açmaktan endişe eden çocuk, yetersizlik hissetmeye başlar ve bir gün maskesinin düşeceğinden, foyasının ortaya çıkacağından korkar. Çünkü aslında o anne babasının bahsettiği gibi mükemmel değildir, ancak öyleymiş gibi davranıyordur.
Bu yüzden suçluluk, utanç ve öfke duyguları yaşar. Gerçekten başarılı olsa bile buna inanmakta güçlük çeker ve kendini bir sahtekarmış gibi hissetmeye devam eder. Aslında çocuğu sürekli övmek ve yüksek beklentilerle yaklaşmak, çocuğa sevginin, sevilmenin koşullu şartlı olduğu mesajını verir. Sadece mükemmel olursan sevilirsin, olduğun halinle sevilmeye layık değilsin. Farkında olmadan alttan alta verilen mesaj budur. Oysa çocukların en temel beklentileri ve en temel ihtiyaçları oldukları haliyle kabul edilmek ve sevilmektir. İnsanların onları kusurlarıyla zayıflıkları ile diğer yönleriyle, var oldukları halleriyle oldukları gibi sevmelerini isterler. Onların sıradan olmak sorun değildir sözünü duymaya ihtiyaçları vardır aslında. Altın çocuğun her şeyde mükemmel olması, asla hata yapmaması ve ebeveynlerinin sözlerine, emirlerine amade olması beklenir. Yani her söylenene uyması beklenir. Aslında onların temel varoluş amacı, hayatta ebeveynlerinin gurur duyma ihtiyaçlarını karşılamak ve aileleri için isim, başarı, şöhreti elde etmektir. Ailede altın çocuk olarak seçilen çocuk, sürekli olarak diğerleriyle kıyaslanır ve üstün tutulur. Aslında bu diğer çocuklar için de pek iyi bir şey değil ve sonuç olarak Altın Çocuk ebeveynlerinin ondan beklentilerini her ne kadar yerine getirmek istemese de getirmek zorundaymış gibi hisseder ve bunun sorumluluğuyla hareket eder. Aslında çocuğunu altın çocuk olarak gören anne babanın ille de kötü niyetli ya da narsist ebeveynler olması şart değildir. Evet, bir kısmı gerçekten de narsist ebeveynlerdir ve kendilerini çocukları üzerinden var etmeye çalışırlar. Ancak bir kısmı da hayallerini yitirmiş insanlardır. Zamanında kendi ulaşamadıkları hayallerine çocukları ulaşsın isterler. Fakat ne yazık ki eğer çocuk bu hayale ulaşamazsa kendini depresyon çukurların içerisinde bulur. Peki bir altın çocuğu nasıl tanırız? Yetişkinlikteki işaretleri nelerdir mesela? Bir mükemmeliyetçilik.
Eh, çok şaşırmadık herhalde. Ne yazık ki çocukluğundan itibaren sevilmek, var olmak, değerli hissetmek için mükemmel olmak zorunda olduğu öğretilen çocuk, yetişkinlikte de bu sonsuz arayışına devam eder. Ve yaptığı her işte, her alanda en iyisi olması gerektiğine dair üzerinde yoğun bir baskı hisseder. 2, işkoliklik. Aslında altın çocuklar yetişkinliklerinde genellikle işkolik, titiz, takıntılı, başarılı tiplerdir. Ancak elde ettikleri şeyler onları bir türlü mutlu etmeye yetmez. Yani kendileri için belirledikleri o yüksek standartlara ulaşsalar dahi yine de rahatlayamazlar yine de kendilerini iyi hissedemezler. Sanki hep eksik bir şeyler vardır. Hep daha iyisi olmak zorundadır. Efendim, Altın Çocuk sendromundan muzdarip olan insanlar yetişkinliklerinde sahtekarlık sendromu da yaşayabilirler. Şimdi diyeceksiniz ki, ne çok sendrom varmış arkadaş. Sahtekarlık sendromu da nedir? Sahtekarlık sendromu. Bir şekilde kişinin başarılı olmasına ya da iyi bir konuma gelmesine rağmen aslında bu konumu hak etmediğini, bu konuma kendi yetersizliğinden dolayı değil de şans, tesadüf ya da diğerlerini kandırarak geldiğine dair bir inanç taşıması, yani içten içe bir yetersizlik hissine sahip olmasıyla ilgili bir sendromdur. Tabii çocukluğumda hak etmediği halde abartılı övgüler alan ve kendisini yüksek standartlar belirlenen çocuklar, ister istemez bunu hak etmediklerini içten içe bildikleri için kendilerini sahtekar gibi hissediyorlar ve yetişkinliklerinde de bundan bir türlü kurtulamıyorlar. Yani aslında kişi gerçekten de yeterli olabilir. Gerçekten de bulunduğu konumu hak etmiştir. Ancak buna inanmakta zorluk çeker. Kendini sahtekar gibi hisseder. Dördüncü belirtimiz dördüncü işaretimiz, dinlememe. Altın çocuklar genellikle yetişkinliklerinde de bir türlü boş duramazlar.
Sürekli bir şeylerle uğraşmaları gerekiyordur. Boş oturduklarında kendilerini suçlu hissederler, rahatsız hissederler. Sürekli ulaşmaları gereken bir hedef ve yetiştirmeleri gereken işler vardır. Hep bir zaman baskısı var üzerlerinde ve bir şeyler yapma baskısı var. O yüzden de dinlemiyorlar kendilerini rahat hissedemiyorlar. Bu yüzden mesela tatile çıkmak ya da boş zamanlar onlar için pek keyifli değildir. Ve beşinci maddemiz eleştiriye karşı aşırı duyarlık. Çoğu insan eleştiriye karşı duyarlıdır. Ancak altın çocuklarda bu biraz daha fazladır. Çünkü onlar eleştiriden ziyade onay almaya ve övgüye alışıklardır. Onlar için bu çok önemlidir. Çünkü var olduklarını ancak bu şekilde hissedebiliyorlar. Dolayısıyla bu olmadığında, hatta bir de üstüne eleştirildiklerinde gerçekten de varlıklarını tehdit altında hissederler ve bu onlar için çok yıkıcı olabilir. Ve altıncı işaretimiz. Ebeveyne sonsuz itaat. Yaşları kaç olursa olsun altın çocuklarımız ebeveynlerinin isteklerine, kararlarına sorgusuz sualsiz itaat ederler. Bunu yapmadıklarında içlerinde çok büyük bir suçluluk duygusu hissederler. Bazen narsist ebeveynlerin elinde, bazen de ben yapamadım ama sen başaracaksınız diyen yüksek beklentili ebeveynlerin elinde çocuklarımız ne yazık ki bu sonuçlarla karşılaşıyorlar. O zaman videomuzu anne babalara Halil Cibran’ın şu dizeleriyle bitirelim. Çocuklarınız sizin çocuklarınız değil. Onlar kendi yollarını izleyen hayatın oğulları ve kızları. Sizin aracılığınızla geldiler ama sizden gelmediler ve sizinle birlikte olsalar bile sizin değiller. Onlara sevginizi verebilirsiniz, düşüncelerinizi değil. Çünkü onların da kendi düşünceleri var. Bedenlerini tutabilirsiniz, ruhlarını değil. Çünkü ruhlar yarındadır. Siz ise yarını düşlerinizde bile göremezsiniz. Siz onlar gibi olmaya çalışabilirsiniz ama sakın onları kendiniz gibi olmaya zorlamayın.